Almanya’da işçi sınıfı ve emekçilerin yaşadığı sorunları kapsamlı olarak tartışmak, buna karşı bir mücadele stratejisi oluşturmak ve buna ilişkin çeşitli kararlar almak amacıyla bir konferans gerçekleştirildi.
Frankfurt’ta 25-26 Ocak 2020 tarihinde gerçekleştirilen konferans esas olarak Die Linke (Sol Parti) ve onun paralelindeki çeşitli oluşumlar tarafından organize edilse bile, gerek katılımın çeşitliliği, gerekse de tartışılan konuların kapsamı ve niteliği ile Die Linke’yi aşan bir mahiyette oldu.
Konferansa; Almanya’nın dört bir yanında gelen mücadeleci işçiler, işçi temsilcileri, mücadeleci sendikacılar, öğrenci ve gençlik temsilcileri, akademik alandan bazı kişiler, emekliler, anti-faşist, anarşist, troçkist gruplar vb. çok çeşitli kesimlerden katılım oldu. 200 civarında kişinin bulunduğu konferansta katılımın ağırlığını, tabandan gelen mücadeleci işçiler oluşturdu.
Konferansın ilk günü genel bir sunumla başladı. Sunum, Stuttgart-Bad Cannstatt’tan gelen, Almanya’da önemli bir metal fabrikası olan Mahle’de çalışmış, IG-Metall üyesi ve işyeri işçi temsilciliği başkanlığı yapmış Matthias Fritz ile Berlin’den gelen, ''mücadeleci ve demokratik bir Ver.di için mücadele ağı” sözcüsü Angelika Teweleit tarafından yapıldı.
Bürokratik, sermaye işbirlikçisi anlayış ciddi engel
Sunumda, dünyada 2008’de baş gösteren ekonomik krizin gittikçe derinleştiği, Almanya’nın da bunun dışında kalamadığı ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik çok ciddi saldırıların olduğu belirtildi. Bu krizin özellikle 2020’de daha da ağırlaşarak süreceğine yönelik görüşler dile getirildi. Bu tablo karşısında var olan sendikal anlayışın ciddi bir tıkanma içinde olduğu, dahası bu bürokratik, pasifist ve sermaye işbirlikçisi anlayışın mücadelenin önünde ciddi bir engel durumuna geldiği üzerinde duruldu. “Mücadeleci ve demokratik” sendikaların günün en önemli ihtiyacı olduğu vurgusu yapıldı.
Konferansın amacını ve hangi ihtiyacın ürünü olduğunu ifade eden bu genel sunumun ardından söz katılımcılara verildi. Metal işkolu başta olmak üzere, çeşitli işkollarında çalışan öncü işçiler, işçi temsilcileri başta olmak üzere pek çok kişi söz alarak görüşlerini ifade etti. İşyerlerinde yaşanan sorunlar üzerine canlı konuşmalar yapıldı ve yaşanan deneyimler aktarıldı.
Bu bölümde LSG Sky Chefs’ten öncü bir işçi de söz alarak, işyerlerinde yaşanan sorunlara, mücadele süreçlerine değindi. Sendikal bürokrasinin işbirlikçi-ihanetçi tutumunu teşhir eden bir konuşma yaptı. Ver.di bürokratlarının son zamanlarda Paul Laslop adlı muhalif ve mücadeleci işçi temsilcisini hedef gösterdiğini ve tehdit ettiğini anlatan işçi, konferansa katılanları, Ver.di bürokratlarını kınamaya ve sözkonusu arkadaşlarıyla dayanışmaya çağırdı.
Konferansa katılan BİR-KAR İşçi Komisyonu temsilcisi de kriz, devrimci sınıf mücadelesi ve taban örgütlülükleri ile ilgili görüşler dile getirdi. Ayrıca BİR-KAR İşçi Komisyonu Paul Laslop’la dayanışmak amacıyla konferansın katılımcılarından imza topladı. Türkiyeli gruplardan DİDF de konferansın katılımcısı ve aynı zamanda örgütleyicileri arasında yer aldı.
Farklı başlıklarda çalışma grupları
Daha sonra çeşitli sorunlar üzerine daha derin ve daha ayrıntılı tartışmalar yapmak üzere grup çalışmalarına geçildi. Oluşturulan toplam 7 çalışma grubunda şu başlıklar yer aldı: 1- yeni “normal bir işgünü” için mücadele. 2- İş mücadelesinde ve sendikalarda daha fazla demokrasi için mücadele. 3- Sendikal mücadeleyi politikleştirmek. 4- İşçi sınıfını bölen ayrımcılığa ve ayrıcalıklara karşı mücadele. 5- Enternasyonel rekabet yerine enternasyonel dayanışm. 6- Sendikaları çevre hareketiyle birleştirmek. 7- İşletmelerde faşist ve ırkçılara karşı mücadele.
Gruplarda tartışmalar iki buçuk saatlik dilimler halinde yapıldı. Böylece verilen aralarda katılımcılar bir gruptan çıkıp diğerine gitme olanağına sahip oldu. Çalışma gruplarında belirlenen başlıklar altında demokratik bir tarzda, canlı, öğretici, kapsayıcı, rahat ve verimli tartışmalar yürütüldü. Katılımcıların çoğunun, fabrika veya işyerlerinde taban örgütlülüğü yaratma çabası içinde olan mücadeleci insanlar olması tartışmaları canlı ve nitelikli hale getirdi. Yaşanan zengin deneyimler karşılıklı olarak paylaşıldı.
