2011'de Libya'yı 7 ay havadan bombaladıktan sonra işgal eden NATO ve işbirlikçileri Kaddafi’yi paramiliter güçlere teslim ederek linç ettirmişti. İç savaş girdabına sürüklenen Libya paramparça edildi. 2014 yılında biri Trablus biri Tobruk merkezli iki savaş ağası hükümet kurdu. Bazı bölgeler kabileler tarafından kontrol altına alınırken, bazı bölgeler ise El Kaide, IŞİD gibi cihatçı çeteler tarafından işgal edildi.
Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Tobruk’taki yönetim tarafından desteklenen Halife Hafter'in ordusu emperyalistlerle bölge gerici devletlerinin zorlamasıyla 21 Ağustos'ta ateşkes ilan etmişti. Ateşkes anlaşmasında Sirte ve Cufra kentlerinin silahsızlandırılmış bölge ilan edilmesi, aylardan beri askıda olan petrol üretiminin yeniden başlatılması, 2021'de seçimlerin yapılması, yabancı güçler ile paralı savaşçıların ülke topraklarından ayrılması gibi şartlar bulunuyor.
Mısır’ın başkenti Kahire'de seçime gidiş sürecini görüşen taraflar, askeri temsilcilerin katıldığı Cenevre'de ise Sirte ve Cufra'daki son durum ile yabancı güçlerin ülkeden ayrılmasının koşullarını görüşüyorlar.
UMH'ye bağlı çoğunluğu dinci çetelerden oluşturulan orduyu Türkiye ile Katar destekliyor. Türkiye, Kasım 2019'da UMH ile imzalanan askeri ve güvenlik işbirliği anlaşması kapsamında “eğitim ve danışma amacıyla” asker ve teçhizat gönderdiğini iddia etse de Libya’daki savaşa fiilen katıldı. Türk ordusunun yanı sıra Suriye’den Libya’ya taşınan binlerce maaşlı cihatçı ile savaşın ortasında yer aldı.
Hafter'in en büyük destekçileri ise Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Fransa’dır. BAE'nin fonladığı bir Rus özel şirketi olan Wagner, Libya'ya paralı savaşçı gönderiyor. Hafter silah ve maddi desteği de bu ülkelerden alıyor.
14 Ekim'de Avrupa Birliği, Wagner'in sahibi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yakınlığıyla bilinen Yevgeny Prigozhin'in, "Libya'daki durumun istikrara kavuşması için açıklanan önleyici adımlar" kapsamında yaptırımların hedefinde olduğunu açıklamıştı.
Siyasi ve askeri heyetlerin görüşmelerinin tamamlamasından sonra, Kasım ayında iki savaş ağasını Tunus'ta bir masa etrafında buluşturma hedefi de var. Libya üzerinde etkili olan güçlerin bu hamlesi, AKP-MHP rejiminin çapının sınırlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Zira tüm bunlar olurken, kenardan izlemek zorunda kaldılar.
Daha önce Berlin, Moskova ve İtalya'da yapılan görüşmelerde UMH Başbakanı Fayez el Sarrac ile General Halife Hafter katılmıştı. Ancak iki isim aynı odada ya da aynı masa etrafında bir araya gelmeyi reddettikleri için, görüşmeler arabulucular tarafından yürütülmüştü.
Trablus'taki Yüksek Devlet Konseyi ile Tobruk'taki Temsilciler Meclisi heyetleri, seçime giden geçiş sürecinin kriterlerini belirlemek için geçen hafta Kahire'de görüşmelere başladılar.
11 Ekim'de başlayıp üç gün süren görüşmelere, 2014'te yeni anayasa oluşturulmasına katkıda bulunması için BM'nin belirlediği 60 kişilik komisyondan temsilciler de katıldı. Komisyon, 2017'de bir taslak metin oluşturmuş ancak hiçbir zaman referanduma gidilememişti. Yerel Libya basınına göre taraflar Kahire'de, bu taslak metnin üzerinden bir referanduma gidilmesini görüştüler.
NATO saldırıyla başlayan savaşların bedelini Libya halkı ödedi. Ancak görüşmelerde/pazarlıklarda hesaba katılmayan taraf da bu halk oldu. Kimi zaman protesto gösterileri yapılsa da, yazık ki, halen ortada emekçileri temsil eden siyasi bir güç görünmüyor.
Libya’nın yağmalanan zenginliklerinden pay kapmak için savaşa dalan Saray rejimi, tüm çırpınmalarına rağmen masada yer bulamadı. Son gelişmeleri sessizlikle izlemeleri, yayılmacı-fetihçi naralar atan, Türk ordusunu savaşa süren T. Erdoğan’la müritlerinin içine düştükleri açmaza işaret ediyor. Görünen o ki, gücünü aşan maceralara girişen rejim, bir kez daha gerçekliğin duvarına toslayarak boyunun ölçüsünü almıştır.