Sermaye cephesi krona salgının yarattığı krizi, emekçilerin kazanılmış haklarını gasp etmenin gerekçesine çeviriyor. Almanya’da gündeme getirilen kısıtlama ve yasaklardan, beklendiği gibi 1 Mayıs da nasibini aldı.
Almanya Sendikalar Birliği (DGB) Başkanı Reiner Hoffmann, 1 Mayıs’ın iptal edildiğini, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama ile kamuoyuna duyurdu. Bu konuda sermayeden de tez canlı davranan DGB patronu Hoffmann, açıklamasında şöyle dedi: “Dünya çapında yayılan koronavirüs, sendikaları da bir kereliğine tarihi bir karar almaya zorlamıştır. Yüreğimiz sızlayarak bu seneki 1 Mayıs’ı maalesef iptal etmek zorundayız. Dayanışma bu sene mesafe bırakmak demektir!”
Aldığı astronomik maaş ve yaşamıyla bir kapitalistten farksız olan Hoffmann’ın yüreğini sızlatan bir durum yok aslında. Zira 1 Mayıs bu işçi düşmanlarının zaten umurunda değildi. Yaptıkları kutlama, sınıfsal özünden soyutlanmış, formalite bir gösteriden ibaretti. Bu vesileyle bu sene bu “yükten” de kurtulmuş oldular. Gerçekte kararı sevinçle karşıladılar. Kutlamaya ilişkin hiçbir alternatiften bahsetmemeye özen gösterilen açıklamanın ucuz bir demagojiden öte bir anlamı yoktur.
Durumdan vazife çıkarmakta ve işi kılıfına uydurmakta oldukça mahir olan DGB bürokratlarının bu seneki 1 Mayıs sloganı ise “Edebimizle mesafe bırakıyoruz! Dayanışma ile yalnız olunmaz! Dayanışma bulaşıcıdır!” şeklinde oldu.
Bolca dayanışma sözcükleriyle bezenmiş açıklamada işçi ve emekçilerin uğradığı haksızlıkların esamisi bile okunmuyor. Artık demagojik anlamda bile muhalefet yapma ihtiyacı duymuyorlar. Hoffmann, salgınla mücadele eden emekçilere ilişkin de “Hastabakıcılar, doktorlar, kasiyerler, polisler, itfaiyeciler, cankurtaranlar, belediye işçileri, kamyon ve otobüs sürücüleri, tren ve tramvay personeline çok şey borçluyuz. Onlar bizim saygı ve dayanışmamızı kazandılar!” ifadelerini kullandı. Burjuva politikacılar gibi, bu insanların hakları konusunda kılını bile kıpırdatmayan sendika patronlarını, emekçilerin geleceğinden çok AB’nin geleceği kaygılandırıyor.
Şimdilerde iki kişiden fazla insanın yan yana yürümesinin yasak olduğu Almanya’da milyonlarca işçi canını dişine takarak çalışmaya devam ediyor. Üstelik buna, çalışması zorunlu olmayan binlerce işyeri de dahildir. Aldığı “etkili önlemler” her yerde konuşulan Almanya, henüz zorunlu olmayan işyerlerinin kapatılması gerektiğine ilişkin bir resmi açıklama yapmış değil.
Alman tekellerinin temsilcileri, bugünlerde aynı zamanda alınan önlemlerin sonuç vermeye başladığını ve “normale” dönülebileceğini dillendirmeye başladılar. Böylece şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamını tehlikeye atmaya devam edecekler. Bu sınıf ayrımcı, çifte standartçı ve ikiyüzlü uygulamalara ilişkin tek laf etmeyen sendika bürokratları da hizmetkarı oldukları düzenleri gibi ikiyüzlüdürler. Milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamını hiçe sayan harami düzenin suç ortağıdırlar.
1 Mayıs’ın değişmez şiarı olan “birlik, mücadele ve dayanışma” her zamankinden daha güncel ve daha elzemdir. İşçi sınıfı ve emekçiler sermayeye ve onun organik parçası olan sendikal bürokrasiye karşı mücadeleye atılmadıkça, bu tabloda gerçek bir değişiklik beklenmemelidir.
BİR-KAR İşçi Komisyonu