Ukrayna krizinin sadece uluslararası ilişkiler alanında değil aynı zamanda bölgesel kurulan dengelerde ve özellikle Ortadoğu’da muazzam yansımaları olacağa benziyor. Suudi Arabistan’ın en sıkıntılı meselesi haline gelen Yemen krizi de bunların arasında. İlk bakışta coğrafik konumları nedeniyle “Yemen nerede, Ukrayna nerede?” sorusu akla gelebilir. Lakin coğrafyanın emperyalizmin halklara karşı politikaları bakımından hiçbir ehemmiyeti olmadığı hemen her gelişmede kendini gösteriyor. Bu nedenle ABD’nin en son Afganistan hezimeti ve iş birlikçilerini yüzüstü bırakması Arap basınında “Ukrayna, Afganistan olur mu?” sorusunu gündeme getirmişti.
Ukrayna savaşı ve Ortadoğu
Emperyalistler arası çelişki ve çatışmaların bir sonucu olan Ukrayna krizinin ekonomik ve siyasi yansımalarının ilk önce hissedildiği coğrafya Ortadoğu dersek abartmış olmayız. Bunun için Mısırlı Yazar Abdullah el Senavi, al Ahbar’da yayımlanan “Ukrayna krizinde bölgesel oyuncular” başlıklı makalesinde “İçinde yaşadığımız bölgenin, çalkantılı koşullarıyla Ukrayna krizinin yansımalarının ve sonuçlarının bir aynası olması muhtemeldir.
Krizin etkilerini dünyadaki herhangi bir coğrafi bölgeden daha fazla yansıtır ve aynı zamanda onu etkiler. Mıntıkanın acı deneyimleri nedeniyle, genelde olduğu gibi faturaların çoğunu ödememek için neler olabileceği konusunda endişeli” ifadelerini kullandı. Gerçekten de Ukrayna savaşı nedeniyle petrol fiyatlarındaki artış üretici ülkeleri ve özellikle Körfez ülkelerini sevindirirken, ABD’nin ve Batı’nın bu ülkeyi birçok konuda yüzüstü bırakması nedeniyle Suudi Arabistan’ı uzun bir sınıra sahip olduğu Yemen’deki savaş konusunda endişelendiriyor.
İşte bu nedenle bütün dünyanın Ukrayna kriziyle yatıp kalktığı bu günlerde Suudi Arabistan, her konuda yalnız bırakılabileceği korkusuyla hem siyasi hem ekonomik bakımdan artık tahammül edilemez bir noktaya gelen Yemen savaşını çözme arayışında.
Suudların dinmeyen baş ağrısı
Onuncu yılına yaklaşan Yemen savaşının artık kangrenleştiği, konuya vakıf hemen herkesin ortak fikri. Bu nedenle özellikle son bir yıldır Suud Krallığının krizi sona erdirmek için çabaları yoğunlaşmış durumda. Krallık; geçen yıl mart ayında Yemen’in büyük bir bölümünü elinde tutan Husilere yönelik karşılık bulmayan müzakere çağrısını bu sefer Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) eliyle tekrarladı. Resmi bakımdan bir vasfı olmasa da politik tutum bakımından Krallığın sözcüsü konumunda olan al Arab gazetesi, KİK’in çağrısıyla 29 Mart ile 5 Nisan Birleşmiş Milletler, ABD, Yemenli taraflar ve 19 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla kapsamlı müzakereler yapılacağını yazdı.
Toplantı KİK’in merkezi olan Riyad’da gerçekleşecek. Lakin gazetenin manşetinden duyurduğu habere göre krizin en önemli tarafı olan Husiler, toplantıya katılımla ilgili olumlu bir yanıt vermedi. Her ne kadar müzakere çağrısı KİK tarafından yapılsa da Husiler, toplantının krizin diğer tarafı olan Suudi Arabistan’ın baş kentti Riyad’da yapılmasına karşı.
