665 milyar doları nasıl yaktık?- Önder Algedik

665 milyar dolar yakıt faturası demek, bir o kadar vergi toplamak ve bir o kadar o enerjiyi yakacak kombi, araba vs. için para çıkmak demek. Yani ülkeden çıkan para 665 milyar dolar ise bizden çıkan belki iki bin milyar dolar, yani iki trilyon dolar sayılabilir.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 20 Eylül 2021
  • 08:50

Temmuz zamları, ağustos faturaları derken eylülde şirketlerin "daha fazla zam" sloganları ile hızlı bir süreç yaşıyoruz. Tabii hız demek enerji demek, o da fatura demek.

Narcos dizisinin o meşhur sahnesi ile konuyu gireceğim. Polislerden kaçan mafya babası Pablo Emilio Escobar sığındıkları eski evinde hava soğuk olunca sakladığı dolarları çıkartır ve kızı üşümesin diye paraları yakar. Odun bulamıyorsanız dolar yakın misali! Mesaj tam bizlik. Film çekilirken tabii ki gerçek dolarlar yakılmadı ama gerçekte Escobar’ın iki milyon dolar yaktığı konuşuluyor.

Kızı üşümesin diye 2 milyon doları yakan Escobar bir dram ise 2000-2019 yılları arası 665 milyar dolar fosil yakıt ithal edip yakılması dramın ötesinde bir şey.

665 milyar 196 milyon 652 bin dolar!

TCMB verilerine göre Türkiye 2000-2019 arası 20 yılda tam 665 milyar 196 milyon 652 bin dolar petrol, gaz ve kömür ithal etmiş. 2000’lerde ilk yıllarda ithalat faturası yıllık 10 milyar doları geçmez iken 2003’te 10 milyar doları, 2005’de 20 milyar doları, 2007’de 30 milyar doları geçmiş ve 2012 yılında 60 milyar dolar ithal yakıt faturası ile rekor kırmış.

İlk yıllarda ana ithal kalemleri petrol ve gaz idi. Az miktarda kömür de ithal ediliyordu. Bu kömür genelde sanayinin ihtiyacı olan yüksek kalorili kömür idi. Sonradan bolca doğalgaz ve ithal kömür yakan termik santralleri açıldı. Her açılış ile tüketim ve haliyle faturalar katlandı!

Enerji verimsizliği düzenlemesi

Türkiye 2007’de enerji verimliliği konusunda bir kanun geçirdi ve ertesi yıl bunu ikincil mevzuat ile destekledi. Binalarda ve ulaşımda enerji verimliliği yönetmeliği, genelgeler vs. hepsi 2008’de karşımıza çıktı. 2007’de 33,8 milyar dolar olan ithal faturası 2008’de 48,3 milyar dolara dayandı. Düzenlemenin 'tam oturdu' denileceği zamanlarda, mesela 2011’de ithalat 55,9 milyar dolara çıkarak cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı.

İthalatı arttırmak için kasabalara ve hatta güneşin bol olduğu güney illerimize gaz getirildi, kömür santrallerine yol verildi. Yetmedi, toplu taşıma öldürüldü ve her yere altgeçit ve üstgeçit yapılarak ve asfalt dökülerek insanların daha çok otomobil kullanması sağlandı. O da yetmedi, kentsel dönüşüme engel olur diye bütün binalarda verimlilik düzenlemeleri ertelendi.

Kısaca, temel bir verimlilik düzenlemesinin ölümcül bir silaha dönüşmesinin hikayesi diyebiliriz. Şu an ülkenin enerji verimliliği konusunda çalışan bir bakanlığı yok. Bunu mesele eden partilerimiz yok. Bunun kavgasını verecek bir siyaset yok. Ama fazlası var.

Zamma zam isteniyor!

665 milyar dolar yakıt faturası demek, bir o kadar vergi toplamak ve bir o kadar o enerjiyi yakacak kombi, araba vs. için para çıkmak demek. Yani ülkeden çıkan para 665 milyar dolar ise bizden çıkan belki iki bin milyar dolar, yani iki trilyon dolar sayılabilir.

