Karakas’tan izlenimler...
Venezuela, resmi adıyla Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti, tarafından düzenlenen Dünya Halklarının 200. Yıl Kongresi dolayısıyla Venezuela’dayız. Kongrede Türkiye’den sadece BirGün var. Beş kıtadan, onlarca ülkeden yüzlerce katılımcının iştirak ettiği, üç günlük kongrenin düzenlendiği başkent Karakas adeta bir halklar festivaline ev sahipliği yapıyor. İtalya’dan, Fransa’dan, Belçika’dan, Bask Bölgesi’nden, Katalonya’dan, Romanya’dan, Rusya’dan, Batı Sahra’dan, Nijerya’dan, Amerika’dan, Mısır’dan, Brezilya’dan, Azerbaycan’dan; özetle dört bir taraftan delegeler burada. Güney Amerika’nın kuzeyinde, Karayip Denizi ve Kuzey Atlas Okyanusu kıyısındaki Karakas’taki buluşma emperyalist kuşatma altındaki halkların bir araya gelmesi açısından önemli.
Güney Amerika ülkelerinin İspanyol emperyalizminden bağımsızlıklarını kazanmasının ikinci yüzyılı dolayısıyla düzenlenen kongre, İspanya Krallığı’nın yerini alan Amerikan emperyalizmine bir meydan okuma. Halkların değişmeyen yazgısına dönüşen emperyalizme karşı mücadelede tarihsel tecrübelere sahipler.
Venezuela, 1811’de İspanya’ya karşı bağımsızlık ateşinin yakıldığı ilk coğrafya. Bağımsızlık ilanıyla birlikte “Büyük Kolombiya Cumhuriyeti”nin önemli bir bileşeni olur. Bir süre “Büyük Kolombiya”nın parçası olarak kaldıktan sonra 1830’da ayrılarak tam bağımsız bir ülke olur.
Güney Amerika’da 2021 yılı El Salvador, Kosta Rika, Guatemala, Meksika, Panama ve Peru’nun, 2022’de Brezilya’nın bağımsızlıklarının 200. yıl dönümü. Venezuela’ya gelişimiz de bu bağımsızlıklar dizini vesilesiyle.
Her alanda mücadele
Uzun tarihinin her dönemi çalkantılarla geçmiş. 19. yüzyıl’da otokrat yönetimler ve siyasi kargaşalarla çalkalanan ülke neredeyse bir yüz yıl, 20. yüzyıl ortalarına kadar, askeri diktatörlüklerce yönetilir.
Ülkenin kaderi 90’lı yılların sınırlarında eski bir subay olan Hugo Chavez’in seçimleri kazanarak iktidara gelmesiyle değişir. Simon Bolivar’ın bu güzelim ülkesinde sonrasında yaşanalar malum. 2000’den bu yana, Amerikan emperyalizminin kuşatması altında. Tıpkı Küba gibi. Karayip Denizi’nin bu iki güzide ülkesi yoğun bir abluka ve ambargo altında. Venezuela’da ABD destekli sağ muhalefetin neden olduğu yıkımın faturası oldukça ağır. Yıllardır bitmek bilmeyen siyasi krizin neden olduğu çatışma süreci ülkenin bütün enerjisini çalmış.
Maduro yönetimi bir taraftan içerideki ABD destekli sağcı muhalefetle baş etmeye çalışırken diğer yandan da ekonomik kriz ve salgınla cebelleşiyor. Ambargo nedeniyle gerekli ilaçları bulmakta sıkıntı yaşayan Karakas yönetimi, her alanda muazzam bir mücadele vermek zorunda. Bu mücadelenin izlerini ülkeye ayak basar basmaz hissediyor, görüyorsunuz.
Emperyalizm ve halklar
Emperyalizmin yeni yönelimleri de gösteriyor ki dünyayı zorlu günler bekliyor. Yeni bir kapsamlı saldırı dalgası kapıda. Ülkelerin özgün yapısına bağlı olarak bu müdahaleler farklı maskeler takılarak yapılacak. Halkların birbirine düşmanlaştırıldığı, toplumsal çatışmaların kışkırtıldığı yeni bir süreç çoktan başlatıldı. “Demokrasi”, “insan hakları” söylemi üzerine oturtulan yeni Amerikan dış stratejisi, yeni düşmanlar üreterek/yaratarak emperyalist emellerini gerçekleştirme niyetinde. Güney Amerika’da Venezuela, Küba; Ortadoğu’da Suriye, İran; Avrasya’da Rusya; Asya-Pasifik’te Çin ve Kuzey Kore Biden’ın yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi çerçevesinde düşmanlaştırılarak hedef alınan ülkelerin başında geliyor. Denklem basit, ABD’nin hegemonik tahakkümüne biat etmeyen tüm ülkeler, halklar, toplumlar hedefte.
Yönetimlerin kendilerinden bağımsız şekilde halkların, toplumların bir araya gelmekten, dayanışma içinde bulunmaktan, eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği savunmaktan başka çıkar yolu yok. Venezuela’daki kongre her şeye rağmen bu yönde atılan bir adım. Bu yüzden kıymetli.
Venezuela’ya dair geniş izlenim, duygu ve düşünceler artık döndükten sonra!..
BirGün / 22.06.21