Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinden sonra bölgede ilk tepki veren komünist partilerinden biri Afganistan’ın doğu komşusu Pakistan’ın Komünist Partisi idi. Pakistan devleti, Afganistan’la komşuluğun ötesinde bölgede on yıllardır emperyalizm ve gericiliğin etkisinde sorumluluğu olan bir aktör. Bu zorlu ülkede mücadele eden komünistlerle Eylül ayında bir söyleşi yaptık ve güncelliğini koruyan değerlendirmelerini okurlarımızla paylaşıyoruz.
Pakistan Komünist Partisi (PKP) Uluslararası Departman sorumlusu Şefik Ahmad ile yaptığımız söyleşi, Pakistan’ın ABD ve Taliban’la olan tarihsel bağlarını, yeni durumun Çin ve Afganistan’ın diğer komşuları üzerindeki etkisini, Pakistan halkının gelişmelere ilişkin tutumunu ve Pakistan’daki Afgan göçü olgusunu aydınlatıyor. Söyleşide dile getirilen gözlemlerin ve tespitlerin bazıları bu süreçte doğrulanırken bazıları ileriye yönelik PKP’nin mücadele konuları olmayı sürdürüyor.
Pakistan Komünist Partisi, Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinde ABD’nin rolüyle ilgili çeşitli açıklamalarda bulundu. ABD’nin ülkeden çekilmesinde ve Taliban’ın hükumeti hızlı bir şekilde ele geçirmesinde Pakistan’ın konumu neydi? Partinizin beyanını detaylandırabilir misiniz?
ABD’nin Afganistan’daki rolü üzerine görüşlerimizi birçok kez ifade ettik. ABD, Afganistan’daki müdahalesine 1978’de başladı. Afganistan’da Sevr Devrimi nisan ayında gerçekleşti. Brzezinski’ye göre CIA Temmuz 1978’de, Sovyet işgalinden (occupation) de önce, Pakistan yoluyla Afganistan’a teröristleri göndermeye başlamıştı. Bu müdahale halen sürüyor. ABD askeri birliklerinin Afganistan’dan çekilmesi ve sonrasında bu birliklerin Pakistan’a konuşlanması, ABD’nin Afganistan’da barışın tesis edilmesine izin vermeyeceğini gösteriyor. ABD, Taliban’a Afganistan’da alan açarken arkasında çok sayıda silah, savaş uçağı, helikopter ve havadan karaya füzeler bıraktı. Savaşı kaybeden ve birliklerini yavaşça çekmekte olan bir ülke ABD’nin Afganistan’da yaptığı gibi mühimmat bırakmaz. Tehlikeli olan, ABD’nin bölgede Pakistan veya Çin’e karşı Taliban ya da Taliban’ın nezaretinde IŞİD gibi uydu güçleri kullanarak büyük bir katliam yaratma isteğidir. Suriye, Irak ve Libya’da yaptıkları gibi.
Partimiz, Pakistan devletinin ve özellikle ordu teşkilatının 1979’dan beri ABD’ye bu konuda yardım ettiğine ve şu ana kadar da yardımın devam etmekte olduğuna inanmaktadır. Pakistan, Taliban ve ABD arasında varılan anlaşmalarda kilit bir rol oynamaya devam ediyor. Pakistan emperyalizmin çıkarı doğrultusunda bu rolü oynamaya devam ettikçe Afganistan’da barış olmayacak.
Pakistan ve Taliban arasındaki tarihsel ve güncel bağı açıklayabilir misiniz?
Taliban ve Pakistan arasındaki ilişkinin tarihsel bir arka planı var. Pakistanlı generaller bu ilişki üzerinden çok fazla dolar kazandılar. Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat (ISI) eski şefi Hamid Gul, 1994 ve 1995 yıllarında Pakistan’daki sivil hükumetin Başbakanı Benazir Butto’un o zamanki İçişleri Bakanı Nasrullah Babar’ın nezaretinde kendisini çağırdığını anlatmıştı. Gul, Afganistan cihadının kahramanı ve Pakistan’ın Afganistan’daki stratejik derinliğinin kurucusu ve öncüsü olarak biliniyor. Gul’un anlattığı görüşmede ABD büyükelçisi de vardı. Burada Benazir Butto, ABD’nin bizden Mücahitlerin yarattığı kaosu sonlandırmak, onları iktidardan indirmek ve iktidarı ele geçirmek için Afganistan’a silahlı kuvvetler göndermemizi istediğini söylemişti. Bunun için Pakistan Servislerarası İstihbaratı bir güç oluşturmakla görevlendirilmişti. Birtakım dinci siyasi partilerden ve başka medreselerden ABD dolarları harcayarak Taliban’ı örgütlediler. Onlar burada eğitildiler ve böylece Afganistan’daki ilk Taliban hükumeti Molla Ömer liderliğinde kuruldu.
