Ukrayna’da savaş dördüncü haftasına girerken, Rus ordusu Ukrayna topraklarının bir kısmını işgal etti, hızlı olmasa da ilerlemeye de devam ediyor. Savaş uzadıkça her iki taraftan kayıplar artmakta, çatışmaların yaşandığı kentlerde yıkımlar ağırlaşmakta göç edenlerin sayısı ise sürekli yükselmektedir.
Savaş devam ederken ateşkes arayışları ve bu amaçla yapılan görüşmeler çatışmalara eşlik ediyor. Rusya-Ukrayna heyetleri belli aralıklarla görüşüyor. Kimi zaman taraflar anlaşma yönünde ilerleme sağlandığını belirten açıklamalar yapsalar da henüz somut bir yere varılmadığı anlaşılıyor. Sivillerin çatışma bölgelerinden tahliye edilmesi için anlaşma sağlanmasına rağmen, Rusya Neo-nazilerin tahliye edilen sivillere ateş açtığını, bazı bölgelerde ise sivilleri rehin olarak tuttuklarını iddia ediyor. Bu da çatışmaların bir süre daha devam edeceğine işaret ediyor.
Putin’den yeni iddialar
Ukrayna’ya saldırıyı gerekçelendirmek için uzun bir açıklama yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çarşamba günü yeni bir açıklama yaparak, ABD ile müttefiklerinin Ukrayna’daki icraatları hakkında yeni iddialarda bulundu.
ABD’nin biyolojik silah laboratuvarlarına değinen Putin, ABD güdümündeki Zelenski yönetiminin Nisan ayında Donbass ve Kırıma saldırı düzenlemek için hazırlık yaptığını ve saldırıda biyolojik silahların kullanılmasının planlandığını, Ukrayna’nın kimyasal silahlara ulaşmak üzere olduğunu iddia etti. Hem savaşın hem Rusya’ya uygulanan ekonomik ambargonun kaçınılmaz olduğunu, batının Rusya’yı çökertmek istediğini söyleyen Putin, saldırıyı bu planı önlemek için başlattıklarını öne sürdü.
Ambargoya karşı etkili önlemler alacaklarını ve hedeflerine ulaşmaktan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceklerinin ifade eden Putin, “Ukrayna’nın Neonazilerden temizlenmesi, yıkıcı silahlardan arındırılması, ülkenin “tarafsız ülke” olacağı konusunda Rusya’ya güvence verilmesi” hedeflerini bir kez daha sıraladı. Batı’da Rusya’ya ve Ruslara karşı estirilen ırkçı histeriye dikkat çeken Putin, bunun 1930’lu yıllardaki Almanya’yı hatırlattığını savundu. Bu açıklamalarıyla Putin, Rusya’nın hedeflerine ulaşmadan savaş durdurmayacağı mesajı verdi.
Zelenski ABD güdümünde olmanın aczini yaşıyor
Batılı emperyalistler tarafından “kahraman” ilan edilen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ateşkesten yana olduğu izlenimi yaratan açıklamalar yapıyor. Ancak dikkat çekici olan ne zaman bu yönde açıklama yapsa, peşinden tam tersi yönde bir söylemle sahneye çıkmasıdır. Birbirine zıt açıklamaları defalarca tekrarlaması, Zelenski’nin kendi iradesiyle hareket etme imkanından yoksun olduğunu gösteriyor. Yansıyan haberlere göre Zelenski işbirliği yaptığı, devletin birçok kademesine yerleştirdiği Neo-nazilerin basıncı altında kalıyor. Zira bunlar yaptıkları savaş çağrılarıyla ateşkese karşı olduklarını belli ediyor ve canlı yayında Rus çocuklarının öldürülmesi için çağrı yapacak kadar zıvanadan çıktıklarını gösteriyorlar. Ateşkes istediği izlenimi veren Zelenski’nin esas handikabı ise ABD-NATO güdümünde olmasıdır.
Rusya ile anlaşma konusunda olumlu gelişmeler olduğunu, sorunu çözmek için Putin’le görüşebileceğini söyleyen Zelenski, buna rağmen NATO’nun savaşa dahil olmasını yalvar-yakar dile getiren açıklamaları da tekrarlayıp duruyor. ABD Kongre üyelerine görüntülü bir şekilde seslenen Zelenski, Ukrayna'nın hava sahasının kapatılmasını talep etti. Ardından İngiliz ve Alman parlamentolarına seslenerek aynı isteği dillendirdi. Oysa böyle bir şeyin NATO-Rusya savaşı anlamına geleceğini ABD’nin ise şimdilik böyle bir çatışmadan en azından şimdilik kaçındığını o da biliyor.
