Eski TOKİ başkanı, şimdiki Çevre ve Şehircilik Bakanı iklimi değiştirmeye yarayacak sonuç bildirgesini Atatürk Orman Çiftliği’nin ortasına yapılan ve mahkemeler tarafından aykırı bulunan “sarayda” dün duyurdu. Her ne kadar adına ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadelesini ve hedeflerimizi belirlediğimiz “İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesi“ dense de, aslında içeriği tam tersi şeyler anlatıyor.
Bildirge açıklandı ama belgesi henüz yok, ortada sadece bir sunuş çıktısı var o kadar.
Bildirgeyi destekleyen hiçbir hesap yok, ölçülebilir yanı yok, doğrulanabilir ve destekli değil. Neden böyle diyoruz? Ülkeler 2050 – mümkünse öncesinde- atmosfere seragazı salmayacak –sıfırlayacak/karbon nötr- planlarını ve bu planların gerçekleşmesi için gerekli olan hesapları yapıp ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli formlarda sunuyorlar. Bu belge ise Türkiye’nin bırakın sıfırlamayı/karbon nötr olmayı, bırakın azaltmayı, bırakın arttırmayı, katlamayı hedefleyen planının bir kılıfı, ara yüzü. 1990-2020 arası 20 yılda yapılan yıkım kadar 2030’a kadar yeni yıkımları taahhüt ediyor.
Tıpkı kadına yönelik şiddet ile ilgili düzenlemeyle birlikte kadına yönelik şiddetin patlaması, işçi güvenliği ile ilgili yasal düzenlemeyle birlikte iş kazalarının artması gibi bu da iklimi daha çok değiştirmeye yarayan yalandan bir kılıf.
Tabi “yerseniz” diyeceğim ama Türkiye bunu siyasete ve uluslararası kuruluşlara kimi zaman yediriyor.
Kısa bir arka plan verelim. Türkiye 1992’de karara bağlanan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 2004 yılında taraf oldu. 2004 rödovans yolu ile kömür çıkartmanın patlama yaptığı yıl. 1997’de karara bağlanan Kyoto Protokolü’ne de 2009’da taraf oldu ve ertesinde kömür yılı ilan etti. 2015’te Paris Anlaşması karara bağlandı, sembolik imza töreni dönüşü Sabancı’nın kömür santralini açtı. Hatta anlaşmada niyetinin emisyonlarını katlamak olduğunu beyan etti. İşte bu bildirge onun devamı denebilecek bir çalışma.
Türkiye bir de 2009 yılında bir İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2020) yayımladı ve 2011’de de İklim Değişikliği Eylem Planı hazırladı. Bu çalışmaların ne kadar başarılı olduğu bugün geldiğimiz noktadan anlaşıldığı için detaylarına girmeyeceğim.
Bildirgeyi anlama kılavuzu
Öncelikle bu tip planlarla ilgili bilmeniz gereken 3 altın şey:
- Bu planlara zaten mevcut eylemlerin konulduğu,
- Normalde yapılması gerekenlerin planlara eklenerek dolgunluk verildiği,
- Asıl işi engelleyecek ve hatta iklim değişikliğini hızlandıracak şeylerin planlara konulduğu.
Bunları bilirseniz sadece iklim planlarını değil, diğer alanlarda hazırlanan planları da bilirsiniz. Nereden mi biliyorum? Bu AK Parti’nin klasik yöntemidir ve ilk planda da bunu yapmışlardı. (İzleme raporuma bakabilirsiniz)
Şimdi bu 14 maddeyi tane tane okuyalım ve her birinin ne anlama geldiğini de söyleyelim:
1 - “İklim Kanunu ve İklim Değişikliğiyle Mücadele Raporu Meclise sunulacak.” - Ne güzel değil mi? Hiç de güzel değil. Diğer maddeleri de okursanız ve meclisin mevcut yasa yapma usulünü anımsarsanız bunun gizli bir felaket olduğunu görürsünüz.
2 - “Sera gazı emisyonlarının azaltımına ve iklim değişikliğine uyum sağlamasına yönelik 2050 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planı” denmiş. Bu topu ileriye atma ve şimdiye kadar yapılmasın diye uğraştıkları şeyi 2050 yılına öteledikleri anlamına geliyor.
2 - “Bölgesel İklim Değişikliği Eylem Planlarıyla, 7 bölgemiz tüm alanlarda iklim değişikliğine uyumlu hale getirilecektir.” denmiş. Ama söylemlerden ve geçmiş örneklerden bunun zaten daha fazla inşaat, sıfır enerjili bina yerine rezidans ve %100 geri dönüşüm yerine her yer çöp demek olduğunu çok iyi biliyoruz
4 - “Tarım, hayvancılık, turizm, yenilenebilir enerji ve sanayi mekânsal strateji planı ve yeni mekânsal planlar uygulamaya konulacaktır.” deniyor. Yani sektörel strateji planları yapılacak. Öyle mi? Sigara yasaklanırken sektörel stratejik plan mı yapıldı? Bilim kömüre, petrole ve gaza yer yok derken biz neden ötelemeye yönelik planlar yapıyoruz?
