Türkiye iktidar savaşlarının yeniden kızıştığı Libya’da bir kez daha tanımlanması zor bir pozisyona düştü. Türkiye’nin hasımları, Türkiye’nin adamlarıyla birlikte Türkiye’nin adamı Başbakan Abdulhamid Dibeybe’nin ipini çekti. Şöyle ki Tobruk’ta üslenmiş olan Temsilciler Meclisi, Dibeybe’nin görev süresinin seçimlerin yapılamadığı 24 Aralık 2021’te dolduğu gerekçesiyle 10 Şubat’taki oturumda eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Başbakanlık için yarışan Halid el Baybas son anda çekildi.
İki hafta içinde hükümeti kurması beklenen Başağa’ya, Hafter’in liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’ndan destek açıklaması geldi. 7 Şubat’taki oturumda Temsilciler Meclisi seçimlerin 14 ay içinde yapılmasını öngören yol haritasını onaylamıştı. BM Genel Sekreteri’nin Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams ise seçimlerin hazirandan önce yapılması için tarafları ikna etmeye çalışıyordu.
Başağa, 2019-2020’de Mısır, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) desteklediği Hafter’in Trablus kuşatmasına karşı Türkiye’nin önde gelen müttefikiydi. Ülkenin liderliğine oynayan Başağa, önceki Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz Serrac tarafından açığa alınınca Ankara’nın müdahalesiyle görevine dönmüştü. Fakat Başağa BM’nin gözetiminde yeni yönetimin belirlendiği süreçte Mısır, Fransa ve ABD ile geliştirdiği diyalogla “Türkiye’nin adamı” olduğu algısını değiştirdi.
Gerçekleştirilemeyen 24 Aralık seçim hazırlıkları sırasında Dibeybe’nin adaylığına karşı itirazda bulunanların başında Başağa geliyordu. Başağa, Dibeybe’ye karşı Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ve Hafter’le ittifak kurarak 10 Şubat’taki hamlenin önünü açtı. Bu manevralar Başağa ile ilgili bir güven sorunu yaratsa da Ankara açık bir tavır sergilemekten kaçınıyor.
Dibeybe yeni hükümet için girişimler başladığından beri Türkiye, ABD ve Avrupa’dan birkaç ülkenin desteğine güvenerek Temsilciler Meclisi’nin kararına meydan okuyor. Dibeybe paralel hükümetle ülkenin tekrar bölüneceğini savunurken yetkiyi sadece seçilmiş hükümete bırakacağını kaydetti. Dibeybe Trablus’ta askeri güçleri yanında tutmaya çalıştı. Ankara’nın çizgisine yakın duran Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Fevzi el Nuveyri 7 Şubat’ta Trablus’ta bir otelde 40 vekille alternatif bir toplantı düzenleyerek Salih’e karşı bir blok oluşturmaya çalıştı. Mısrata Gençlik Hareketi, “Seçim Hakkımdır” Hareketi ve Libya’nın Geleceği gibi örgütler de Dibeybe’ye arka çıktı.
Bu minvalde restleşmeler sürerken Temsilciler Meclisi’ndeki oylamadan hemen önce Dibeybe’nin Trablus’ta bir suikast girişimi atlattığı duyuruldu.
Dibeybe’nin direncinin ne kadar süreceği kuşkusuz Libya Siyasi Diyalog Forumu’ndan belirlenmiş olan hükümeti tanıyan uluslararası güçlerin tutumuna bağlı. Williams, Türkiye ve ABD’nin tercihlerine paralel bir tutumla Libyalıların yeni bir geçiş hükümetine değil seçimlere odaklanması gerektiğini söylüyordu. Hatta Williams, Dibeybe’yi değiştirmeye yönelik çabalara karşı 2014’de seçilen Temsilciler Meclisi ile 2012’de belirlenen Genel Ulusal Kongre’nin devamı niteliğindeki Devlet Yüksek Konseyi’nin görev sürelerinin hükmünün kalmadığına işaret ediyordu: “Temsilciler Meclisi seçimlerinin üzerinden yedi yıl yedi ay geçti, Devlet Yüksek Konseyi 10 yıl önce seçilmişti ve görev süreleri doldu.”