Bridas Şirketi Orta Asya petrolünü ve gazını Afganistan üzerinden denize yönlendirmeye çalışırken, ABD’li Unocal Şirketi bu projenin başarısızlığa uğraması için çeşitli tezgahlar düzenledi. Bu süreçte ABD Afganistan’ı terörist örgütlere yataklık yapmakla suçladı ve Afganistan’a girmek için söylenenlere göre 11 Eylül komplosunu kurdu. Pakistan askeri teşkilatı ve güvenlik kurumları ABD ile işbirliği yaptı ve karşılığında para aldı. Başka bir deyişle, Afganistan’daki değişen durumda Pakistan’ın paralı asker rolü oynadığı anlaşılıyor. Hala birçok Afgan Taliban liderinin ailelerinin İslamabat, Ketta ve Karaçi’de yaşadığını düşünün. Nasıl oluyor da burada yaşıyorlar ancak kontrol edilemiyorlar? Aynı şekilde Pakistan’da yaşayan Afganlar da işleriyle ve geçim kaynaklarıyla Servislerarası İstihbarat’ın nimetleri olmadan geçinemiyorlar. Uzun bir geçmişleri var ve Pakistan’ın etkisi altındalar.
Pakistan, ABD – Taliban görüşmelerinde rol üstlendi mi? Bu görüşmelerin Taliban’ın uluslararası alandaki yerini normalleştirme gayesi açısından ne gibi sonuçları olabilir?
Pakistan güvenlik kurumu Afganistan’da ABD emperyalizmine daima yardımcı olmuştur. Pakistan’ın güvenlik kurumu ve genel olarak iş çevreleri, Taliban’ın 2002 yılında iktidardan indirilmesi ve ABD ile NATO’nun Afganistan’ı doğrudan kontrol etmesinde etkili oldular. Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinden sonra Pakistan güvenlik kurumunun bölgede ABD çıkarlarının korunması ve Çin’in ekonomik çıkarlarının engellenmesi doğrultusunda üstlendiği rolü oynayacağını düşünüyoruz.
Pakistan, Katar’da gerçekleşen ABD – Taliban görüşmelerinde de kilit bir rol oynadı. Pakistan müesses nizamının rolü olmasaydı ABD ve Taliban arasında böyle bir anlaşmaya varılamazdı. ABD’nin Afganistan’ı Taliban’a teslim ediş şekli bunu doğruluyor. Pakistan’ın bir yandan Çin’le dost olduğunu iddia etmesi ve Pakistan – Çin dostluğunun Himalayalardan daha yüksek ve denizden daha derin olduğunu söylemesi ise tuhaf. Böyle söylenirken Doğu Türkmenistan İslam Hareketi, Tacikistan İslami Hareketi ve Özbekistan İslami Hareketi hepsi birden Afganistan’da faaliyet yürütüyor. Bu koşullar altında bile Pakistan’ın Taliban ile ilişkileri mevcut. Öyle ki şimdi Taliban hükumet kurmakta zorluk çekerken Pakistan Servislerarası İstihbarat Başkanı General Faiz Hamid Kabil’e gitti. Bu da ABD ve Taliban ilişkilerinin Pakistan kurumları üzerinden yürütülüyor oluşunu açıkça gösteriyor. Pakistan güvenlik kurumlarının bu rolünün yanlış olduğunu ve bunu yapmamaları gerektiğini düşünüyoruz. Afganistan’ı Azad Keşmir gibi kendi nüfuzunda bir devlet olarak tutmaya devam etmek Pakistan için bir felaket olacaktır.
Taliban’ın Afganistan’da kontrolü ele geçirmesi Pakistan’daki gerici güçleri cesaretlendirdi mi? Siyasi dengelerde değişiklikler var mı?
