2022 başladığından beri bölgede önceki yıllara nispeten sakin bir hava esiyor. Hatta bu havanın siyasi krizleri yine önceki yılların aksine taş üstünde taş bırakmayan vekalet savaşları yerine diplomasi yoluyla çözülmesini teşvik etmesi bölge açısından ümitleri yükseltti.
Ancak bölge açısından olumlu sayılabilecek eğilimleri “Her şey yoluna giriyor” şeklinde yorumlamak için hâlâ çok erken. Ve yine diplomasiyi öncelik gören bu hava, hâlâ kaynayan birçok krizi de gölgeliyor gibi görünüyor.
Mesela Irak, Lübnan, Sudan, Filistin, Yemen, Tunus ve Libya kaynıyor. Bu ülkelerin bazılarında seçim sonrası hükümet krizleri sürerken, bazılarında seçim sandıklarının kurulamaması tansiyonu yükseltiyor.
Durumun en riskli ve tehlikeli olduğu yerlerden biri Libya.
Zira Libya’da Birleşmiş Milletlerin ara buluculuğunda ve aslında Libya’daki savaşa taraf ülkelerin devreye girmesi ile başlayan ateşkes, silahları sustursa da ellerin tetikten çekilmesini sağlayamadı.
Ateşkesi de kapsayan o yol haritasına göre Libya ordusu olarak tek çatı altında toplanması gereken on binlerce Libyalı savaşçının birleştirilmesi hâlâ mümkün olmadı. Zaten Kaddafi’nin devrilmesine uzanan süreçte ve sonrasında yıllarca süren kanlı çatışmalarda taraf olan, siyasi ve askeri liderlik yapan isimler arasındaki hesaplaşma da kapanmadı. Haliyle milislerin disiplin altına alınıp kanuni bir çerçeve içinde yeniden düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi bu ‘barış döneminde!’ önde gelen isimler kendi silahlı ve siyasi güçlerini tahkim etmekten geri durmadı.
Velhasıl Libya bir kez daha koltuk savaşlarının tetiklediği iki başlı yönetim kaosuna düşmek üzere.
BM ara buluculuğunda belirlenen yol haritasını hatırlayalım;
-Trablus ve Tobruk merkezli iki hükümet birleşecek ve tek bir parlamento oluşacak.
-Ülkeyi seçimlere taşıyacak bir geçiş hükümeti kurulacak.
-Bu geçiş hükümeti yeni bir anayasa hazırlayacak ve 24 Aralık 2021’de seçim yapılacak.
-Geçiş hükümeti tek bir Libya ordusu kurulması, birkaç parçaya bölünen kamu kurumlarının birleştirilmesi, kamu kaynaklarının Merkez Bankasına ve Maliye Bakanlığına aktarılması gibi birçok alanda hayati sayılabilecek yapısal düzenlemeleri tamamlayacak.
Liste uzun ancak öncelikli şartlar bunlardı ve bu şartların bile çok azı sağlanabildi. İkili yönetim yerine tek bir parlamento oluşturulabilse bile parlamento içindeki çok başlılık bir türlü ortadan kaldırılamadı.
Yine Başbakanlığını bir iş adamı olan Muhammed Dibeybe’nin yaptığı geçiş hükümeti koltuğa oturmadan ağır suçlamalarla karşı karşıyaydı.
Mesela Dibeybe’nin geçiş hükümetinin başbakanı olarak seçilmesi için delegelere rüşvet verdiği iddiaları hep dile getirildi. Ayrıca Dibeybe hükümeti geçtiğimiz yıl mart ayında güven oylaması öncesi diken üstündeydi.
Velhasıl Dibeybe’nin şahsına ve hükümetine yönelik rüşvet, adam kayırma, savaş döneminde karşı cephede olan kesimlerden intikam almaya çalışma, kamu kaynaklarını kendi çıkarı için kullanma, bütçede büyük miktarlarda açıklanamayan harcamalar yapma dahil birçok suçlama giderek arttı. Bu suçlamalar birkaç ay önce Libya Parlamentosundaki milletvekillerinin bir kısmının Dibeybe hükümetine yönelik güven oylarını geri çektiklerini duyurmalarına kadar uzandı.
Ancak bardağın taştığı nokta 24 Aralık’ta yapılması gereken seçimlere aslında aday olmaması gereken Dibeybe’nin katılmak istemesi oldu.
Tartışmalar alevlendikçe alevlendi ve “BM yol haritası büyük ölçüde gerçekleştirilemedi, ortak bir seçim kanunu bile yok, yeni anayasa da hazır değil. Bu şartlarda seçim olmaz” görüşündekilerin başında gelen Dibeybe’nin dediği oldu ve seçim yapılamadı.
