Suudi Arabistan’la suç ortaklarının Yemen’e karşı başlattığı vahşi savaş 7. yılına girdi. Birkaç ay içinde Sana’da kukla bir yönetim kurabileceklerini sanan Körfez şeyhleri hiç ummadıkları bir direnişle karşılaştılar. Kukla yönetim kuramadıkları gibi, bir de kendilerini savaş bataklığında buldular. Bu sürede ABD şirketleri başta olmak üzere emperyalist ülkelerdeki silah tekellerine yüz milyarlarca dolar akıtan bu orta çağ artığı şeyh-emir-kral takımı, Yemen halkı şahsında insanlığa karşı ağır suçlar işledi, işlemeye de devam ediyor.
Şeyh-emir takımı kudurdu
Emperyalist-siyonist güçlere sırtını dayayan şeyh takımının kuşatma-ambargo ve hava bombardımanlarına karşı olağanüstü bir direniş gösteren Yemenlilerin balistik füzeleri bin 500 km. ötedeki Abu Dabi ve Dubai’ye ulaşınca, Suudi Arabistan’la Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) vahşi bir bombardıman başlattılar. Başkent Sana’da büyük çoğunluğu sivil olan hedefler günlerce havadan bombalandı. Yüzlerce sivil katledildi. Okullar hastaneler, havaalanı, mültecilerin geçici olarak konakladığı kamp, altyapı tesisleri, limanlar ve daha başka alanlar bombalandı.
Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmelerini ayaklar altına alan, Yemen’de bir kez daha savaş suçu işleyen Amerikancı şeyh takımı, göstermelik bir kınamaya bile maruz kalmadı. İnsan hakları, demokrasi vs. pazarlamacısı havalarında olan emperyalistler, şeyhlere değil saldırılara karşı direnen Ansarullah Hareketi’ne (Husiler) hücum ettiler. Yemen’de aldıkları bu rezil, ama kendilerine yakışan tutum, ‘demokrat’ maskelerini paramparça etti. Tam bir utanmazlıkla pervasızca savaş suçu işleyen orta çağ artığı rejimlere kalkan oldular. Keza BM’nin tutumu da utanç verici oldu. Saldıranla saldırganlığa karşı direneni aynı kefeye koyan BM, tarafları gerilimi tırmandırmamaya çağırmakla yetindi. Oysa emperyalizm uşağı, Siyonizm işbirlikçisi bu rejimlerin savaş suçları mahkemesinde insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmaları gerekiyor.
Emperyalistler şeyh-emir takımının suç ortaklarıdır
Emperyalistlerin şeyh takımına kalkan olmaları tesadüf değil elbet. Petro-dolar zengini olan bu orta çağ artığı rejimler, büyük tekeller için bulunmaz bir rant kaynağıdır. Silah tekellerinin kasalarına yüz milyarlarca dolar akıtan bu rejimler, finans tekelleri, sigorta şirketleri, otomotiv tekelleri gibi kendi alanlarında “dünyanın devleri” sayılan şirketlere ise trilyonlarca dolar yatırım yapmış bulunuyorlar. Yatırdıkları servetin miktarı tam bilinmese de sadece BAE’nin yatırımının 3 trilyon dolar olduğu belirtiliyor. Körfez şeyhlerinin bu konumu, onları emperyalistler için ‘özel’ kılıyor. Bu rejimler muhaliflere, hatta iktidar savaşında rakiplerine karşı her türlü vahşeti (Adnan Kaşıkçı’nın katledilip cesedinin parçalanması olayında olduğu gibi) sergilemekte serbesttirler. Dünyaya ‘demokrasi karnesi’ dağıtan Batılı emperyalistler Körfez şeyhlerinin işledikleri ağır suçları her zaman ‘hoşgörü’ ile karşılıyorlar.
Oysa Yemen sadece bombalanmıyor, vahşi bir kuşatma ve ambargo ile adeta boğulmak isteniyor. Ansarullah Hareketi’nin liderleri, bu savaşta 300 bine yakın Yemenlinin hayatını kaybettiğini iddia ediyorlar. Halk büyük oranda aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. İnsani yardımların ulaştırılması için kullanılan Sana Havaalanı son bombalama ile kullanılamaz hale getirildi. Yemen’e uygulanan kuşatmadan dolayı limanların çoğu devre dışı bırakıldı. Yani işlenen suçlar halkın tepesine bomba yağdırmaktan ibaret değil. Kuşatma ve ambargo ile bir halkı açlığa mahkum eden şeyh takımıyla emperyalist ve siyonist efendileri, insanlığa karşı işledikleri suçları daha da ağırlaştırıyorlar.