Grup çalışmalarında Almanya’da taşeronlaştırma, yoksulluk, militarizm ve savaş, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, çevre hareketleri ve sınıfın katılımı vb. konularda yoğun, canlı ve verimli tartışmalar yürütüldü. Bunların içinde, özellikle iş saatlerinin kısaltılması (maaşlarda kısıtlamaya gitmeden, 6 saatlik iş günü, 30 saatlik çalışma haftası); taşeronluk sisteminin ve işten atmaların yasaklanması; toplu sözleşmelerde işçilerin söz-yetki-karar hakkı ve üç yıllık yerine bir yıllık toplu sözleşme; sendika bürokrasisine karşı mücadele ve onun aşılması için taban örgütleri vb. öne çıkan konular oldu.
Faşist AfD’nin işçi sınıfı içerisine sızmaya yönelik çabalarıyla ilgili verilen bilgiler oldukça dikkat çekiciydi. Faşistlerin bazı işletmelerde işçi temsilciliklerine girerek buralarda işçiler arasında ayrımcı ve ırkçı propaganda yaparak sınıf mücadelesini ve işyerinin atmosferini bozucu bir rol oynadıkları ifade edildi. IG-Metall üyeleri arasında ırkçı-faşistlerin oranının %25’lere kadar çıktığı, bu oranın Ver.di’de daha da yüksek olduğu bilgisi verildi. Faşistlere karşı en etkili silahın sınıfın birliği ve mücadelesi olduğu vurgulandı.
Konferansın ilk günü, grup çalışmaları ve akşam yemeğinin ardından sona erdi. İkinci gün sabah kahvaltısının ardından, yine tüm katılımcıların bir arada yaptığı tartışmalar ve bir sonuç bildirgesi niteliğinde bir taslağın hazırlanmasıyla geçti. Bu taslakta, iki gün boyunca tartışılan konulardan çıkan sonuçlar ile alınan bazı kararlar özet olarak formüle edildi.
Bunun yanı sıra, 1 Mayıs ve 8 Mart’a katılımın örgütlenmesi, bir iletişim ağı kurulması, bir web sitesi ve Newsletter kurulması vb. konularda da kararlar alındı. Konferansın 2021’de tekrarlanması yönündeki eğilimin değerlendirileceği belirtildi. Konferansta Fransa’da sürmekte olan grevlerle dayanışma amaçlı maddi destek de toplandı.
Konferansın anlam ve önemi
Söz konusu konferansı düzenleyen platform, devrimci sınıf mücadelesi kriterleri üzerinden bakıldığında birçok zaaf ve eksiği olan bir platform elbette. Fakat böyle bir platformun bile, Almanya’da bu kapsam ve nitelikte bir konferans düzenleme ihtiyacı duyması son derece önemli ve anlamlıdır.
Etkinlik, Alman solunun en birikimli ve en nitelikli kesiminin, Die Linke ve DKP gibi esasta reformist çevrelerde toplanmış bulunduğunun yeni bir dışa vurumu oldu.
Almanya işçi sınıfı, dünyanın birçok yerine göre hâlâ bazı “ayrıcalıklara” sahip olabilir ama bu sınıf da çok şeyini kaybetti veya kaybetmekle yüz yüzedir. İşçi sınıfının, sendikal örgütlülüğü güçlü olsa bile, sendikal bürokrasinin ihaneti/çürümüşlüğü ve sermayenin saldırıları karşısında ciddi bir çaresizlik yaşadığı da bir gerçektir. Bu yüzden sendika bürokrasisine karşı ciddi bir tepki var tabanda.
Tabandan örgütlenme ve sendikal bürokrasiyi aşma istek ve iradesi gittikçe güçleniyor. Almanya’da da taban örgütleri, fiili-meşru mücadele ve hatta fabrika işgalleri bile gittikçe daha yoğun tartışılıyor artık. Nitekim 2018’de Stuttgart’ta Mahle’de işçiler 3-4 günlük bir fabrika işgali gerçekleştirdiler ve işgal kazanımla sonuçlandı.
Die Linke ve onun çizgisindeki bazı yapıların bile işçi sınıfı mücadelesine ilgi duymalarının, böyle bir konferans düzenlemelerinin gerisindeki asıl gerçek, işçi sınıfı ve emekçilerde biriken öfke ve mücadele isteği, kendine bir yol açma çabasıdır.
Bizler sınıf demrimcileri olarak, bir yandan kendi bağımsız devrimci sınıf çalışmamızı güçlendirmeye bakarken diğer yandan, kendi sınırlarının ötesinde sonuçlara yol açmaya aday bu türden ilerici çabalara da ilgisiz kalmamalıyız. Onlara gerekli değeri vermeli, onlarla ilişkilenmeli, onlardan öğrenmeli ve gücümüz oranında onları etkilemeye çalışmalıyız.
BİR-KAR İşçi Komisyonu