Suriye’ye operasyon, Irak’ta Şiiler arası çatışmalar derken Libya hepten memleket gündeminden çıktı. Ancak Türkiye’nin askeri, siyasi, ekonomik açılardan kesenin ağzını açtığı yerlerden biri Libya.
Libya son aylarda sık sık çatışmalara ve onlarca silahlının, sivilin hayatını kaybetmesine sebep olan korkunç bir gerilimin içine düştü bir kez daha.
2011’de başlayan Eski Lider Kaddafi’nin düşürülmesi ve linç edilmesi ile her şeyin yoluna gireceği düşünülüyordu. Ancak Libya, 2’si bilinen ancak birçok siyasi, askeri parçaya bölündü. Bir taraftan General Hafter gibi silahlı grupları finanse edecek iç ve dış gücü olanlar diğer taraftan sırtını BM’ye dayayan meşruiyeti o dönemde bile şaibeli Trablus hükümeti arasında yıllara yayılan savaşlar yaşandı. Bu süreçte El Kaide hızla alan genişletirken kazananı olmayan savaşın tarafları, petrol güvenliğine de büyük risk oluşturuyordu. Nihayetinde göç akınlarını durdurmak ve Libya sınırlarından taşıp bütün bölgeye az çok tehdit olan kaosu yatıştırmak için önde BM arkada çok sayıda AB ülkesi devreye girdi. Elbette burada da temel motivasyon enerji güvenliğiydi. Nihayetinde Libya’da ateşkes sağlandı. Ülkeyi seçimlere taşıyıp o arada da yeni anayasa hazırlanması, silahlı ve sivil yapıların tek çatı altında birleştirilmesi gibi elzem süreçleri tamamlaması gereken geçici bir hükümet kuruldu.
Ancak burası Orta Doğu, üstelik Libya’daki siyasi ve askeri isimlerin her birinin arkasında en az bir ülkenin desteği, toprağın altında dünyanın en kaliteli rezervlerinden biri varken; ülke de Akdeniz’in kapısı gibi bir coğrafik üstünlüğe sahipken BM’nin yol haritası da bir yere kadar işe yaradı!
En azından 10 kadar silahların büyük ölçüde susmasını sağlayan yol haritası sahada çekişen ve çatışan tarafların güçlerini tahkim etmesi için altın fırsat da oldu.
Velhasıl 2021 yılının aralık ayında Libya’da genel seçimlerin yapılması gerekiyordu ancak ortada ne yeni anayasa vardı ne de tek çatı altında birleştirilmiş bir Libya. Geçiş hükümetinin Başbakanı Muhammed Dibeybe başta olmak üzere öne çıkan siyasi-askeri isimlerin bir kısmı “Yol haritasının öngördüğü şartlar sağlanmadı. Bu sebeple seçim olmaz” demeye başladı. Diğer taraf “Ne olursa olsun seçim olmak zorunda. En azından ateşkes sağlandı, belirsizlik kırılgan sükuneti çatışmaya dönüştürebilir” diye karşı savunmaya geçti.
Dibeybe tarafının dediği oldu ve mühür kimdeyse Süleyman odur hikayesinde olduğu gibi seçim yapılmadı.
Aktörler değişti ancak Libya bir kez daha BM yol haritasının uygulamaya koyulmadan önceki döneme girdi. Bu defa Trablus merkezli hükümet olarak sahnede Türkiye kamuoyunun yakından bildiği Sarraj değil Dibeybe vardı. Tobruk merkezli Temsilciler Meclisinin öne çıkardığı isim ise “Türkiye’nin Libya’daki kardeşi, has adamı” Fethi Başağa oldu. Yine Türkiye tarafından defalarca terörist gibi ifadelerle tanımlanan Hafter ile Başağa müttefik oldu, askeri güçlerini birleştirdi ve Dibeybe’ye cephe açtı.
Temsilciler Meclisi bu çekişmeyi bir adım ileri taşıyıp mart ayında “Dibeybe’nin görev süresi doldu. Kendisi de hükümeti de artık meşru değil. Biz, Başağa’yı başbakan olarak belirledik” çıkışı yaptı.
Başağa birkaç kez Trablus’a gidip Dibeybe’den koltuğu güzellikle ya da zorla devralmaya yeltendi ancak her girişim taraflara bağlı silahlı yapılar arasında çatışmalarla sonuçlandı. Öyle ki, bu çatışmalar petrol sahalarına, boru hatlarının geçtiği bölgelere, rafinerilere kadar yayıldı. Gerçi burada bir kasıt olması ihtimali oldukça yüksek çünkü petrol demek para demek. Para demek daha güçlü milis kuvvetler, ülke içinde daha güçlü siyasi zemin demek. Dibeybe dahil bütün tarafların tamamen olmasa da petrol konusunda söz sahibi olmaya çalıştığı açık.
Tabi bu çatışmaların ve çekişmenin bedelini halk ödedi ve hâlâ ödüyor; canlarıyla, kötüleşen yaşam şartlarıyla…
Geçen hafta Dibeybe, Başağa ve 3 kişilik başkanlık konseyinden bir yönetici Türkiye’deydi. Türkiye hem sahada 8 bine yakın Suriyeli silahlı tutuyor hem de siyasi süreçlere bir tarafa göre ara bulucu diğer tarafa göre müdahaleci bir tavırla dahil oluyor.
Libya basınına bakılırsa Türkiye Başağa’yı gözden çıkardı ve artık Dibeybe’yi destekliyor.
Diğer taraftan Arap dünyasında da kafalar karışık. Türkiye ve Mısır bir kez daha Libya konusunda karşıt cephelerde. Şöyle ki, Kahire’de Arap Ligi dışişleri bakanları toplantısı yapıldı. Toplantı Kahire’de olsa da oturum başkanlığı sırası Libya’daydı. Toplantıdan çok önce tartışma başlamıştı zaten. Nihayetinde toplantıya Libya’yı temsilen Dibeybe Hükümetinin Dışişleri Bakanı Nejla Mangouş katıldı. Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükrü önce Mangouş’a “Görev süresi bitmiş bir hükümetin dışişleri bakanı olarak oturum başkanlığı yapamazsın, çekildiğini açıkla” demiş. Mangouş reddetmiş ve Libya’yı temsilen oturum başkanı olarak konuşmasına başladığında Şükrü başkanlığındaki Libya heyeti salonu terk etmiş.
Mısır tarafının gönlündeki Libya başbakanı da Fethi Başağa. Katar ise, Dibeybe’ye tam desteğini bir kez daha açıkladı.
Libya bir kez daha hem en az iki hükümetli, iki ordulu günlere dönerken kendi içinde bölünmekle kalmadı Arap dünyasını da bir kez daha böldü.
Eğer mevcut kriz tarafların mutabık kalacağı bir şekilde çözülmezse Türkiye de bir kez daha Mısır başta olmak üzere Arap dünyası ile karşı cephelerde yer alabilir.
Bu arada Kahire’deki Arap Ligi toplantısının gündem başlıklarından biri de “Türkiye’nin Arap dünyasının içişlerine karışmasına karşı ortak bir Arap tutumu geliştirmek”…
Evrensel / 08.09.22