Ancak Dibeybe’nin seçime kadar kalmasını isteyen uluslararası aktörlerin fiili durum karşısında yeni bir pozisyon alma olasılığı da dışlanmıyor.
Süreci etkileyecek bir diğer faktör Trablus’taki askeri ve milis güçlerin kimden yana duracağı. Hükümetten maaş alan silahlı güçlerin, paranın kaynağına itaat edeceği yargısına karşın tablo karanlık. Hükümetten maaş alan güçler ve bazı hasım milisler Başağa’nın, Trablus-Mısrata hattında Başağa’ya bağlılık gösteren milisler de Dibeybe’nin işini zorlaştırabilir. Türkiye’ye rağmen herhangi bir başbakanın Trablus’ta tutunamayacağı öngörüsü de paylaşılıyor.
Dibeybe’nin direnmesi hâlinde paralel hükümetin doğması, bölünmüş kurumları birleştirme sürecinin tersine dönmesi, hatta çatışma dönemine dönülmesi gibi senaryolar konuşuluyor. Fakat bu sefer tablo ziyadesiyle farklı. Salih ve Hafter ikilisine karşı en fazla direnç gösteren Mısrata kliği yekpare değil. Başağa ile birlikte eski Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Ahmed Maitik de Temsilciler Meclisi’ndeki tiyatroya katıldı. Maitik’in de Hafter ve Salih’le anlaşarak Başağa lehine başbakanlık yarışından çekildiği öne sürülüyor.
Aslında Trablus-Mısrata hattında üzerinde oturduğu zeminin kaymakta olduğunu gören Türkiye, bir süreden beri yeni gerçekliğe göre eski hasım ve müttefik tanımının dışına çıktı. Ankara’ya yönelik içeride en büyük eleştiri Libya’da savaşa taraf olması ve yumurtaları tek bir sepete koyarak ulusal çıkarları tehlikeye atmasıydı. Sonuçta Türkiye, Serrac hükümetiyle imzaladığı deniz yetki alanları ve askeri işbirliği üzerine iki kritik anlaşmayı garantiye alamadı. Anlaşmayı onaylamayı reddeden Salih pozisyonunu değiştirmeden yeni hükümetin teşekkülünde de koçbaşlığı yapıyor. Artık Trablus, Türkiye’nin gidişata yön verebildiği bir üs olmaktan çıktı.
24 Aralık seçimlerinin ertelenmesi için çok uğraşmış olan ve Ankara’ya yakınlığıyla bilinen Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el Mişri de yeni süreçte farklı davrandı. Salih’le Fas'ta gizlice görüşen Mişri, “Temsilciler Meclisi, hükümeti tek taraflı olarak değiştirmeye karar verirse, yerine kuracağı hükümet ölü doğar ve Trablus'tan çalışamaz” diye uyarsa da devamında bir uzlaşmadan bahsetti: “Bizim için bir öncelik olmasa da hükümeti değiştirmek konusunda prensipte anlaştık. Siyasi olarak hükümete veya bazı bakanlara yöneltilen yolsuzluk suçlamalarına ilişkin bir takım gözlemlerimiz var.”
Bunun üzerine Dibeybe, geçmişte birbirini terörizmle suçlayan askerler (Hafter) ile Müslüman Kardeşler’in para ve güç için bugün ittifak kurduğunu savundu. Dibeybe’nin bu suçlamayla Müslüman Kardeşler karşıtı kesimleri tetiklemeye çalıştığı düşünülüyor.