Ukrayna ve Yemen
Yemenli Gazeteci Salah al Saqladi, dünyanın gündeminde olan Ukrayna savaşı ile KİK’in Yemen için yaptığı müzakere çağrısının birebir ilişkili olduğuna dikkat çekti. Saqladi, Yemen savaşının Suudi Krallığına maliyetinin her geçen gün arttığını vurgulayarak, “Amerika’nın Ukrayna’daki savaşa ilgisi arttı. Washington’un Riyad’dan geçici de olsa her zamankinden daha fazla uzaklaşmış olduğu gerçeğini pekiştirdi. Dahası İran’la nükleer anlaşmaya da dönüşü yakın. Tüm bunlar Suudi Arabistan’ı hayal kırıklığına uğratan diğer faktörlerle beraber Husilere ve hatta Yemenli ortaklarına koyduğu koşullar olmasına rağmen onu gerçekten bu savaşı durdurmaya yöneltti” ifadelerini kullandı.
Körfez himayesinde Riyad’da genişletilmiş Yemen istişareleri Husileri dışlamıyor
Al Arab
Meseleye dair geniş bilgiye sahip siyasi kaynaklar, Al Arab’a yaptıkları açıklamada Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreterliği tarafından, Husiler de dahil olmak üzere Yemenli siyasi, kültürel ve sosyal bileşenlerini bir araya getirmeye yönelik çalışmalar yapıldığını açıkladı. KİK, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki merkezinde “29 Mart ile 5 Nisan” arasında yapılması planlanan toplantıda, BM ve ABD’nin Yemen elçilerinin yanı sıra KİK büyükelçilerinin ve 19 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla Yemen dosyası hakkında istişarelerde bulunacak.
Al Arab gazetesinin kaynaklarına göre, KİK Genel Sekreterliğinin önerisi Yemen Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Önümüzdeki birkaç gün içinde, Husiler dahil olmak üzere çeşitli siyasi yönelimlerden katılımcılara davetiyeler gönderilmeye başlanacak.
Kaynaklar KİK’in ev sahipliği yapmasının, bu girişimin kendi adına olmasını istemeyen Suudi Arabistan’daki mahcubiyeti ortadan kaldıracağına inanıyor. Husilerin Krallıktaki sivil yerleşim yerlerine ve hükümet tesislerine yönelik saldırılar düzenlemeye devam ettiği şartlarda doğrudan barış çağrısı yapılmadan davet edilmeleri bir taviz olarak anlaşılabilir.
Aynı kaynaklar, Körfez girişiminin, Suudi Arabistan’ın bir yıl önce sunduğu ateşkesi sağlamak ve savaşı durdurmak için kapsamlı bir siyasi diyalog sürecine girmeyi amaçlayan teşebbüsünün bir devamı olduğunu ekliyor. Ancak bu çağrı bölgesel ve uluslararası arenada destek almasına rağmen Husiler tarafından tamamen reddedilmişti.
Husiler, çağrı KİK’ten gelmesine rağmen toplantının Riyad’daki merkezde gerçekleşmesi nedeniyle Suudi Arabistan’ın taraf olduğunu belirtti. (Uluslararası olarak) Tanınmayan isyancı hükümetin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed al-Amad, “Davetiye almadık ve hiçbir şey gelmedi. Suudi Arabistan tarafsız bir ülke değil, saldırganlığın tarafıdır” dedi. Husilerin katılım konusundaki tutumunu belirtmeden; “Yeni bir şey yok ve bu medyanın konuyla meşgul olması için bir çağrı” sözlerini ekledi.
