İtalya, “Akdeniz üzerinden İtalya’ya gelen göçmenleri ‘kurtarmak’ ve onları Libya’da tutmak için” Libya Sahil Güvenliği’yle iş birliğine yeniden başladı.
Mesele elbette “göçmenleri Libya’da tutmak” değil. Onları “kurtarmak” hiç değil. İtalya, eski sömürgesinde yeniden söz sahibi olmak ve Libya’nın zengin petrol yataklarından pay kapmak için “göçmen kartını” kullanarak Libya’ya yeniden sefere çıkmış bulunuyor.
Eski sömürge Libya
İtalya, Osmanlıların işgali altında olan Libya’ya 1911’de Trablus ve Bingazi’den saldırılar başlattı. “Arka cephe” Balkanlardaki savaşlar nedeniyle zayıf düşen Osmanlı kuvvetleri tutunamayarak geri çekildiler. Libya halkı işgalcilere teslim olmayarak, destansı direniş örnekleri sergiledi. İşgalci İtalyan güçlerine karşı direnişlerin başını çekenlerden biri de Ömer Muhtar’dı. İtalyan işgalcilerinden önce, 1899’da Çad’da Fransız sömürgeciliğine karşı verilen silahlı mücadelede de yer almıştı. Libya’da sömürgecilere karşı direnişte “Çöl Aslanı” lakabı ile ünlenen Ömer Muhtar, sömürgeciliğe karşı direnişin de sembolü oldu.
İtalyan işgalcileri tutukladıkları Ömer Muhtar’ı Eylül 1931’de halka açık bir alanda darağacına çektiler ama direnişi bitiremediler. İşgale karşı direniş devam etti. On binlerce direnişçi toplama kamplarına doldurularak katledildi. Katledilen insan sayısı, kimi kaynaklara göre 250-300 bin, kimi kaynaklara göre ise bu sayının çok daha fazlası. O dönem Libya nüfusunun 1 milyon civarında olduğu göz önüne alındığında, katliamın boyutu ve işgalcilerin tam olarak bir soykırım uyguladıkları görülecektir. Libya’da direniş, 1951 yılında bağımsızlık elde edilinceye kadar sürdü.
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, 4 Mart 2009’da Libya’ya yaptığı resmi bir ziyaret sırasında İtalya’nın “faşizm döneminde yaptıklarından dolayı” Libya lideri Muammer Kaddafi’den özür diledi. Berlusconi, “Hiçbir halkın, bir başka halkı kültür ve geleneklerini yok etmek üzere kendi boyunduruğu altına alma hakkı olamaz” demişti. Libya ile İtalya arasında 30 Ağustos 2008’de Bingazi’de imzalanan dostluk, ortaklık ve iş birliği anlaşmasıyla İtalyanların sömürgecilik dönemine sünger çekildiğine işaret eden Berlusconi, “Bu anlaşmayla maziyi artık geride bırakmak istiyoruz. Geçmişte olanlardan dolayı suçluluk duyan biz, sizden özür diliyoruz.” diye konuşmuştu. Berlusconi’nin ardından söz alan Kaddafi, “Kara sayfayı kapatıp, yeni bir dönem başlatıyoruz. Libyalıları, geçmişten kaynaklanan kinlerinin üstesinden gelerek, karşılıklı saygı ve eşitliğe dayanan bir ilişki için İtalyan ‘dostlarına’ elini uzatmaya çağırıyorum.” demişti.
Kaddafi 2009’da İtalya’ya yaptığı iadeiziyarette yanında Ömer Muhtar’ın oğlu Muhammed Muhtar’ı götürmekle kalmamış, yakasına Ömer Muhtar’ın darağacına götürülürken çekilen prangaya vurulmuş resmini de takmıştı. Kaddafi ile uçaktan inen oğul Muhtar, yumruğunu havaya kaldırarak, karşılamaya gelen Berlusconi’ye “Özür dilediğiniz için geldim” demişti.
2008’de imzalanan anlaşmaya göre İtalya’nın, “sömürgecilik tazminatı” olarak 20 yıl içinde Libya’ya 5 milyar dolar tazminat ödemesi öngörülüyordu. Ne var ki ne İtalya sözüne sadık kalıp 5 milyar dolar “kan parası” ödedi ne de Kaddafi’nin ömrü bunu görmeye yetti. İtalyan’ın da içinde olduğu Batılı emperyalistler ve ABD Libya’yı hallaç pamuğuna çevirdiler. Eski sömürgeci İtalya da yeni bir iştahla Libya semalarına açıldı. Avrupa Birliği Türkiye ve Rusya’nın Libya’daki varlığını “mercek altına alma” misyonu yüklediği İtalya’ya şimdilik desteğini esirgemiyor.