“Diz çökmek yok, direnişe devam”
Savaşın yıkımı, kuşatma, aç bırakma saldırılarına maruz kalan Yemen, yıllardır ağır bedeller ödüyor. Buna rağmen savaşmaya ve direnmeye de devam ediyor. Sadece Husiler ve Yemen ordusu değil, halk da Körfez şeyhleriyle emperyalist efendilerine karşı öfkesini zaman zaman sokaklara çıkarak dile getiriyor. Son vahşi bombardımanın ardından Sana’da yüzbinlerce kişi sokaklara çıkarak saldırıları protesto etti. Suudi Arabistan, BAE, ABD, İsrail karşıtı sloganlar atan kitleler, kendilerine karşı savaş suçu işleyenleri iyi tanıdıklarını gösterdiler. Kitlelerin politize olması ve şeyh takımına teslim olmama politikasına destek vermeleri, bunca şeye rağmen saldırganların hedeflerine neden ulaşamadıkları hakkında fikir veriyor.
Tüm kısıtlamalara rağmen balistik füze ve insansız hava araçları üretmeye başlayan Sana yönetimi, saldırıları karşılıksız bırakmıyor. Suudi Arabistan’da dünyanın en büyük enerji şirketi Aramco dahil birçok hedefi vurmayı başaran Yemenliler, geçen hafta Abu Dabi ve Dubai’de de bazı hedefleri vurdular. Balistik füze ve insansız hava aracı kullanan Husiler, BAE emirlerini saldırılarına sonra vermeye, aksi halde daha hassas hedeflerin de vurulacağı konusunda uyardılar.
Finans, turizm ve şatafat merkezi olan BAE, sermaye için ‘tam güvenli bir alan’ diye bilinirdi. Bundan ötürü Abu Dabi ve Dubai kentlerinde bazı hedeflerin vurulması sadece şeyh takımını değil, emperyalist efendilerini de telaşlandırdı. BAE emirleri, son bombardımanlara kendilerinin katılmadıklarını iddia ettiler. Bu iddia inandırıcı bulunmasa da şeyh takımının telaşa kapıldığının işaretlerini verdi. Zira bombaların patladığı bir şatafat diyarı artık ne sermaye için çekici olabilir ne de turistler için cazibesi kalır.
Suudi Arabistan’dan sonra BAE’nin vurulması, küstah şeyh takımı ile büyük şirketlerin ‘güvenli limanı’ olan bu alanların zırhı delinmiş oldu. Bu gelişmelerin ardından Dışişleri Bakanını bölgeye gönderen ABD Başkanı Joe Biden, Yemenlileri tehdit etmeye çalıştı. Başkan olduğunda Yemen’de savaşı bitirmek için çalışacağını söyleyen Biden, şeyh takımının silahlar için akıttığı milyar dolarları tercih ederek, savaşa körükle gitti. Oysa tek bir uyarısıyla Suudi Arabistan anında savaşı bitirirdi.
Suudi Arabistan’la BEA rejimlerine gaz veren Amerikalı Bakanın tehditlerine Yemenliler tabir uygunsa pabuç bırakmadılar. Tehditlerle ilgili değerlendirmeler yapan Ansarullah Hareketi’nin liderleri, “Aç da kalsak, toprak da yesek teslim olmayacağız diz çökmeyeceğiz, bize saldıranlara karşı savaşmaya devam edeceğiz” mesajlarıyla karşılık verdiler. 7 yıla yaklaşan savaşta sergiledikleri pratik, bu sözlerin boş olmadığını, böyle bir irade ve kararlılığın taşıyıcısı olduklarını ispatlamıştır.
Görünen o ki, Suudilerle suç ortaklarının saldırıları devam ettiği sürece Yemen’de savaşın bitmesi mümkün olmayacak. Bu durumda Biden yönetimi şeyh takımına “savaşı durdurun” direktifi verene kadar savaşın sürme ihtimali yüksek görünüyor. Körfez’in şeyh takımı, Husilerin direnişinden İran’ı sorumlu tutuyor ve ondan savaşı bitirmek için çaba sarf etmesini istiyor. Oysa bu riyakarca bir söylemdir. Zira Ansarullah’la İran arasında ilişkiler olsa da bu hareketin İran’a angaje olduğu iddiası inandırıcılıktan yoksundur. Yani İran, verili durum değişmeden istese de savaşı bitiremez. Zira Husilerle müttefiklerinin saldırılar durdurulup kuşatma kaldırılmadan savaştan çekilmeleri olası görünmüyor.