Al Arab’a bilgi veren kaynaklar, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenecek konferansın Yemen’deki siyasi çözümle ilgili, “Körfezin yaklaşımı, Diyalog Konferansının sonuçları ve BM Güvenlik Konseyinin konuyla ilgili kararları” olmak üzere üç referans başlığı altında olacağını söyledi. Müzakereler aynı zamanda 2013 yılında BM tarafından desteklenen kapsamlı Ulusal Diyalog Konferansı ile mayıs 2015’te düzenlenen Riyad Konferansının bir birleşimi olacak. Konferansın katılımcı sayısı; çeşitli Yemenli siyasi akımlar, aşiret şeyhleri, yazarlar, aydınlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin iştirakiyle yaklaşık 500 katılımcıya ulaşacak.
Yapılacak istişarelerin atmosferine yakın siyasi kaynaklar, Körfez girişiminin Husilerin izolasyonunu derinleştireceğine işaret ederek, Husilerin çağrıya tepkisini olumlu bulmadı. “Bölgesel ve uluslararası topluma, İran’a artan bağımlılığın ışığında, savaşta sayfayı çevirme ve Yemen’in coğrafi çevresiyle olumlu bir şekilde ilgilenme konusunda ciddi olmadıklarını teyit edecektir” dedi.
Yemen Enformasyon Bakanı Danışmanı Fahd Talib al Şarafi; al Arab’ a yaptığı açıklamada KİK’in Yemen meselelerinde yaptığı kalıcı girişimler göz önüne alındığında konferans çağrısı yapmasının garip olmadığını söyledi. Al Şarafi, KİK’in altmışlardan bugüne kadar birçok istişareye hamilik yapmada en önemli rolü oynadığına dikkat çekti.
Yemenli Siyaset Araştırmacısı Muhammed el Tahir; Husilerin mart 2021’de kaçırdığı fırsatın ardından bu çağrıyı başka bir fırsat olarak değerlendirdi. El Tahir, Al Arab’a yaptığı açıklamada Husilerin çağrıyla ilgili olası senaryolarıyla ilgili olarak, “Bu girişimi alt etmek için iki senaryo var. Birincisi iç kamuoyuna mesaj göndermek için kabul etmek. Böylece sadece katılımcıların listesinde yer alarak BM Güvenlik Konseyinin, Avrupa Birliği’nin ve Arap Liginin kararlarının sadece kağıt üzerinde mürekkep olduğunu belirtmek ve bunu kendi ülkelerinde bir zafer olarak lanse etmek” dedi.
Tahir’e göre gerçekleşmesi daha muhtemel olan Husilerin katılmayı reddetmesinin sonucu olarak barışçıl çözümleri reddetme ve Yemen’deki askeri operasyonlarını tırmandırmak için çalışmayla temsil edilen ikinci senaryo.
Husilere ani davet… Neden şimdi?
Salah al SAQLADİ*
Rai al Youm
Arap İçişleri Bakanları Mütevelli Heyetinin, Yemen Ensarallah (Husiler) hareketini terörist bir hareket olarak sınıflandırmasından ve BM Güvenlik Konseyinin hareketi terörist olarak nitelendirmesinden haftalar sonra, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), Husileri ve diğer Yemenli grupların Riyad’da savaşın askeri, siyasi ve ekonomik yönleri hakkında görüşmelerde bulunmaları için davet etmeyi planlıyor.
Reuters’in geçtiğimiz pazartesi günü yayımlanan haberinde Yemen yetkilileri daveti kabul etti. KİK Genel Sekreteri Nayef Falah Mubarak al Hajraf’ın güvenlik garantileriyle Riyad’daki konsey merkezinde 29 Mart- 5 Nisan tarihleri arasında gerçekleşmesi planlanan görüşmelere katılmak üzere Husi yetkililerin kendisinin konuğu olacağını sözlerini ekledi.
