İklim davasında Fransa suçlu bulundu: Devletler yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumlu olmalı – Pelin Cengiz

Mahkeme aynı zamanda, devletin sera gazı emisyonu azaltım taahhütlerini yerine getirmemesinin “yasadışı" olduğunu karara bağladı.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 07 Şubat 2021
  • 08:49

Dünyanın dört bir yanında insanlar, temel hakları arasında yer alan daha yaşanabilir bir iklimi herkes için mümkün kılmaya yönelik yasal mücadelelerini giderek artırıyor.

Bu kapsamda, dünya çapında hükümetlere karşı küresel yüksek profilli açılan iklim davaları gündem yaratırken, mahkemelerden gelen kararlar da iklim adaleti açısından önemli sonuçlar içeriyor. 

Geçtiğimiz hafta bu yönde çok kritik bir gelişme yaşandı.

Fransa’da faaliyet gösteren dört sivil toplum kuruluşu (Notre Affaire à Tous, Fondation Nicolas Hulot, Oxfam Fransa ve Greenpeace Fransa) 2018 yılının sonunda  Fransa devletine karşı iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında etkin faaliyet göstermeme kapsamında dava açmıştı. 

Paris İdari Mahkemesi, 3 Şubat 2021'de “Yüzyılın Davası” olarak görülen davada kararını yayınlayarak, Fransa devletini iklim krizinden sorumlu tuttu. 

Mahkeme aynı zamanda, devletin sera gazı emisyonu azaltım taahhütlerini yerine getirmemesinin “yasadışı" olduğunu karara bağladı.

Mahkeme, Fransa’nın, iklim değişikliğiyle mücadelede ve Fransa'nın belirlediği sera gazı emisyon azaltım hedefine ulaşma kapsamında yetersiz kaldığını belirterek, devleti kusurlu buldu. 

Bu karar Fransa’daki bir mahkemenin ilk kez devletin iklim değişikliğiyle mücadeledeki yetersizlikten sorumlu olduğunu tasdik ediyor. 

Devletin kusurlu bulunması sonucunda, Fransa'daki iklim değişikliğinin doğrudan etkilediği mağdur kesimin tazminat talebinde bulunmak üzere adalete başvurabileceği öngörülüyor. 

Devlet böylece, iklim değişikliğine karşı yıllardır sürdürdüğü yetersiz mücadelesinin sorumluluğuyla yüzleşmek zorunda kalıyor.

Bahar aylarında bu kapsamda ilave karar yayınlanması bekleniyor. Bu süreçte idari mahkemenin, Fransa Hükümeti’ni iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında ek önlemler almaya zorunlu kılabileceği belirtiliyor. 

Mahkemenin devletin yasadışı eylemlerine ya da eksikliklerine ne şekilde son verileceğine, hatta Fransa'nın azaltım hedeflerine rağmen süregelen sera gazı emisyonu salımının neden olduğu zararın ne şekilde bertaraf edileceğine yönelik karar açıklaması bekleniyor.

Mahkeme ayrıca, Fransa'nın yıllık karbon bütçesini aşması nedeniyle çevreye verilen dolaylı zararın varlığını da kabul ediyor. 

Fransız hukukunda ilk niteliğindeki bu karar, çevresel zararların sorumluluğunun özel kuruluşlar kadar kamu tüzel kişiliklerinde olduğunu gösteriyor. 

Mahkeme, sürecin devamında devletin harekete geçmemesi sonucunda oluşan zarara yönelik ilave önlem getirilmesi yönünde karar verebilir.

Davayı yürüten sivil toplum kuruluşları, “2,3 milyon kişi tarafından desteklenen mücadelemizin başlamasından iki yıl sonra alınan bu karar, Fransa’da iklim adına ilk tarihi zaferi ve Fransız hukukunda atılan önemli adımı temsil ediyor. Bu karar aynı zamanda bilimin zaferdir. Bugüne kadar devlet, karbon üst sınırlarının sürekli aşılmasına yönelik kamu kurumları ya da danışma konseylerince sunulan raporların dahi öne sürdüğü kanıtlara rağmen, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamındaki yetersizliğini reddediyordu. Mahkeme, yeni iklim yasa tasarısının, halihazırda belirlenmiş hedeflere ulaşmak için yeterli olmayacağını kabul ediyor. Adaletin yalnızca devletin kusurunu tanımakla sınırlı kalmayacağını ve yasal sürecin hükümetin iklim taahhütlerini yerine getirmek üzere somut önlemler almasını zorunlu hale getireceğini umuyoruz” açıklaması yaptı.

Bu dava ve belki bundan sonra peşi sıra gelecek davalar, son bir kaç yıldır giderek artan iklim eylemliliğinin bir uzantısı, iklim adaleti arayışının hukuk alanındaki yansıması olarak görülebilir. 

Fransa’daki dava, hükümetlere karşı açılan iklim davaları dalgasının önemli bir örneği ancak son birkaç yılda Hollanda, İrlanda, İsviçre ve Norveç’teki yüksek mahkemelerin tümü hak temelli iklim davalarına bakmak zorunda kaldı. 

Benzer bir durum Avrupa Birliği’nin karşı halen Avrupa Adalet Divanı’nda bekliyor.  