İtalyan donanmasına ait en büyük çıkarma gemilerinden biri olan “San Giorgio” savaş gemisinin tankıyla topuyla Trablus limanına “göçmenleri kurtarmak için” gelmediği aşikar. Roma’nın yeni Sezar’ı, Başbakan Mario Draghi, “San Giorgio” savaş gemisi ile Libya seferinin ilk somut “başarısını” sergiliyor.
İtalyan Uluslararası Politika Çalışma Merkezi’nden (ISPI) “Libya uzmanı” olan Saini Fasanotti, “Türkiye’nin yaklaşık iki yıl kadar önce, Afrika’nın Akdeniz’e açılan kapısı olan Libya’dan İtalya’nın çekilmesine neden olduğunu unutmamak gerek” diyerek, Trablus limanı Abu Sitta’da askeri bir gemiye sahip olmanın İtalya için dikkate değer olduğuna işaret ediyor.
İtalyan gazetesi “La Repubblica”, Trablus önlerinde demir atan “San Giorgio”da deniz kurtarma operasyonlarını koordine etmek için Libya Sahil Güvenliği’nden mobil bir birimin (Deniz Kurtarma Koordinasyon Merkezi) olduğunu okurlarına “gururla” bildiriyor. Haberin devamında, tartışmalı Libya Sahil Güvenlik Güçlerinden oluşan bu merkezin “göçmenleri boğulmaktan kurtaracağı, insan ve silah kaçakçılarıyla mücadele edeceği” aktarılıyor. Silah, sahil botları ve elektronik cihazlarla donatılan bu birimin 15 milyon euroya mal olduğu söyleniyor ve finansmanını da AB sağlıyor.
İtalya’ya ve AB’ye akıl veren ISPI’den Fasanotti bile “Libya Sahil Güvenliği’nin, emrine amade edilen pahalı teçhizatla ne yapıp yapamayacağını bekleyip göreceğiz. Ancak şimdiye kadar, Libyalıların hem denizde hem de karada insan hakları söz konusu olduğunda iyi bir karneye sahip olmadıkları biliniyor” diyor. Oysa bu tutum bile isteyerek sürdürülüyor.
İtalya ve AB göçmenlerin denizleri aşarak sınırlarına dayanmasını ne pahasına olursa olsun engellemek istiyor ve bu işi Libya Sahil Güvenliğine havale etmiş bulunuyor. İtalya Başbakanı Mario Draghi, namı diğer “Süper Mario”, “Avrupa Libya ile iş birliği yaparsa ülkede istikrar sağlanabilir ve Trablus göçmenlere insanca davranmaya ikna edilebilir.” diyor. Kasım ayında Paris’te düzenlenen Libya konferansında Draghi, “Açıktır ki, İtalya’ya sürekli gelişler durumu çekilmez hale getiriyor” demişti. Göçmenler için çoktan çekilmez halde olan Akdeniz Libya Sahil Güvenliğine havale edilerek, daha da çekilmez hale getiriliyor.
2015’de denizlerde boğulma tehlikesinde olan göçmenleri kurtarmak için Almanya’da kurulan Deniz Kurtarma Derneği’nden (Sea Watch) Matta Weihe, “İtalya ve Avrupa’nın sözde Libya Sahil Güvenlik birimiyle iş birliğini daha da genişletmesi kesin bir skandaldır.” diyor. “Libya sahil güvenliği, AB Sahil Gücü Frontex tarafından zorla geri dönüşe zorlanan göçmen botlarına ve onlara yardım etmek isteyen Sea Watch gibi kurumların gemilerine ateş açmak ve mülteci botlarını batırmakla bilindiğini” aktarıyor ve “Avrupa Birliği’nin Libya’ da desteklediği şey budur.” sözleriyle de gerçeğe işaret ediyor.
Libya’ya emperyalistlerin müdahalesi ve iç savaş sürecinde yüzlerce silahlı grup ortaya çıktı. On binlerce insan yaşamını yitirdi. Çatışmalardan kaçarak Avrupa’ya gitmek isteyen binlerce kişi Akdeniz’de boğuldu.
ABD ve NATO’nun Libya’ya müdahalesi ülke kaynaklarının talan edilmesi, yoksulluk, açlık, yıkım, göç, ölüm oldu ve olmaya devam ediyor. Emperyalist güçlerin ve uluslararası petrol tekellerinin çıkarları için Libya talan ediliyor. AB ve ABD, şimdilik eski işgalci İtalya’yı Libya talanının “öncü gücü” olarak tayin etmiş bulunuyor.
AB ve ABD rüzgarını da arkasına alan İtalya ise “göçmen kartını” kullanarak, tüm talancılar adına savaş gemisi “San Giorgio” ile eski sömürgesi Libya’ya yeniden sefere çıkmış bulunuyor.