Afganistan’da Taliban’ın yeniden iktidara gelmesinden sonra batılı devletler ülkeyi terk ettiler. Büyükelçiliklerini kapattılar, diplomatlarını ve çalışanlarını geri çektiler. Kendilerine işbirlikçilik yapanların da hiç değilse bir kısmını kurtarmak derdindeler. Afganistan’ın başkentinde şu anda sadece üç ülke temsilciliklerinin açık tutulduğu söyleniyor. Komşu Pakistan, Çin ve Rusya. ABD ve ortaklarının geri çekilmesiyle geride bıraktığı varsayılan boşluk, şimdi Rusya, Çin ve diğer güçler tarafından doldurulmak isteniyor. Öte yandan da “ılımlı” Taliban uluslararası yardım alabilmek ve tanınmak istiyor.
Taliban 1996’da Afganistan’da iktidarı ele geçirdiğinde Çin liderliği Taliban hükümetini tanımayı reddetmişti. Çin büyükelçiliği yıllarca kapalı kaldı. Ancak emperyalist işgal sonucu Taliban’ın devrilmesinden sonra Çin Afganistan ile diplomatik ilişkilere yeniden başlattı. Pekin, İslamcıların Kabil’de yeniden iktidara gelmesinden bugün de endişe duyuyor. İki devlet arasında 76 kilometrelik bir sınır var. Bu sınırın hemen arkasında Müslüman Uygur azınlığın yaşadığı Çin’in Sincan eyaleti bulunuyor. Çin, bu eyalette İslamcı devlet kurmak isteyen güçlerin olduğunu iddia ediyor. Bu İslamcı güçlerin Afganistan’ı saldırı ve barınma alanı olarak kullanmasını engellemek istiyor. Temmuz ayı sonunda Taliban heyetiyle yapılan toplantının konularından birinin bu olduğu söyleniyor.
Çin Dışişleri Bakanı Wang, Taliban ile görüştükten sonra, Afganistan’ın “ılımlı İslamcı politikalar” izlemesini umduğunu söyledi. Taliban da Çin dışişleri bakanıyla görüştükten sonra, Çin’in gelecekte Afganistan’da daha büyük bir ekonomik rol oynayabileceğini umduklarını belirtti. Afganistan’ın acilen uluslararası yardıma ihtiyacı var ve Çin devasa yeraltı kaynaklarına sahip bu ülkeye daha şimdiden milyarlarca dolar yatırım yapmış durumda. Çin’e giden Taliban delegasyonunun sözcüsü yatırımları teşvik ederken, Pekin ile “iyi ilişkileri” övüyor, Çin’in İpek Yolu girişiminin bir parçası olarak altyapıya yatırım yapmasını istiyor. Çin de yeni jeopolitik hareket alanını kullanmak istiyor ve bunun için adımlar atıyor.
Afganistan, özellikle ABD ile jeopolitik anlaşmazlıktan kaynaklı, bölgede mevzi kazanmak için Rusya için stratejik öneme sahip olmaya devam ediyor. Ancak Rusya’nın çıkarları ve sorunları karmaşık görünüyor. Bir yandan Moskova’nın Kabil’de artık istikrarlı bir Taliban yönetimine, Afgan halkını Rusya’nın Orta Asya müttefiklerine kaçmaya zorlamayan ve uyuşturucu ticaretini engelleyen bir hükümete ihtiyacı var. Öte yandan Taliban, Orta Asya ve Rusya’daki İslamcı aşırılık yanlıları için bir “rol modeli” olmamalıdır.
Afganistan politikasının kilit isimlerinden biri, Dışişleri Bakanlığı'nın 2. Asya Dairesi başkanı ve Putin’in özel elçisi Samir Kabulov, Ocak ayından bu yana perde arkasında ve bugün açıktan Taliban liderleriyle görüşüyor. Kabulov’un Rusya’yı iktidar değişikliğine hazırladığı ileri sürülüyor. Taliban da iktidara yeniden geldiğinde Rusya Dışişleri Bakanlığı’nı övdü ve Taliban hükümetinin Rusya tarafından tanınmasının mümkün olduğuna inandığını söyledi.
Afganistan’daki ABD fiyaskosu Moskova’yı memnun ediyor. Orta Asya’yı arka bahçesi olarak gören Rusya burada ABD’nin işi olmadığını düşünüyor. Birkaç hafta önce Moskova hükümeti, Rusya’da terörist grup olarak yasaklanmış olmasına rağmen Taliban’dan bir heyet ağırladı ve onlardan mücadelelerini diğer bölgelere yaymayacaklarına dair güvence aldı. Rusya cihatçı grupların Afganistan’da yeniden güçlenmesinden ve kendileri için tehlikeli hale gelmesinden endişeleniyor.
Taliban’a en güçlü desteği Pakistan veriyor. Uzun yıllar Taliban’a silah ve maddi yardımda bulundu ve onlar için bir sığınak oldu. Pakistan gizli servisi Taliban ile çok iyi ilişkilere sahip.
Pekin ve Moskova, Taliban yönetimiyle bir anlaşmaya güveniyor ve “dostça ilişkiler”in bölgeyi “istikrar”a kavuşturabileceğini umuyor. Çıkarlarının gerektirdiği çok yönlü adımları atıyor. Son haftalardaki gelişmelerin ABD ve Batılı müttefiklerinin itibarına vurduğu darbe Rusya ve Çin’e yeni bir fırsat yaratmış görünüyor. Hem Çin hem de Rusya giderek avantajlı bir konum kazanıyor. Emperyalistler arası rekabeti daha da sertleştirecek olan bu süreç bölgenin yeni gelişmelere gebe olduğunu gösteriyor.