Krizlerle dolu bir zamanda Uluslararası iklim konferansı COP27, bu yıl 6-18 Kasım tarihleri arasında Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde Pazar günü başladı. Devlet başkanları, bakanlar, iklim aktivistleri, sivil toplum kuruluşları ve kapitalistlerin temsilcileri, süregelen iklim değişikliğine güya küresel çözümler bulmayı amaçlıyor. Ekolojik ve sosyal sonuçları dünyanın tüm bölgelerinde görülen insan kaynaklı iklim değişikliklerinin kontrol altına alınması amacıyla konferansa 30 bin civarında katılımcı bekleniyor. Yaklaşık 200 ülkeden temsilciler, küresel ısınmaya karşı mücadelenin nasıl yoğunlaştırılabileceğini müzakere edecek.
Konferansta Ukrayna’daki savaşın, artan jeopolitik gerilimlerin ve Covid-19 pandemisinin sonuçları gibi olayların mevcut iklim sorununu arka plana iteceği kaygısı taşınıyor. Ama “bu gelişmelerin aynı zamanda küreselleşen dünyamızın geleceği açısından önemini acı bir şekilde ortaya koyduğuna” da işaret ediliyor. “Uygulama için birlikte” sloganıyla bu yılki “COP, mevcut iklim anlaşmalarında daha önce verilen sözlerin, 1,5 derecelik hedefin veya 100 milyarlık finansal desteğin sağlanmasının artık zamanının geldiğini ortaya koymayı” amaçladığı ifade ediliyor.
Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde yapılacak iklim konferansı öncesinde beklentiler düşük. Yeni İklim Enstitüsü düşünce kuruluşundan Niklas Höhne “Bu konferanstan beklentilerimi düşük tuttum” diyor ve şunları ekliyor:
“Benim için en önemli şey, konferansın iklim korumasını listenin başına geri koyması olurdu. Enerji krizinden önce, çünkü hasar hayati tehlike arz ediyor. Ve buna göre tepki vermiyoruz.”
Uluslararası iklim politikasından sorumlu Devlet Bakanı Jennifer Morgan, herkesin sadece gaz fiyatları ve silah teslimatlarından bahsetmemesi gerektiğini söylüyor. Zira uluslararası toplum tarafından “iklim krizine karşı cesur ve ortak bir yaklaşım aldatıcı olarak” görülüyor. Yanı sıra zirve, dünya çapında büyük bir güvensizlik yaratan Ukrayna’daki savaşının gölgesinde kalacağı varsayılıyor. Birçok diplomat, bunun çığır açan anlaşmaları engelleyebileceğinden korkuyor.
Dolaysıyla BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’en, “Bu dünyada birçok kriz var ama bu en büyüğü” ve “hayatımızın krizidir” diye tanımladığı iklim krizini kast ederek. “Onları çözemezsek yok oluruz” endişesinin bir karşılığı olacağı mümkün görünmüyor.
***
Bilim, dünyanın egemenlerini on yıllardan beridir uyarıyor. Havada çok fazla sera gazı, yani her şeyden önce karbondioksit (CO2) ve metan, dünyanın ısınmaya devam etmesini ve kısmen yaşanmaz hale gelmesini sağlıyor. Yaşanılan bölgelere bağlı olarak, milyonlarca kurbanla daha sık görülen fırtınalar, kuraklıklar ve seller de yaşanıyor. Bu nedenle ilk dünya iklim zirvelerinden bu yana dünya çapında iklime zarar veren sera gazı emisyonlarının ne zaman ve ne kadar azaltılması gerektiğini belirleyen hedefler saptanıyor. Ama tüm “çabalara” rağmen, 2015 yılında ortaklaşa koyulan küresel ısınmayı sanayi öncesi dönemlere kıyasla 1,5 derece ile sınırlama hedefi hala çok uzakta duruyor.
2021’de Glasgow’daki COP26’da vaat edilenin aksine, çoğu hükümet bu yıl ulusal iklim koruma planlarını yeterince gözetmedi. Yani her şeyden önce kömür, petrol ve gazın aşamalı olarak kaldırılmasını erteledi.
Düşünce kuruluşu “Climate Action Tracker” tarafından yapılan analizlere göre, ülkelerin mevcut tüm iklim planları uygulansa bile, dünya iki derecenin üzerinde bir ısınmaya doğru gidiyor - şu an için CO2 emisyonları artmaya devam ediyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'ne (IPCC) göre, 1,5 derecelik hedefe ulaşmak için küresel emisyonların 2025’e kadar zirveye ulaşması ve ardından 2030’a kadar 2019’a kıyasla hızla yüzde 43 azaltılması gerekiyordu. Ancak pek çok ülkenin iklime zarar veren kömüre giderek daha fazla güvendiği ve yakıt ve gaz tüketimini sübvanse ettiği mevcut enerji krizi göz önüne alındığında, pek kimse bunları beklemiyor.
Sonunda bir tür sonuç bildirgesi var. Ancak NATO ile Rusya (Ukrayna savaşı nedeniyle) veya Çin ile ABD (Pekin'in Tayvan üzerindeki iddiaları nedeniyle) arasında yeni açılan çatlaklar göz önüne alındığında, nihai bir belgenin bile karara bağlanmaması düşünülebilir. Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock (Yeşiller), bu zamanlarda nihai bir belgenin olup olmayacağının otomatik olarak net olmadığını söyledi
Karar verilmesi gereken konulardan bir ise daha başka ülkelere iklim koruması için yapılması gereken mali yardımla ilgilidir. Yıllar önce, zengin sanayileşmiş ülkeler ve kalkınma bankaları, 2020’den 2025’e kadar her yıl 100 milyar ABD doları yardım sözü vermişlerdi. Ancak ev sahibi Mısır Dışişleri Bakanı Samih Schukri, dpa röportajında bunu “Güven eksikliği var” sözleriyle ifade etti.