Ama bu faturaya, zaten parası bizden çıkmış elektrik altyapısını özelleştirilmesi, bunların kredisi, şirketlerin teşvikleri, şirketlerin kârları, gider kalemlerinin halka ödetilmesi dahil değil. Geçtiğimiz günlerde Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği’nin yeni zam istediği haberi düşmüş, sonrasında da zammın kaynağı olarak doğalgazı gösterdikleri bir açıklama yapmışlardı. Son 5 yılda enerji şirketleri için 10 kanun düzenlemesi yapıldığını ve bunların sonucunda şirketlerin ihtiyacı olan zamların son 5 yılda nasıl yapıldığını bildiğimizden, konu bizim açımızdan netti. Basit iki tablodan oluşan bir zaman çizelgesiyle kanunların nasıl zamların altyapısını hazırladığını artık net olarak biliyoruz.

10 milyar TL halkı çarptı!

Politika çok belli, bir taraftan çok tükettirme ve bunun için enerji tüketimini verimsizleştirmek, diğer taraftan zam yaparak toplanan gelirlerin artışını ikiye katlamak. Böyle olduğunu son bir ayda iliklerine kadar hissetmeyen vatandaş kalmadı.

Tabii şimdi 665 milyar dolar ithalat, bir o kadar vergi ve bir o kadar aleti, cihazı derken faturanızı kesemiyoruz. Bunların dışında başka küçük dokunuşlar da var.

Son günlerde hayatımızı anlamlandıracak bir haber düştü ve dağıtım şirketlerinin anlatılmayan hikayesi ortaya çıktı. EÜAŞ’dan ucuza elektriği alan ve bize yüksekten fatura eden dağıtım şirketlerinin 2020 yılında sadece EÜAŞ indirimlerinden elde ettiği kâr yaklaşık 10 milyar TL.. EMO’nun bu açıklaması hafta sonu hepimizi çarptı. Tek kalemde 10 milyar TL, bir milyar doların üstünde!

2020 yılında Türkiye’nin elektrik tüketimi ortalama 33 bin MWh olarak gerçekleşti. Anlık olarak ise en fazla 45 bin MW’ı gördü. Eğer verimlilik politikaları olsaydı anlık 35 bin MWh seviyesine, ortalama da 25 bin MWh seviyesine doğru inecekti. Türkiye’nin yakıt ithalatında rekor kırdığı 2012’de kurulu gücü 57 bin MW idi. Şimdi ne kadar biliyor musunuz? Ağustos 2021 itibariyle 98 bin 492 MW! Neredeyse 40 bin MW fazla.

Her bir megawatt kurulu gücün yaklaşık bir milyon doların üstünde yatırım maliyeti olduğunu düşünürsek 40 bin mw’lık âtıl kapasitenin bize yatırım maliyeti ise 40 milyar dolar civarında!

Kim çeyrek trilyon dolar ister?

Verimlilik sahipsiz dedik ya, aslında biz sahip çıkabilir, ayağa kaldırabilir, kırlarda koşturabiliriz. Böylece enerjimiz içimizde patlamaz, cüzdanımıza yansımaz. Tabii kombiyi bir derece kısmaktan bahsetmiyorum. Bunun da ötesinde bir şey kastım. Düşünsenize, 20 yılda sadece basit bir verimlilik hareketi ile yüzde 1 tasarruf sağlasak bu 6 milyar 665 milyon dolar demek! Hem de temiz para. Yüzde onluk bir tasarruf 66 milyar 650 milyon dolar. Ki benim gönlümden geçen en az yüzde 40 tasarruf, ki 250 milyar dolardan fazla ithalat faturasından tasarruf demek.

Ama dahası var. Size çeyrek trilyon dolardan fazlasını vadedebilir, böylece otomobil gezsin diye 20 yılda dökülen 572 milyon ton asfalttan, 973 milyon ton çimentondan da önemli oranda kurtulabiliriz.

Anlayacağınız elimizde Narcos dizisinden çok daha iyi bir senaryo var. 

Not: Dedim ya verimlilik meselesi sahipsiz. Biz sahipleniyoruz ve zaten sahiplenenler ile bir araya gelip yeni bir süreç başlatıyoruz. 22-26 Eylül’de gerçekleşecek Zero Build 2021’de bu konular konuşulacak ve finalinde çok yeni bir kampanya başlatıyor. Detaylar 26 Eylül Pazar saat 20’deki oturumda:

Gazete Duvar / 20.09.21