Pakistan’daki gerici güçler Taliban’ın kontrolü ele geçirmesiyle heyecanlandılar ve kendilerini güçlenmiş hissediyorlar. Pakistan devletinin kuruluşu zaten dine dayanıyor. Bu bir ulus devlet değil. Burada farklı uluslar tanınmıyor ve devletin dinsel temelini sağlamlaştırmak üzere dinci güçler sürekli güçlendiriliyor. Bu güçler Taliban’ın Afganistan’a hakim olmasıyla çok cesaret kazandılar. Birçok dinsel örgütün ve dinci siyasi partinin lideri Taliban’a tebrik mesajları gönderdi. Afganistan’daki güncel durum devlet politikaları sonucu hâlihazırda dincileşen ve muhafazakârlaşan Pakistan toplumunun fanatikleşmesinde kilit bir rol oynayacaktır.
Bu gelişmelerin Çin ve bölgedeki diğer ülkeler üzerindeki etkileri hakkında görüşünüz nedir?
Bize göre Çin Afganistan’daki mevcut durumdan derin bir şekilde etkilenecektir. Çünkü ABD’nin Afganistan’ı kontrol atında tuttuğu süre boyunca Çin, Afganistan üzerinden çok şey kazandı. Çeşitli mineraller ve madenler ithal etti, ekonomisini güçlendirdi. Ayrıca İran ile yapılan anlaşmalar da Afganistan’ın geleceği ile ilgili. Çin, İran’ın Çabahar Limanına ve diğer projelere 400 milyar ABD Doları değerinde yatırım yapmayı kabul etti. Çin, İran ile kara bağlantısını Afganistan üzerinden kuruyor. Bu nedenle Çin’in İran’daki yatırımı, Çin’in Taliban ile kuracağı ilişkinin geleceğine bağlı. Bazı analistler, Taliban’ın Çin ve Rusya’nın yardımıyla ABD’yi Afganistan’dan çıkardığını söylüyor. Bizim görüşümüze göre CPEC (Çin–Pakistan Ekonomik Koridoru) veya İran’dan Çin’e giden yolların kendisi Afganistan tarafından kesilecektir. ABD bunların hepsini bir stratejinin parçası olarak gerçekleştirdi. ABD, Afganistan üzerinden Çin’de ayaklanma yaratacak. Pakistan’ın o zamanki güvenlik kurumunun liderliği altında ve çabaları sonucunda oluşturulan mevcut Pakistan hükumeti (Pakistan’da bu sistemin bütününe “hibrid rejim” deniyor) başından beri Çin’in planlarına saldırıyordu. Mevcut hükumetin iktidara Çin’in projelerini bozmak için getirildiği açıktı. Pakistan ayrıca CPEC’yi başarısızlığa uğratmaya çalışıyor. Bu, ABD’nin Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşına Pakistan’ın sessizce dâhil olduğu anlamına geliyor. ABD, Güney Çin Denizi’nde Çin’in tekerine çomaklar soktu. Aynı şekilde ABD, “Bir Kuşak Bir Yol” projesinde de Çin’e engeller çıkaracaktır.
Pakistan Başbakanı İmran Han, ülkenin Taliban tarafından tam olarak hâkimiyet altına alınmasını “köleliğin zincirlerinin kırılması” olarak tanımladı. Bu açıklamayı nasıl yorumlamalıyız?
Pakistan Başbakanı İmran Han’ın “Afganistan’ın kölelik zincirlerinden kurtulduğunu” söylemesi aptalca bir ifadedir. Öncelikle Pakistan’ın kendisi Afganistan’ı işgal etmek istiyor. Pakistan, uzun süredir Afganistan’ın vilayetlerimizden biri olmasını istemektedir. Oradaki devletin Keşmir’e benzer şekilde kendi nüfuzunda olması gerektiğini söylemektedir. ABD Taliban’la bir anlaşma yapmaya mecbur kalmış iken, ister Afganistan’daki ABD işgali ister Pakistan güvenlik kurumlarının dayatması bundan sorumlu olsun, İmran Han nasıl Taliban’ın kölelik zincirlerini kırdığını söyleyebilir? Bu çok ahmakça bir ifadedir. Bunun Pakistan’ın genel dış politikası üzerinde kötü bir etkisi olacaktır. Taliban’ın Afganistan’ı işgal etmesiyle Afgan halkı vahşi yaratıklar tarafından köleleştirilmiştir. Bu ifadeyi şiddetle kınıyoruz.