Mayıs 2018 tarihinde dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan ve iklim değişikliğinin etkilerine doğrudan maruz kalan aileler, Avrupa Birliği’ne dava açmıştı. AB’nin iklim hedeflerinin yeterince iddialı olmadığı ve yurttaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmediği gerekçesiyle dava açan aileler, hükümetleri iklim değişikliğinin etkilerine karşı somut adımlar atmaya davet etmişti.

Diğer yandan, AİHM başka bir iklim davasıyla daha ilgilenmek durumda. 

Bir grup İsviçreli yaşlı kadın tarafından kurulan Senior Women for Climate Protection Switzerland adlı dernek, İsviçre Hükümeti’ne karşı dava açtı. Mayıs 2017’de İsviçre Federal İdare Mahkemesi’nde açılan iklim davasında, ilgili idareler nezdinde yapılan başvurunun reddedilmesinin hukuka aykırılığı dile getirilmişti. 

Davanın özünü, federal idare yasasına dayanılarak, İsviçre’nin küresel ısınmayı güvenli bir seviyede tutmak için gerekli ve yeterli bir iklim değişikliğiyle mücadele hedefi koymamasının ve gerekli önlemleri almamasının yarattığı hukuka, bir diğer deyişle anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığın giderilmesi oluşturuyordu. 

Davayı özgün kılan, davalarının kabul edilmesini sağlamak için İsviçre hukuku uyarınca menfaat şartını karşılamak arzusunda olan davacı yaşlı kadınların, iklim değişikliğinin özellikle kendi sağlıkları üzerinde neden olduğu olumsuz etkiler üzerinden davalarını kurgulamalarıydı.

Deliller sunulmasına rağmen, federal idare mahkemesi, 75 yaş üstü kadınların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden özel olarak etkilendiğinin söylenemeyeceği, bu durumun herkesi eşit şekilde etkilediği gerekçesiyle davayı reddetti. 

Kadınlar, federal idare mahkemesinin verdiği hükmü 21 Ocak 2019’da İsviçre Federal Yüksek Mahkemesi’ne taşıdı. Mahkeme, temyiz kararını reddettikten sonra İsviçre’de tüm yasal yollar tüketildiği için, kadınlar davayı AİHM’e götürdü.

İrlanda Yüksek Mahkemesi, geçtiğimiz aylarda, ülkenin mevcut salımlarını azaltma planının yeterli olmadığı ve planın daha iddialı bir hedef doğrultusunda değiştirilmesi gerektiğine karar verdi. 

Ülkenin 2015 tarihli İklim Yasası’na göre İrlanda’nın karbon salımlarını 1990’daki seviyesinde 2050’ye kadar yüzde 80 azaltmış olması gerekiyordu. Friends of the Irish Environment (FIE), planın ne kısa ne de orta vadede salımların azaltılması için tasarlanmadığını gerekçe göstererek planı mahkemeye götürmüştü. 

Hollanda’da 2012 yılında 900 kişiyle başlayan ve iklim kriziyle mücadelede pek çok yönüyle büyük bir önem taşıyan Urgenda Davası, geçtiğimiz yıllarda Hollanda Yüksek Mahkemesi’nin tarihi kararıyla sona erdi. 

Mahkeme, Hollanda Hükümeti’nin emisyonlarını önemli oranda ve derhal azaltmakta hukuki olarak yükümlü olduğuna kesin olarak hükmetti.

Kararın önemi, mahkemenin, hükümetin bunu yerine getirmemesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca üstlendiği insan hakları yükümlülüklerine aykırı olduğunu belirtmesinde yatıyordu.

İklim davalarını farklı bir düzeye taşıyan bir diğer dava da, şüphesiz yaşları 8 ile 21 arasında değişen 6 Portekizli çocuk ve gencin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 33 ülkeye karşı açtığı dava olacak. 

AİHM, geçtiğimiz aylarda, çocuk ve gençlerin iklim krizine neden oldukları gerekçesiyle geçen eylül ayında açtığı davanın öncelikli olarak görülmesine karar verdi.

Mahkeme, konunun önemi ve yanıtlanması gereken soruların aciliyeti nedeniyle davaya öncelik tanındığını ve şikayet edilen ülkelerin, önümüzdeki şubat ayına dek savunmalarını mahkemeye sunmaları gerektiğini kaydetmişti. 

Davacılar, söz konusu şikayetlerini Global Legal Action Network (GLAN) isimli sivil toplum kuruluşunun yardımı ile kaleme almıştı. GLAN tarafından “örneği olmayan dava” olarak nitelendirilen davanın amacı, AİHM tarafından davalı 33 ülkenin ulusal iklim hedefleri için daha ciddi adımlar atmaya ve hem ülkelerin hem de bu ülkelerdeki uluslararası şirketlerin emisyonlarını azaltmaya zorlanması olarak ifade ediliyor. 

Türkiye, kendisini bağlayan AİHM kararlarını uygulamamakta, hatta çok önemli siyasi davalarla ilgili alınan kararlara yönelik, “AİHM kararını tanımıyoruz” demekle ünlü bir ülke ancak, iklim adaletinden, çevreden, daha yaşanabilir bir dünyadan yana olanlar bu davaları yakından takip edecek ve iklim lehine alınan kararların uygulanması için elinden geleni yapmaya çalışacak… 

Varsın birileri “tanımıyoruz” desin…

Artı Gerçek / 07.02.21