Avusturya ve Danimarka gibi ülkelerin ardından, geçtiğimiz günlerde Almanya da “normale” dönmekten bahsetmeye başladı. Buna gerekçe olarak, virüsün yayılma hızının ve buna bağlı ölümlerin gittikçe düştüğü ve kontrol altına alındığı ileri sürülüyor. Fakat görünürde ifade edilen gerekçeler ne olursa olsun, bu konudaki asıl belirleyenin ekonomik çıkarlar olduğuna şüphe yoktur.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, 14 Nisan’da eyalet başbakanlarıyla yaptığı bir zirvenin ardından son duruma ilişkin bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya göre küçük esnaflardan başlanarak adım adım “normale” dönmeye yönelik bazı adımlar sıralandı. Bu şekilde en geç Mayıs’ın ortalarına doğru, özellikle üretim alanındaki tüm kısıtlamalar kaldırılacak.
Bu arada Alman ekonomisi için önemi tartışmasız olan otomobil tekelleri de üretime başlamak için sabırsızlanıyorlar. Sanayi ve Ticaret Odası (IHK) vb. sermaye kuruluşları hükümeti yavaş davranmakla suçlayıp, daha seri ve daha kararlı adım atması için ona baskı yapıyorlar.
VW, Ford, Opel, Daimler-Mercedes, Audi, Porsche, BMW, Opel gibi Alman otomobil tekelleri, pandemi patlak verdikten sonra, mart ayı ortalarından itibaren, ilk etapta işçilerini iki haftalık zorunlu izne gönderdiler. Devamında ve halihazırda ise kısa çalışma ödeneğiyle süreci yürütüyorlar. Yan sanayi ve bağlantılı alanlarla birlikte bir milyonun üzerinde kişinin çalıştığı otomobil tekelleri, en geç mayıs ayından itibaren üretime yeniden başlamak istiyorlar.
Her biri dünya çapında faaliyet yürüten, hatta VW gibi, kimilerinin başa yarıştığı bu tekeller devasa bütçelere sahipler. Öyle ki, bazılarının yıllık bilançoları kimi devletlerin milli gelirini bile aşan miktarlardadır. Yıllar yılı işçilerin çalınan emeği, canı ve kanı pahasına pazarlanan bu tekeller pandemi krizinin de tüm yükünü işçilere yüklüyorlar. Pandemiden dolayı ceplerinden ekstra çıkmış tek kuruş yoktur. Kapalı oldukları sürece içerisinde personel masraflarının tümü iş ve işçi bulma kurumu tarafından karşılanıyor. Böylece işçi ve emekçilerden yapılan kesintilerden oluşan toplumsal fonlar tekellere peşkeş çekildi. Bununla da kalınmadı elbette. Açıklanan “yardım ve kurtarma” paketlerinin de aslan payı onlara verildi. İşçi ve emekçilere ise, kendi fonlarından verilen ve maaşlarından daha az miktarda ödemeler düştü sadece.
Kısacası, durum hiç de bu tekellerin ağladığı gibi değil. Bu süreçte ciddi bir kayıpları söz konusu olmadığı gibi, krizi fırsata çevirmenin tüm olanaklarını da sonuna kadar kullandılar ve kullanacaklar. Bunu işten atmalar, esnek çalıştırma, taşeronlaştırmaya hız kazandırma, sıfır sözleşme, fazla mesailer, kesintiler vb. yollarla yapmaya devam edecekler.
Almanya’da otomotiv sanayi pandemi krizinden önce de tartışmaların odağındaydı. Özellikle iklim krizinin tetiklediği çevre hareketleri, çevreyi ve insan yaşamını hiçe sayan faaliyetlerinden dolayı bu alandaki tekelleri gittikçe daha fazla hedef alıyorlardı. Çevre hareketlerinin baskısı, egzoz gazı skandalı, keskin rekabet ve fazla üretim kriz gibi etkenlerin üzerine pandeminin gelmesi var olan krizi daha da derinleştirdi. Pandemi krizinden önce de kimi tekeller vardiyalarda eksilmeye ve kısa çalışma uygulamasına başvuruyorlardı. O yüzden otomobil tekelleri bu son krizi adeta sevinçle karşıladılar denebilir. Üretime ara vermeleri insan sağlığını düşündüklerinden değil, ya çalışanların tepkileri, ya yedek parça tedariğinde yaşanan sıkıntılar veya kısa çalışma işlerine daha fazla geldiğinden bu yola başvurmuşlardır.
Sermaye hükümeti koronaya karşı alınan önlemlerde her şeyden bahsederken üretim alanından hemen hiç bahsetmemeye özen gösterdi. Bu aynı durum, önlemleri gevşetmek konusunda da geçerli. Tekellerin kontrol ettiği üretim alanları adeta dokunulmaz, özerk, başka kanunların geçerli olduğu bir alan gibi duruyor. Ekonomiye olduğu gibi, siyasete yön verenler de esas olarak bu güçlerdir.
Pandemi tehlikesinin henüz hiç de bertaraf edilmediği koşullarda, toplum yaşamı için hiç de acil olmayan otomotiv vb. alanların yeniden üretime başlaması için bu kadar acele edilmesi, insan yaşamının ve sağlığının kârdan sonra geldiğinin kanıtıdır. Üretime bir anca önce başlamak için sabırsızlanan tekeller, kayıp zamanı ve eksilen kârlarını telafi etmek için daha pervasız ve eskisinden daha fazla üretecekler. Böylece kaynakları daha fazla tüketerek, atmosferi daha fazla zehirleyecekler. Böyle olduğu içindir ki, kapitalizmin onulmaz çelişkisi olan her türden kriz de döne döne, her seferinde daha da ağırlaşmış olarak hayatımıza girmeye devam edecektir. O yüzden bugün çözüm adına ileri sürülen bazı taleplerin kapitalizm içinde kalınarak elde edilmesi mümkün değildir. Pandemi kapitalizmin onulmaz çelişkilerini daha da görünür kılmışken, bundan da faydalanarak işçi ve emekçileri anti-kapitalist bir temelde örgütlemek ve mücadeleye sevk etmek günün en önemli görevi olmaya devam ediyor.
Kızıl Bayrak / Almanya