5 - “2023 yılına kadar tüm ülkede yaygınlaştırılacak Sıfır Atık Projesi kapsamında atıkların geri kazanım oranı 2035 yılında %60’a çıkarılacak. 2050 yılında evsel atıkların düzenli depolama ile bertarafına son verilecek.” Yani 2050’ye kadar atık gömmeye devam edeceğiz ve ancak 2035’te atıkların %60’ı geri dönüşecek. Doğru bile olsa bu öteleme ile her yer çöp olur!
6 - “Ülkemizde hâlihazırda %2,5 olan arıtılarak yeniden kullanılan atık su oranı, 2023 yılında %5’e, 2030 yılında ise %15’e çıkarılacaktır.” denmiş ama daha yeni kuraklıktan bahsettiğimiz bu ortamda çok yavaş değil mi? Sanki önlemlerin hızını kesmek ister gibiler.
7 - “Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretim kapasitesi arttırılacaktır. 2030 yılına kadar, elektrik üretimimiz güneş enerjisinden 10 GW, rüzgâr enerjisinden 16 GW kapasitesine çıkarılacaktır”. Bingo! 2009’da kabul edilen “Elektrik Enerjisi Piyasası Arz Güvenliği Strateji Belgesi” ile 2023’te 20 GW olan rüzgar enerjisi hedefini 16 GW’a düşürüp 2030’a mı ötelediniz? Yakalandınız!
8 - “İklim dostu yatırımların destekleneceği, temiz üretim teknolojilerine yatırım yapan tesisleri ödüllendiren Emisyon Ticaret Sistemi hayata geçirilecek.” Anahtar kelime ödüllendirme ve ticaret. Bununla mı bir şey yapılacak? Bununla AB’nin ETS sisteminin bir kat daha neo-liberalini yapmak kime yarayacak?
20 yıl ertelenen eylem
14 maddelik planın ilk 8 maddesi bunlar. Ayrıca 9 ve 11. maddelerde özel sektöre aktarılacak para var ve 10. maddede buradaki iyi olan herhangi bir şeyin uygulanmayacağının ispatı var. Bu madde ile 2007’de çıkan enerji verimlilik düzenlemesinin sonrasında sürekli ertelenen enerji kimlik belgesi zorunluluğu şimdi 2030’a ertelenmiş! İnşaat sektörü verimsiz bina yapsın diye sürekli ertelenen, binalarda enerji verimliliğinin basit bir adımı yaklaşık 10 yıl daha ertelemiş oluyor!
12. madde ile dere yatakları vs. gibi yerlerin kentsel dönüşümü öneriliyor. İktidar bunu bahane ederek alakasız yerleri inşaata açacak, eskileri de yıkacak. Tıpkı depremde olduğu gibi. 13. maddede su tasarrufu lafı geçiyor ki buna konunun halka ihale edileceğinin sinyali denilebilir. 14. madde ise Ulusal İklim Değişikliği Platformu ile bilimsel araştırmaların yapılacağı, politikaların belirleneceği ve takip edileceği Ulusal İklim Değişikliği Araştırma Merkezi kurulması. Burada da aslında pandemide araştırmayı kontrol ederek bağımsız çalışmanın önünü kesen Sağlık Bakanlığı’nın örneğinde olduğu gibi benzer bir amaç güdülüyor.
İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesi olarak sunulan ve 2030’u öngören bu belge tam anlamıyla bir iklimi değiştirme belgesi. Belgenin en büyük skandalı ise iklim değişikliğinin asıl nedeni olan kömür, petrol ve gaza laf bile edilmemesi. Bu skandala ek olarak Çevre Bakanlığı’na paralel bir yapı olarak Türkiye Çevre Ajansı’nın Emine Hanım’a bağlandığı gibi iklim meselesi de ona bağlanıyor. Zaten bakanın ardından konuşma yapması bunun göstergesi. Nitekim konuşmasında “mutfak ve banyoda püf noktalara dikkat edelim” derken yaklaşımını ortaya koydu.
Türkiye AK Parti İktidarında 550 milyon ton asfalt serdi, 1 milyar ton çimento döktü, yarım milyar ton kömür ithal edip 1,7 milyar ton kömür yaktı ve bundan elde ettiği enerji kadar gazı ve varil varil ithal ettiği petrolü yaktı. Böylece 2020 yılında 984 iklim felaketi ile rekor kırdı. Şimdi ise bırakın 2050-2060’a kadar sıfırlamayı, azaltmayı ya da sınırlamayı, 2030’a kadar katlamayı bir belge olarak sunuyorlar.
Gazete Duvar / 18.02.21