Afganistan’daki gelişmeler hakkında Pakistan halkının genel tavrı nedir?
Pakistan nüfusunun çoğunluğu Afganistan’daki durumdan dolayı çok endişeli ve Afganistan halkının birçok sorunla karşılaşacağını hissediyor. Bütünüyle bir sosyal kriz olacaktır. Eğitim etkilenecektir, sağlık etkilenecektir. Özellikle kadınlara insanlık dışı muamelede bulunulacaktır. Kadınların çalışmasına muhtemelen izin verilmeyecektir ve evden dışarı çıkıp günlük hayata katılmaları zor olacaktır. Ayrıca orada yeni bir iç savaş olasılığı görüyoruz. Bu faktörler hep beraber Afgan nüfusunu göç etmeye zorlayacak. Bu göç dalgasının büyük bir kısmı Pakistan’a doğru olacak. Bu nedenle Pakistanlıların çoğunluğu Pakistan devletinin Afganistan’da bu utanç verici oyunu oynamaması gerektiğine inanıyor. Bunun sonucundan sadece Afgan halkı değil Pakistan halkı da etkilenecek. Eğer Afganistan’da teröristlerin oluşturduğu bir hükumet olursa terörizmin etkileri açıkça Pakistan’da da hissedilecek. Oradan gelen insanların bir kısmı Pakistan’a Afganistan’da savaş sayesinde edindikleri sermaye ile gelecek. Bunun sonucunda Pakistan ekonomisi yeni bir biçim alacak. Pakistan’da, Orta Doğu’nun Arap devletlerinin dinsel aşırılıkçılığı ABD çıkarları için desteklemekte Afganistan’da oynadıkları rolün aynısını bu ülkede de oynadıklarına inanılıyor. Pakistan halkı bunun sonucunda tehlikeli bir durumla karşı karşıya. Burada bir kesim Afgan Taliban’ını destekliyor ve bunlar dinci unsurlar. Din üzerinden siyaset yapanlar ve Orta Doğu’nun Arap devletlerinin parasıyla burada geçinenlerdir.
Çok sayıda Afgan göçmenin Pakistan’da yaşadığı biliniyor. Afganistan’daki son gelişmeler nedeniyle yeni bir göç dalgası oldu mu? Devletin ve halkın göçmenlere karşı tavrı nasıl?
Dediğiniz gibi mevcut durum sonucunda Afgan göçmenler gelecektir. Zaten milyonlarca göçmen burada bulunuyor. Afganistan’daki Karzai ve Gani rejimleri sırasında durum biraz iyileşmişti ve ekonomi Pakistan’ınkinden iyi hale gelmişti. Ancak ekonomide ihracat ve üretkenlik yoktu. Ne var ki yardım adı altında yağan dolarlar sayesinde ekonomi Pakistan’dan daha iyiydi. Afgan para birimi de Pakistan’ınkinden değerliydi. Fakat güvenlik meselelerinden dolayı savaştan etkilenen bazı insanlar Afganistan’a geri dönmediler, Pakistan’a yerleştiler. Büyük girişimler ve büyük çaplı işler başlattılar.
Pakistan, herhangi bir ülkeden bir insanın bir miktar para harcayarak ulusal kimlik ve vatandaşlık alabileceği bir ülke. Pakistan’a dünyanın her yerinden çeteler ve katiller türlü olanaklarla getirilip yerleştiriliyorlar. 1970’lerde Pakistan’ın dinci partisi Cemaat El İslami aracılığıyla Burma’dan, Bangladeş’ten köktendinci örgütler ve savaşçılar getirildiler. Pakistan bunları on yıllardır ABD çıkarları için Burma’da ve Çin’e karşı vekalet savaşlarında kullanıyor. Bu kişiler rüşvetle seçmen listelerine kaydolabiliyor ve milletvekili adayı olabiliyorlar.
