Türkiye’nin 2019 yılı iklim karnesi açıklandı!- Önder Algedik

Türkiye her yıl 40-50 milyon ton asfalt serip, 60-70 milyon ton çimento karıp, 40-50 milyar dolar yakıt ithal edip yakıyor. Böylece yılda 500 milyon ton civarı seragazını salıp iklimi değiştiriyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 19 Nisan 2021
  • 13:15

Türkiye 2019 yılındaki faaliyetlerini anlattığı seragazı envanterini BM İklim Değişikliği Sekretaryası’na teslim etti. BM İklim Değişikliği Sekretaryası da 13 Nisan’da Türkiye’nin envanterini sayfasından paylaştı. Bu taze bilgiler sadece bir seragazı envanteri, sadece bir iklim karnesi değil, okumasını bilirseniz bir tarih, bir politika belgesi.

Envanter ne anlattı?

Teslim edilen envanter raporuna göre Türkiye 2019 yılında atmosfere 506 milyon ton seragazı salmış. Bu ne demek? 1990 yılında atmosfere 219,57 milyon ton seragazı salan Türkiye’nin 2019’da 2,3 katını salıyor olması demek! Bir başka açıdan 1990’da 219,57 milyon ton seragazı üstüne 385,5 milyon ton daha eklenmesi demek.

Özetle, 90’da bir birim iklimi değiştiren seragazları salan Türkiye artık 2,3 birim iklimi değiştiren seragazı saldı!

1990 yılına göre olağanüstü bir artış gerçekleştiren Türkiye 2019 yılı içinde artırmak yerine azaltmış. 2018 yılına göre 16,4 milyon ton daha az seragazını atmosfere salarak yüzde 3,1 azaltmış. Böylece 1990’dan bu yana emisyonların azaldığı altı yıldan biri olmuş. Diğer yıllar ekonomik krizlerin olduğu yıllardı. 2019 yılındaki azalan miktar 2001 krizinden sonra az, 1999 ve 2008 krizini daha fazla olmuş. Daha ilgi çekici olan nokta ise ekonominin yüzde 0,9 büyüdüğü bir yılda emisyonların yüzde 3,1 azalması. Büyümenin daha çok fosil yakıt ile mümkün olduğunu söyleyen genel politika geçen yıl olduğu gibi bu yıl da boşa çıktı!

Ancak bu durum emisyonlardaki azalmayı açıklamıyor, gelin bu bilmeceyi bir nebze çözelim. 

2019 yılında toplamda azalmaya rağmen kömür santralleri, konutlar, ticarî binalar, endüstri ve atık kaynaklı emisyonlar bir önceki yıla göre artmış ve toplamda 8,2 milyon ton karbondioksitin daha çok salınmasına neden olmuşlar. Bu artışları ve toplamdaki azalmayı sağlayan ise doğalgaz santralleri, çimento sektörü ve dizel araçlar olmuş!

2019’da elektrik üretiminde fosil dışı kaynaklardan artış ve tüketimin azalması ile beraber doğalgaz kaynaklı karbondioksit emisyonu 13,3 milyon ton azalmış. Ancak o azalmanın hemen 2,4 milyonunu kömür santrallerindeki artış ile geri almışız. Böylece azalan miktar 10,4 milyonla sınırlı kalmış!

2019’da ilginç bir şey daha olmuş. Karayolu ulaşımı kaynaklı emisyonlar yüzde 3’e yakın düşmüş. Motorin fiyatlarındaki artış ve beraberinde dizel araçların cazibesinin azalması gibi nedenler sonucunda halkımız bir de daha az yollara düşünce, toplamda 2,1 milyon tondan fazla karbondioksit önceki yıla göre az salınmış. Bir başka deyişle, emisyon envanteri yıl içinde yaşanan politika değişikliklerini yansıtmış.

Binalarda ise ilginç bir durum söz konusu. Geçen yıl ticarî binalarda kömür kullanımında olağanüstü azalma ve döviz kaynaklı gaz ve ithal kömürdeki artışın etkisi ile azalan tüketimin bir kısmı geri alınmış. Böylece binalar 2018’e göre 5,8 milyon ton daha çok karbondioksit salmış. Bu noktada ilginç olan şey ise; kentlerde, binalarda yaktığımız kömürden elde ettiğimiz enerji 1990’dan çok daha fazla. Hem de yüzde 25 daha fazla. Yani eskisi gibi büyükşehirlerin değil, artık kentlerin ve kasabaların bile kışın havasının kirli olduğunu envanter raporu bize anlatıyor.

