Ukrayna savaşı ve emperyalist ikiyüzlülük - A. Vedat Ceylan

Ukrayna bugün adeta bir cephaneliğe çevrilmiş bulunuyor. Destek ve dayanışma açıklamalarının ardı arkası kesilmiyor. Ukraynalı savaşçıların “kahramanlık” öyküleri ve Rusya’nın “barbarlığı” Batı medyasının manşetlerinden düşmüyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 23 Mart 2022
  • 19:00

Savaşın yarattığı yıkım ve acılar nice filmlere konu edilmiş, nice roman ve hikayelerin kaleme alınmasına vesile olmuştur. Vietnam, Filistin, Irak, İran, Libya, Kürdistan ve Suriye’de olduğu gibi, Ukrayna’da yaşanan yıkım ve acılar da öyle. Ancak Ukrayna “bazıları” tarafından ayrı bir yere konuluyor.

Ötekiler Asyalı, Ortadoğulu, Afrikalı, Arap, çekik gözlü ya da siyahi... Ukraynalılar ise “beyaz tenli, mavi gözlü ve hatta sarışınlar.” Bu ırkçı söylemi kullananlar için Ukraynalıların yaşadıkları “çok daha acı”!

Savaştan kaçan Ukraynalılara (elbette Rusya pasaportu taşıyanlar hariç) Avrupa’nın kapıları sonuna kadar açılıyor. Ve “acı hikayeleri” şimdiden yazılıyor, savaş çığırtkanlığı yapan sermaye medyası onlara “ağıtlar” yakıyor.

Arapların, Afrikalıların, Asyalıların, Kürtlerin Avrupa’ya ulaşmalarını engellemek için ise duvarlar örülüyor, tel örgüler döşeniyor, denizde boğmak dahil her türlü önlem alınıyor. 

Ukraynalı göçmenlere sunulan “olanaklara” elbette itiraz edilemez. Buradaki sorun, “diğerleri” diye kategorize edilenlere uygulanan kaba ayırımcılık ve ırkçılıktır.

Batı medyası her zamanki rolünü oynuyor

Ukrayna bugün adeta bir cephaneliğe çevrilmiş bulunuyor. Destek ve dayanışma açıklamalarının ardı arkası kesilmiyor. Ukraynalı savaşçıların “kahramanlık” öyküleri ve Rusya’nın “barbarlığı” Batı medyasının manşetlerinden düşmüyor.

“Çok gizli” bir hazırlık ile Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Slovenya Başbakanı Janez Jansa ve Çekya Başbakanı Petr Fiala, NATO ve AB’nin “dayanışma” ve “destek” mesajlarını iletmek için Kiev’e gönderildiler. “Dostluk” mesajları ve Ukrayna’nın hızla AB’ye alınması açıklamaları birbirini izlerken, Avrupa’ya sığınan Ukraynalılar için “her türlü destek verilecektir” sözü yinelendi.

Ukrayna’nın “masumiyeti” ve Rusya’nın “barbarlığı” masaya yatırıldı. “Sivillere yönelik saldırıların hiçbir şekilde kabul edilemez” olduğu açıklandı. Rus ordusu, Mariupol şehrinde bir hastaneyi bombalamak suretiyle “3 kişinin ölümüne ve 17 kişinin de yaralanmasına yol açmakla” suçlandı.

Hastane binasında kanlar içinde çıkarılan bir hamile kadının görüntüleri tekelci medya tarafından anında manşet yapılarak, işlenen “savaş suçu”nun kanıtı olarak sunuldu. Ancak “hastane bombalandı” haberinin uydurma olduğu kısa sürede açığa çıktı. Hastane çoktan Neonazilerin işgali altındaydı.

Savaş suçu işleyen herkes hesap vermeli!

Rusya’nın işlediği iddia edilen “savaş suçları” elbette araştırılmalıdır. Ancak bu Rusya ile ABD ve NATO karşıtlarıyla sınırlı kalmamalı, ABD, NATO, AB devletleri tarafından işlenen savaş suçları da araştırılmalıdır. ABD başkanları ve ordu komutanları, bilerek öldürdükleri milyonlarca insan için yargılanmalıdır.

Rusya’nın işlediği söylenen “savaş suçu”, Batı emperyalizmi ve NATO’nun dünya çapında işlediği savaş suçlarının yanında “devede kulak” kalır. ABD’nin dört kıtada işlediği savaş suçları dosyası son derece kabarıktır.

ABD, 1963-1973 yılları arasında Vietnam’da, kimi kaynaklara göre yüzbinlerce, kimi kaynaklara göre milyonlarca sivilin katledilmesinin sorumlusudur. ABD ordusu Vietnam’da işkence, tecavüz, toplu infaz, sivillerin öldürülmesi ve kimyasal silah kullanmak gibi pek çok savaş suçu işlemiş, kimyasal silah kullandırttığı onbinlerce askerini de zehirlemiştir.