Mevcut durumdan dolayı insanlar Afganistan’dan çıkmak zorunda kalacak ve Pakistan hükumeti onları kabul edecek. Bir yandan göçmenler Pakistan devletinin dinsel temellerini güçlendirecek, diğer yandan göçmenler aracılığıyla Pakistan’daki dinci gruplar Afganistan’daki savaşlarda daha büyük rol oynayabilecek. Bu gruplar vekalet savaşları yoluyla adam topluyorlar. Göçmenler adına uluslararası toplumdan para da alacaklar. O parayı Pakistan’ın üniformalı bürokrasisi yiyip bitirecek. Fakir Afgan nüfus ise bedensel işlerde çalışmaya zorlanacak veya mafya tarafından istihdam edilecek.
Kısacası Pakistanlı dinci partiler ve patron generaller göçmenleri kullanarak Afganistan’daki ve Pakistan’daki seçimlerde kendi tercihlerinin ağırlık kazanmasını sağlayabiliyor, vekalet savaşları için çocuklarını cihatçı olarak yetiştirebiliyor, uyuşturucu ticareti yapıyor ve mülteciler adına temin edilen kaynakları onların refahı yerine kendi ailelerinin lüksü için harcayabiliyorlar. Tüm bunlarla birlikte esas büyük sorun, ülkede istihdam olanaklarının sınırlı olması, büyük kentlerde etnik çatışmaların meydana gelmesi ve bu tür olaylarda genelde kan dökülmesidir. Yani işçiler için sınıf siyaseti geri plana itilmektedir. Dinci partilerin ve etnik grupların siyaseti bundan fayda sağlamaktadır. Pakistan devletinin istediği de budur.
Pakistan Komünist Partisi bu gelişmelere kadar ne gibi faaliyetler yürütüyordu? Yeni koşullar altında gelecek planlarınız ne olacak?
Pakistan Komünist Partisi, Pakistan’ın güvenlik kurumunun Afganistan’daki mevcut durumdan büyük oranda sorumlu olduğuna inanıyor. Pakistan güvenlik kurumu yardım etmediği sürece ABD Afganistan’daki rolünü oynayamaz. Bu nedenle biz, Pakistan güvenlik kurumunun Afganistan’daki müdahalesini durdurması, oradaki hükumetleri değiştirmedeki rolüne son vermesi ve Afganistan’a emperyalist devletlerin değişik kamplarını dayatmaktan vazgeçmesi konusunda sesimizi yükseltiyoruz ve bu sesi güçlendiriyoruz. Pakistan ve askeri teşkilatı rolüne son vermedikçe Afganistan’a barış gelmeyecek. Afganistan’da barış olmayacaksa Pakistan’da da olmayacak. Pakistan devleti bundan dolayı tehlike altında kalacak. Ayrıca Pakistan silah harcamalarına devam edecek ve askeri bütçe artmayı sürdürecek.
Afganistan'ın coğrafi ve ekonomik konumunun altı ülke arasında yer aldığını açıklığa kavuşturayım. Afganistan’da etkili olacak emperyalist blok bu altı ülkede istediği yerde terör eylemleri ve sabotaj operasyonları düzenleyebilecek. Keza Afganistan, Güney Asya’dan Orta Asya’ya ve Doğu Avrupa’ya uzanan ticaret rotası üzerinde ve burada henüz toprak altından çıkarılmamış değerli madenler, taşlar, mineraller, petrol ve gaz bulunmakta. İşte bu nedenle emperyalist ülkeler Afganistan’da barışa izin vermeyecektir. Pakistan Komünist Partisi, sınıf karşıtlığını açıklığa kavuşturmak için Pakistan’daki dinsel fanatizmi azaltmak gerektiğine inanıyor. Pakistan devleti, din adına vekalet savaşlarına ve emperyalist savaşlara yardım etmeyi kesmelidir. Bu, Pakistan’daki sınıf mücadelesi için gereklidir.
Son olarak Pakistan Komünist Partisi olarak size yoldaşça dostluğunuz için teşekkür ediyoruz. Türkiye Komünist Partisi ile çok candan ilişkilerimiz var ve bu ilişkileri güçlendirmeyi umuyoruz. Özellikle bölgesel ve uluslararası sorunlar hakkında yakın işbirliğimiz ve ortak bir anlayışımız var. Bu zaman zaman farklı bölgesel ve uluslararası konularla ilgili fikir alışverişinde bulunmak için bize güç ve cesaret veriyor. Türkiye Komünist Partisi’ne bu röportaj için teşekkür ediyoruz.
Çeviri: Ekim I. Yaşaroğlu
soL / 08.11.21