8 Şubat’ta Türk komutanlarla birlikte Trablus’un güvenliğinden sorumlu 166. Tugay’ın mezuniyet töreninde katılarak Türkiye’nin arkasında olduğu izlenimi veren Dibeybe, beri tarafta destek almak için gitti Kahire’den eli boş döndü. Africa Intelligence’ın iddiasına göre Dibeybe gizlice gittiği Kahire’de mevkidaşı Mustafa Medbuli ile görüştü ama asıl buluşmak istediği Dışişleri Bakanı Semih Şükri ve İstihbarat Şefi Abbas Kamil’den randevu alamadı.
Mışri, hükümet değişikliğine yeşil ışık yaktığını gösteren açıklamadan bir gün sonra Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile buluştu. Mişri’deki değişim, Ankara’nın hükümet seçenekleri konusunda esnek davrandığına da yorulabilir. Mişri’nin “seçimden önce anayasa” şartına uygun bir yaklaşımla 10 Şubat’taki oturumda Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi’nden 12’şer üyenin yer alacağı bir anayasa komisyonunun oluşturulması da kararlaştırıldı.
Taşların yerinden oynadığı bir süreçte doğu tarafıyla diyalog kaçınılmaz hâle gelince Türkiye’nin Trablus Büyükelçisi Kenan Yılmaz 19 Ocak’ta Kubbe’de Salih’le görüştü. Yılmaz, 29 Ocak’ta da Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Libya İş Konseyi ve Türk-Libya İş Adamları Derneği’nin oluşturduğu bir heyetle birlikte bu kez Hafter’in kalesi Bingazi’yi ziyaret etti. Heyet, Bingazi Belediye Başkanı Sakr Bucevari tarafından ağırlandı.
Nuveyri başkanlığındaki bir parlamenter grubu da aralıkta Türkiye’yi ziyaret edip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis Başkanı Mustafa Şentop ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmüştü. Heyette Hafter’e yakın olduğu söylenen İsa el Aribi ve Bedr el Necib de yer alıyordu. Ziyaret sırasında iki meclis arasında dostluk komitesi kurulması kararlaştırılmıştı. Daha önce Salih ve Hafter’in de Ankara’yı ziyaret edeceği gündeme gelmişti. Salih’in ziyareti için ayarlamalar yapılmış ama gerçekleşmemişti. Hafter’in ziyareti ise Erdoğan’la görüşme şartı nedeniyle kabul edilmemişti.
Buzların erimesi hem bölünmüş Libya’da taşların yerine oturması hem de Türkiye’nin içine düştüğü tarafgir pozisyondan sıyrılması açısından önem arz ediyor.
Türkiye’nin siyasi ve askeri nüfuzu Trablus’ta öne çıksa da Bingazi’de stadyum, liman, havaalanı ve üniversite binası gibi çok sayıda yarım kalmış projeyi kurtarma ve ekonomik bağları eski haline döndürme çabası güdüyor. Bu minvalde Bingazi’ye doğrudan uçuşların başlaması için hazırlıklar sürüyor. DEİK’in verilerine göre Türkiye’nin Libya’ya ihracatı 2021’de önceki yıla kıyasla yüzde 64.9 artarak 2 milyar 443 milyon dolara ulaştı. Bu rakam ülkenin doğusu ile dostane ilişkilerin tesis edilmesi hâlinde katlanabilir.
Fakat küçük çaplı adımlarla Türkiye’nin oyundan atmak için epey uğraştığı Hafter’le olan sorunu bertaraf ettiği kesin değil. Başağa’nın Türkiye’nin çıkarlarını dikkate alacağı öngörüsü Ankara’yı teskin edebilir ama Hafter’in içinde olduğu yeni bir iktidar denkleminde hiçbir hesap garantide sayılmaz.
Bu kritik süreçte yanıtı beklenen soru şu: Türkiye Dibeybe’ye kalkan mı olacak yoksa Başağa’nın önünü mü açacak? Ya da işleri oluruna mı bırakacak? 2019’daki gibi şahin ve müdahil bir duruş şimdilik görünmüyor. Dibeybe’yi savunmak pahalıya mal olacaksa Ankara, Başağa ile birlikte doğu cephesiyle barışı sağlama seçeneğinden gidebilir.
Al-Monitor / 14.02.22