Bu köşede Ukrayna krizini birkaç kez “NATO’nun Rusya’ya doğru genişlemesi” nedeninin bir “sonucu” ama aynı zamanda NATO genişlemesini durdurma özelliğiyle de yeni dünya düzeninin inşası bakımından bir “başlangıç” olarak niteledim.
Amerikan Hegemonyasının Sonu isimli kitabımda da vurguladığım gibi, yeni bir dünya kuruluyor. Bu yeni dünyanın beş büyük merkezi var: ABD, Çin, AB, Rusya ve Hindistan. Bu beş merkezin kendi aralarındaki ittifaklar ve de rekabetler, nasıl bir yeni düzenin inşa edileceğini belirleyecek.
İşte Ukrayna krizi de esas olarak nasıl bir “yeni dünya düzeni”nin kurulacağının çarpışmasıdır.
Rusya, tek kutuplu dünyayı kabul etmedi
Bu sürecin kritik istasyonlarından biri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2007’de Münih Güvenlik Konferansı’nda emperyalist ABD’yi sert bir şekilde uyarmasıydı.
Putin, ünlü konuşmasında “tek kutuplu dünya”yı “tek güç merkezi, tek egemen, tek efendi” diye tanımlamış ve ABD’ye “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” resti çekmişti. Putin ayrıca verilen söze rağmen NATO’nun genişlemesinin “ortak güvenliği” tehdit ettiği uyarısını yapmıştı.
Alım gücü paritesine göre Çin ve Hindistan’ın milli gelirinin ABD’nin milli gelirini, BRIC üyelerinin toplam milli gelirinin de AB’nin milli gelirini geçtiğine işaret eden Putin, makasın açılacağını, küresel büyüme merkezlerinin kaçınılmaz olarak siyasi nüfuza dönüşeceğini, bunun da çok kutupluluğu güçlendireceğini belirtmişti.
İşte bugün buradayız! Ve bir not olarak şunu da belirtelim: Türk Genelkurmay Başkanlığı, Putin’in ABD’yi hedef alan bu tarihi konuşmasının tam metnini internet sitesinde yayımlamıştı. Dolayısıyla Türk ordusunu hedef alan ABD destekli Ergenekon-Balyoz kumpaslarına bu veri ışığında da bakmak gerekir.
Çin’den ABD’ye ‘tek başına yönetemezsin’ mesajı
Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile ABD Başkanı Joe Biden, geçen hafta Ukrayna krizi eksenli bir görüşme yaptı. O görüşmenin bugün incelediğimiz konu bakımından önemi şuydu. Şi, Biden’a bir çağrı yaptı: “Çin ile ABD uluslararası sorumlulukları üstlenmeli ve dünya barışı için çaba göstermeli.”
Bu açıkça Çin’in ABD’ye “Artık dünyayı tek başına yönetemezsin” mesajı anlamına gelmekteydi. Bunun Amerikan devlet aygıtı tarafından da böyle anlaşıldığı açık. Nitekim o mesajın ardından Biden, “yeni bir dünya düzeninin kurulacağına” işaret eder ek, “Biz buna önderlik etmeliyiz” dedi.
O düzene kim, nasıl önderlik edecek, göreceğiz ve tartışacağız ancak “düzenin sahibinin” bugün o düzenin değişmekte olduğunu kabullenmesi ve yeni bir düzenin kurulacak olduğunu belirtmesi, çok önemlidir. “ABD yenilmez” hayali içindeki Türkiye ve dünya Amerikancılarının gözünün açılabilme olasılığı nedeniyle bile önemlidir.
Neoliberal kapitalist düzenin sonu
Biden, yeni dünya düzenine “özgür dünyayı birleştirerek” önderlik edebileceklerini belirtiyor. Özgür dünya dediği, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri harekâtına tepki olarak başta Dostoyevski ve Tolstoy gibi dünya uygarlığına katkısı olan büyük romancıları sırf Rus diye yasaklayan Avrupa ırkçılığını kastediyor!
Fakat bu da kuşkulu. Şöyle ki beş merkezden biri olan AB’nin yeni dünya düzeninin inşasında, eskisi gibi ABD’nin bir sözünü iki etmeyen uslu müttefikler gibi hareket etmeyeceği görülüyor. Almanya-Fransa ikilisi, her ne kadar Ukrayna kriziyle kısmen kesintiye uğramış olsa da ABD’den “stratejik özerk” olma hedefini sürdürüyor. İki ülke, o eğilimi, aslında ABD’nin enerji yaptırımlarına katılmayarak ve şirketlerini Rusya pazarından çekmeyerek de gösteriyor.
Diğer yandan Washington’un Çin’e karşı stratejisine eklemleyebilmek için Asya-Pasifik stratejisinin adını bile Hint-Pasifik stratejisi olarak değiştirip QUAD ittifakına dahil ettiği Hindistan’ın da ABD’yle birlikte hareket edeceği kesin değil. Nitekim Hindistan da ABD baskısına rağmen Rusya’ya yaptırımlara katılmadı. Dahası Rusya’yla yeni enerji tedarik anlaşması yaptı ve hatta Batı’nın boşalttığı alanlarda şirketleriyle varlık göstermeyi hedefliyor.
Görülüyor ki yeni dünya düzeni inşasının iki öncüsü Çin ve ABD olacak. Diğer üç merkez olan AB, Rusya ve Hindistan’ın alacağı pozisyon ise yönü bir ölçüde belirginleşen düzen inşasının kapsamını tayin edecek. Her halükârda uzun vadede ABD’nin neoliberal kapitalist dünya düzeninin yerini, kamuculuğun öne çıktığı ve doların saltanatının son bulduğu bir iktisadi ortam alacak.
Cumhuriyet / 24.03.22