Son 30 yılda ABD’nin işlediği sayısız savaş suçu sıralanabilir:

ABD Hava Kuvvetleri 1991’de güdümlü bombalarla Bağdat’ta bir sivil sığınağı hedef alarak bombalamış, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan en az 1.500 sivili katletmiştir.

ABD’nin eski Adalet Bakanı Ramsey Clark, “İnsanlar sığınaktan çıkmaya çalışırken, mahalle sakinleri çığlıklarını duyuyordu. Dört dakika boyunca çığlık attılar. İkinci bombadan sonra çığlıklar kesildi” diyerek, bu savaş suçunu itiraf etmiştir. Yine o dönemde Kuveyt’ten çekilmekte olan, yani savaşta olmayan Irak ordusunun 200 bin askeri hava bombardımanlarıyla hunharca katledilmiştir. Faili belli bu savaş suçlarından dolayı kimse sorumlu tutulmamıştır.

Irak’a uygulanan ambargodan dolayı 500 bin çocuk ölüme mahkum edilmiştir. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, ambargonun 500 bin çocuğu öldürmeye değdiğini savunacak kadar pervasızdır. Buna rağmen Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, suçunu savunan bu çocuk celladını sorguya bile çekmemiştir.

ABD bugün, “Rusya savaş suçları işlemekle suçlanmayı istemiyorsa, hastaneleri bombalamayı bırakmalıdır” tehditleri savuruyor. CIA’nın eğittiği Neonaziler’in Odesa’da sendika binasını içindeki insanlarla birlikte yakmalarını ise sessizlikle izliyor. Obama döneminin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un dediğine göre, IŞİD’in barbarlığı Suriye’de cihatçı terör örgütlerine verilen desteği azaltmadı. Türk devletinin himayesindeki bu örgütlerin Ukrayna’ya taşındığına dair kanıtlar var.

Bugün utanmadan “insan hakları” lafları eden ikiyüzlü emperyalistler, siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı 75 yıldan beri savaş suçu işleyebilmesinin de garantörleridir. Siyonistlerin cinayetlerini eleştirenlere karşı ise linç kampanyaları yürütüyorlar.

ABD’nin bombaladığı hastaneler...

ABD uçakları 2015 Ekim’inde Afganistan’ın Kunduz kentinde Sınır Tanımayan Doktorlar’ın hastanesini bombaladı. 12’si hastane personeli en az 22 sivili öldürdü. Hastanenin kasıtlı olarak hedef alındığı sonradan ortaya çıkarıldı. 7 yıldır Yemen halkının üstüne bomba yağdıran, yıkılmadık okul ve hastane bırakmayan Suudi Arabistan ile suç ortaklarına silah satan emperyalistler, ağrı suçlar işleyen bu vahşi rejime de kalkan oluyorlar.

Hastanelerin bombalanması bir savaş suçu olduğuna göre, bu suçun soruşturulması sadece Putin’i değil, tüm ABD başkanları ile suç ortaklarını da kapsamalıdır.

2017’de ABD Rakka’da bir hastaneye, eti kemiğe kadar yakan ve yaraların içinde yeniden alevlenen fosfor bombası attı. Kimyasal silahların sivil nüfuslu bölgelerde kullanılması Cenevre Sözleşmeleri ile yasaklandığı halde, ABD kullandığında savaş suçu sayılmadı.

Yine 1999’da eski Yugoslavya’ya saldıran ABD-NATO-AB koalisyonun savaş uçakları Belgrad kentinde büyük bir hastaneyi bombaladılar. Sayısız insan öldürüldü. Hamile yaralı kadınlar ve 20 bebek harabeye dönen hastaneden çıkarıldı.

ABD-NATO-AB üçlüsünün işlediği savaş suçları saymakla bitmez. Ukrayna üzerinden oynanan oyunlar dahil bugün dünyanın birçok yerinde hala savaş suçu işlemeye devam ediyor. Tekellerin medyası, onların işlediği suçları, “Rusya savaş suçu işliyor” iddialarını öne çıkartarak unutturmaya çalışıyor.

ABD ve Uluslararası Ceza Mahkemesi

Putin’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce (UCM) yargılanması çağrısında bulunan ABD, kendisi ve işbirlikçileri tarafından işlenen savaş suçları söz konusu olunca UCM’yi tanımıyor. Bugüne kadar hiçbir ABD’li yetkili ya da savaş suçlusu UCM tarafından yargılanamadı. Bu yönlü girişimler ABD tarafından sabote edildi.

Ancak, “savaş suçları”nda ne halklar nezdinde ne de uluslararası hukukta zaman aşımı vardır.

Eğer Putin Lahey’e gönderilecekse, öncelikle Clinton, Bush, Obama, Trump, Biden ve ABD’nin tüm diğer suç ortakları yargılanmalıdır. Elbette ABD güdümünde olan UCM’nin böyle bir yargılamayı yapması beklenemez. Ama böyle bir mahkeme eninde sonunda kurulacak ve bu suçu işleyenler sanık sandalyesine oturtulacaktır. Bu mahkeme, emperyalizme karşı direnen halkların mahkemesi olacaktır.