2019’un bilinmezi ise çimento olmuş. Çimento sektörü kaynaklı salımlar yüzde 16 azalmış. Hem de üretim yüzde 10 bile azalmamışken. Santrallerde yakılan kömürün emisyonu yüzde 16, gazın ise yüzde 20 azalmış. Yüzde 10 daha az üretime rağmen yakıt ve emisyon azalma oranlarının çok daha yüksek olması oldukça garip. Bunun arkasındaki nedenleri şimdilik es geçiyoruz.

İklim hesapları tutmamış

Türkiye 2015 yılında 2030 yılı hedeflerini BM İklim Değişikliği Sekreteryası’na sunmuştu. Bu hedeflerle “sorumluluk aldıktan sonra'' bile emisyon artışını ikiye katlıyordu. Kamuoyu baz/referans alınan senaryonun da, niyet beyanı ile verilen senaryonun da aşırı şişirilmiş olduğunu tartışmıştı. Şimdi bu tartışma doğru çıktı. Daha 2015 yılında yapılan tahmin 2019 için yaklaşık 620 milyon ton civarında olacaktı. Ama şimdi 506 milyon ton! Böylece tahminlerin 110 milyon tondan daha fazla şişkin olduğu ortaya çıkmış oldu. Niyet beyanı ile verilen “azaltım” ile karşılaştırdığında yaklaşık 60 milyon ton fazla olduğu görülüyor.

2019 öncesi 11 yılda ortaya çıkan 118 milyon ton artışı 2019 sonrasına eklesek bile 2030’da yaklaşık 624 milyon ton seragazına çıkıyoruz. Türkiye seragazını 2030 yılı için 1 milyar 175 milyon tona çıkartma niyet beyanı ile bunu 929 milyon tona çekme hedefini Sekraterya’ya iletmişti. Bu düzeydeki bir fark Türkiye’nin yaklaşımına dair fikir verecektir.

Envanter ne anlatıyor

2019 yılında ekonomi yüzde 0,9 büyürken Türkiye seragazı salımları tarihinin en büyük ikinci düşüşünü yaşadı. Böylelikle “büyüme= fosil yakıt” diyen ekonomist bakış açısı çöktü. Ama daha önemlisi, Türkiye’nin sahip çıktığı bu politika da çöktü. 2030 yılı için olası emisyonlar 2019 için verdikleri hedef ile nerdeyse aynı.

Ama 2019’da kapasite mekanizması ile kömür santrallerine verilen teşvikler, binalarda enerji verimliliği politikasının ertelenmesi, toplu taşımanın zayıflatılması da olmasa bu azaltım miktarı 25 milyon tonu aşacak, tarihî bir rekor kıracaktı. Envanter bunları ve daha fazlasını anlatıyor aslında. Diğer yandan bu envanter Türkiye’nin ekonomik ve teknik olarak fosil yakıt politikasının sınırlarını hâlâ fazladan zorladığını gösteriyor.

Türkiye her yıl 40-50 milyon ton asfalt serip, 60-70 milyon ton çimento karıp, 40-50 milyar dolar yakıt ithal edip yakıyor. Böylece yılda 500 milyon ton civarı seragazını atmosfere salıp iklimi değiştiriyor. Bu denklemin sonucunda Türkiye’de 1950-1999 arası 108 aşırı iklim olayı yaşanırken, 2019 yılında 935 aşırı iklim olayı yaşandı. Aşırı iklim olaylarının neredeyse dokuz katına çıkması 2019 yılında emisyonların 2,3 katına çıkması ile ilintili değil. Çünkü bu artışın etkisini daha sonra göreceğiz. Ancak daha kötü olan ise küresel sıcaklık artışını 1,5 derecenin altında tutma meselesi. Bu sınır aşılırsa iklim dengeleri devrilecek ve devrilme hızı ile orantılı sıcaklıklar 2 derecenin çok üstünde artacak ve aşırı iklim olayları olağanlaşacak.

2019 yılı envanteri aslında çok daha fazlasını anlatıyor ve bu bize ne yapmamamız gerektiğini yeterince gösteriyor.

Gazete Duvar / 19.04.21