Bu tutarsız/dengesiz tutum ateşkes sağlanmasını zorlaştırırken, savaş uzadıkça Ukrayna halklarının ödediği bedeller ise ağırlaşıyor. Zelenski’yi ayakta alkışlayan Amerikan Kongresi üyeleri, “savaşa devam et” gazı vererek uğursuz ‘görevlerini’ yapıyorlar.
ABD-NATO cephesi yıkıcı savaşı el ovuşturarak izliyor
Rusya Ukrayna savaşına benzin döken ABD-NATO-İngiltere-Polonya cephesi hem savaşın uzaması hem daha yıkıcı bir hal alması için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Doğu Avrupa’ya ABD ve İngiliz askerini yığıyor, bu ülkeleri adeta birere cephaneliğe çeviriyorlar. Yanı sıra Ukrayna’ya silah yığmak, Neonazileri ve paralı askerleri Kiev’e taşımak, Zelenski’ye gaz vermek, son teknoloji ürünü silahları da Ukrayna’ya taşımayı tartışmak vb. icraatları yoğunlaştırıyorlar. Bu arada savaşın uzaması için Zelenski yönetimini finanse etmek, medyaları aracılığıyla savaş çığırtkanlığına devam etmek gibi birçok icraata da imza atan ABD-NATO cephesi, Rusya’yı yıpratmak adına Ukrayna’yı cehennemin içine atma tutumunu sürdürüyor.
Zelenski’nin başında bulunduğu Ukrayna yönetiminin ABD-NATO cephesinin planına karşı durmaktan yoksun olduğu görülüyor. Aksi yönde yapılan açıklamalara rağmen silah, lejyoner, dolar akışına angaje olduğu görülen bu yönetim tüm icraatlarıyla Ukrayna’nın Rusya ile NATO arasındaki hegemonya savaşının sahası olmasına çanak tutmuştu. Şimdi ise, ABD-NATO cephesinin güdümünde hareket ettiği için savaşı sona erdirebilecek adımlar atmaktan aciz görünüyor.
Ekonomik yaptırımlar bumerangı
ABD’nin dayatmasıyla Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar genişletiliyor. ABD’nin savaş arabasının peşine takılan AB şefleri, ise şimdiden arabadan inmenin yollarını arıyor gibiler. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasına fırsat bilerek silahlanma yarışına son sürat katılan AB şefleri, militarist aygıtları tahkim ederken ekonomik yaptırımların bumerang etkisini yaşamaya başladılar. Özellikle enerji kaynaklarının fiyatlarında görülen dramatik artış ve birçok temel tüketim maddesinin fiyatının zamlanması şimdiden emekçileri yoksullaştırmaya başladı. Yaptırımlardan etkilenen birçok şirketin üretim-istihdam alanlarında daralmaya gitmesi ise bumerang etkisinin giderek artacağına işaret ediyor.
Hem ABD’nin savaş arabasına binen hem Putin’le iletişimi sürdüren Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Almanya Başbakan Olaf Scholz savaşın uzamasından kaygılanmaya başladılar. Halen ABD’nin kuyruğunda olsalar da, savaşın uzatılması için her yola başvuran Biden yönetimi ile çıkarlarının çatışmaya başlaması ihtimal dahilinde görünüyor.
Yaptırımları mümkün olduğunca sıkılaştırarak Rusya’yı ekonomik açıdan çökertme taktiği izleyen Biden yönetimi de bumerang etkisine çare arayışına girmiş görünüyor. Özellikle petrol ve doğalgaz tedariki konusunda çözüm arayışları bağlamında ‘düşman’ ilan ettiği İran ve Venezüella yönetimleriyle pazarlık yapmak durumdan kalan Biden, körfez şeyhlerine ise, üretimi arttırma baskısı yapıyor. Yansıyan haberlere göre Suudi Arabistan’la Birleşik Arap Emirlikleri (BEA) şeyhleri, Biden’ın taleplerine sıcak bakmamışlar. Putin yönetimi ile geliştirdikleri ilişkileri bozmak istemeyen körfez şeyhleri, petrol/doğalgaz üretimini arttırarak kriz anında Rusya’yı ‘sırtından hançerlemiş’ konumuna düşmek istemedikleri anlaşılıyor. Bu ise Biden’in işini zorlaştırıyor. Zira enerji kaynaklarının fiyatlarının artmaya devam etmesi, batılı emperyalistlerin oluşturduğu ‘Rusya düşmanı’ cephenin çatırdama riskini doğurabilir. Böyle bir gelişme ise, ‘Rusya’dan sonra sıra Çin’e gelecek’ havasında olan Biden yönetiminin son isteyeceği şeylerden biridir.
***
Emperyalist savaş karşıtı mücadele sistemin efendilerini basınç altına alabilecek güce ulaşana kadar, yazık ki, hegemonya çatışmalarının durması olası görünmüyor. Bu ise anti-emperyalist/anti-kapitalist mücadeleye çok özel bir önem ve anlam yüklüyor…