Önce belirsiz bir tarihe ertelenen seçimlerin 2022 yılında da yapılamayacağı duyuruldu, sonra tartışmalar cephelerin belirginleşmesi ile koltuk savaşlarına dönüştü.
Libya Parlamentosu Dibeybe başbakanlığındaki geçiş hükümetinin görev süresinin bittiğini ve hükümetin artık hükümsüz olduğunu duyurdu.
Savaş ve sonrası dönemde Türkiye kamuoyunun adını sıkça duyduğu Fethi Başağa geçici başbakan olarak atandı. Başağa görevi devralmak üzere Trablus’a gitti. Hatta uçaktan iner inmez “Artık intikama yer yok. Çoğulculuğun ve birliğin sağlanması önceliğimiz” şeklinde bir açıklama da yaptı.
Buna karşılık Dibeybe kendi hükümetinin çalışmaya devam ettiğini ve seçimle gelmediği sürece hiç kimseye yönetimin teslim edilmeyeceğini söyledi.
Ayrıca Dibeybe’nin kısmen de olsa destek gören bir başka çıkışı “Eski yönetimden ve savaş döneminden kalma isimlerin geri dönmelerine izin vermeyeceğiz” oldu.
Ancak bu o kadar kolay değil Libya şartlarında!
Sonuçta ordu dahil parça parça olmuş bütün kurumları tek çatı altında toplayabilecek siyasi ve hatta askeri gücü olan, toplumun kabul edeceği, uluslararası toplumun destekleyeceği isimlerin birkaç ayda ortaya çıkması ideal olsa da gerçekçi değil. Hele de hâlâ güvenlik sorunlarının olduğu, yıllarca birbirlerinin kanını dökmüş milyonların olduğu ülkelerde!
Bu arada geçtiğimiz birkaç yıl içinde Fethi Başağa da boş durmadı. Türkiye’nin çeşitli anlaşmalar imzaladığı ve çatışmalarda açık askeri destek verdiği Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümetinin içişleri bakanlığını yapmıştı. Eski bir savaş pilotu olan ve daha sonra ticarete yönelen Başağa her ne kadar Türkiye’de bile “Türkiye’nin adamı olarak” değerlendiriliyor olsa da Fransa başta olmak üzere birçok ülke ve siyasetçi ile yakın ilişkileri var. Ayrıca Başağa’nın kısa süre önce gerçekleştirdiği Avrupa turu ile bu ilişkilerini yenileyip derinleştirdiği biliniyor.
Başağa’nın çatışmalar döneminde Trablus’un dış mahallelerine kadar ulaşan General Hafter’in ilerlemesine engel olan isimlerden biri olduğu belirtiliyor. Ancak ateşkes döneminde Başağa ve Hafter aralarındaki husumetleri çözmekle kalmadı ilişkilerini iş birliği sinyalleri verecek kadar ileri taşıdı. Nitekim, Başağa’nın geçici başbakan olarak atanmasını ilk kutlayanlardan biri Hafter oldu.
Başağa muhtemelen bölgenin en ilginç, çarpıcı siyasi figürlerinden biri. Müslüman Kardeşler’e de yakın Türkiye’ye de, Avrupa ülkeleri ile de ilişkisi iyi, Hafter üzerinden Suudi Arabistan ve Mısır ile yakınlaşma hesapları yapabilecek kadar esnek.
Bu arada Libya’da Dibeybe de “Türkiye’nin adamı” olarak suçlanıyor. Ancak görünen o ki, her ikisi de Türkiye’ye en azından beklentileri karşılayacak kadar tabi değil.
Velhasıl Libya tekrar iki başbakanlı günlere döndü. BM dahil Libya sürecine dahil olan taraflar ve ülkeler hâlâ sessiz ve ne yapacaklarını bilmiyorlar gibi görünüyorlar.
Bu durumun tekrar bir iç savaşı tetiklemesi gibi olasılıklar da konuşulmaya başlandı ancak Dibeybe’nin karşısındaki cephe siyasi ve askeri açıdan oldukça güçlü isimlerin katılımı ile giderek büyüyor.
Peki Başağa bütün kurumları ile tek bir Libya kurabilir mi?
Bu da şüpheli. Çünkü parçalanma o kadar derin ve her bir adımda gözetilmesi/memnun edilmesi gereken o kadar çok iç ve dış aktör var ki; Libya’nın 1 yıl gibi kısa sürede toparlanması için sihirli değnek gerek.
Evrensel / 17.02.22