Körfez’den gelen bu davet ve BM’nin Husilere müzakereleri yürütme çağrıları; Husilerin terörist olarak sınıflandırma çabalarının ciddi olmadığını ve sadece onlara baskı yapmak amacıyla alındığını kesinlikle teyit etmektedir. Körfez ülkeleri ve Avrupalıların, Husileri terörist hareket olarak nitelendirmesinin durumu daha da karmaşıklaştırdığı bilgisine ek olarak aşağıdaki noktalarda ehemmiyetini koruyor:
Husilerin böyle bir daveti kabul etmesi olası değildir. Hele Suudi Arabistan Krallığı’nda yapılırsa ve her zaman ileri sürdükleri talepleri karşılanmadan yapılırsa. Bu taleplerin en öne çıkanları arasında sadece ateşkes değil; ayrıca savaşın kapsamlı bir şekilde durdurulması, havaalanları, limanlar ve kara limanları yasağının kaldırılması, müzakerelerin ön koşulsuz başlaması ve diğer hususlar yer alıyor.
Prensipte Suudi Arabistan tarafından başlatılan herhangi bir girişimi de reddediyorlar ve Krallığı savaşta bir ara bulucu olarak değil, bir düşman olarak görüyorlar. Yaklaşık bir yıl önce ABD, Körfez ülkeleri ve Riyad’ın desteklediği ve Yemen otoritesi tarafından onaylanan ve meşruiyet adı verilen bir girişimi reddetmişlerdi.
Bu çağrının BM Yemen elçisinin birkaç gün önce Ürdün’ün başkentinde kuzey ve güneyde çok sayıda Yemen kuvvetiyle yaptığı yoğun istişareler arasında bir ilişki olup olmadığını bilmiyoruz. Yoksa BM; Körfez’in kendisinin rolünü ve Yemen’in kuzey ve güneydeki geleceğini belirlemede etkisini azaltmaktan korkarak müzakereleri iptal etmeye mi geliyor?
Ukrayna savaşı ve Suud’un hayal kırıklığı
En az iki yıl boyunca, Suudi Arabistan Krallığı’nın savaşı durdurma arzusu içinde olduğundan ve Husilerin -bazıları daha önce bahsi geçen koşullar dışında- savaşı durdurmayı reddeden taraf olduğundan asla şüphe duymadık. Krallık; ekonomik ve manevi olarak kendisine yük olan savaşın maliyetinin yükünü hissetmenin yanı sıra Husileri yenmenin, askeri kararlılığını kırmanın, onları ana şehirlerden kovmanın ve ağır silahlarından arındırmanın imkansız hale geldiğinin farkına varmıştır. ABD’nin ona tamamen sırt çevirdiğini fark etmiştir.
Amerika’nın Ukrayna’daki savaşa ilgisi arttı. Washington’un Riyad’dan geçici de olsa her zamankinden daha fazla uzaklaşmış olduğu gerçeğini pekiştirdi. Dahası İran’la nükleer anlaşmaya dönüşü yakın. Tüm bunlar Suudi Arabistan’ı hayal kırıklığına uğratan diğer faktörlerle beraber Husilere ve hatta Yemenli ortaklarına koyduğu koşullar olmasına rağmen onu gerçekten bu savaşı durdurmaya yöneltti. Ayrıca Suudi Arabistan ve BAE, Yemen’deki savaşın sayfasını çevirmek için acele ediyor. Suudi Arabistan, Yemen’de sahada ilan edilmemiş birçok hedefine ulaştığını ve bu bitkin ülkede askeri, siyasi, sosyal ve entelektüel varlığının onu kökten söküp atmayı zorlaştıracak derecede sağlamlaştırdığını hissediyor. Dolayısıyla savaşın bu seviyede durması halinde eli boş dönmeyecek.
Husiler ise bu savaşın yedi yılı boyunca, beklenmedik bir kararlılık ve yerel ve Körfez muhaliflerinin askeri yenilgisini başardıklarına inandıkları şeylerden gurur duyuyorlar. Bu nedenle Husiler; Yemen’i ve özellikle kuzeyi etkileyen korkunç insani ve hayat şartlarına rağmen müzakere masasına doğru ağır ağır ilerlerken diğerlerinin endişeli beklediğini görüyoruz.
* Yemenli Gazeteci
Evrensel / 21.03.22