Bolivya'yı 2005’ten 2019’a kadar aralıksız 14 yıl boyunca yöneten Evo Morales, Venezuela’nın Başkenti Karakas’ta Türkiye medyasından ilk kez BirGün’e konuştu. Ülkenin ilk yerli Devlet Başkanı olan Morales, 2019’da ABD destekli sivil darbe nedeniyle başkanlıktan istifa ederek ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Tam adı Juan Evo Morales Ayma olan solcu lider bir yıl boyunca önce Meksika ardından da Arjantin'de siyasi sığınmacı olarak yaşadı. Lideri olduğu Sosyalizme Doğru Hareket’in (Movimiento al Socialismo-MAS) 18 Ekim’deki seçimi kazanmasının ardından 9 Kasım’da ülkesine döndü. Sürgünde yaşadığı Arjantin’den ancak altı ay önce ülkesine dönebilen Morales, Karakas’taki Dünya Halkları’nın 200. Yıl Kongresi’nde sorularımızı yanıtladı, emperyalizme ve neoliberalizme karşı birlik ve mücadele mesajları verdi.
Neo liberal kapitalist sistem krizde. Kriz derinleştikçe yıkım da saldırılar da artıyor. Bunun yanında emperyalist saldırganlık her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Emperyalist saldırganlık ve neoliberal yıkım sürerken ne yapmak gerekiyor? Sol buna karşı ne yapabilir?
Burada, 200 yıl önce atalarımızın Cumhuriyeti kurmak için seferber olduğu Carabobo Savaşı'nın 200. yılını kutluyoruz. O zamanların yerli isyanlarını ve tarihimizi gözden geçirerek, gelecekteki her bir adımımızı iyi kurmak için hafızamızı tazeliyoruz. Bu çerçeveden ilk gördüğümüz ise kapitalizm, emperyalizm hayatın en büyük düşmanıdır, yeni nesillerin en büyük düşmanıdır. Peki neden en büyük düşmanıdır? Çünkü ne yazık ki sermayeye belli başlı bir kaç el sahip. Sadece bu dünyada değil, bütün evrende ekonomik kaynaklar sınırlı. Birçok zenginliğe sahip olsak da ne yazık ki bu zenginlik yanlış ellerde. Fark çok açık, emperyalizm barıştan bahseder ancak bunu askeri müdahalelerle gerçekleştirir. Biz halklar ise barış için sosyal adaletle savaşırız.
Bu saldırıların odağındaki ülkelerden birisi de Bolivya’ydı. ABD destekli bir darbeye maruz kaldınız. Teslim olmadınız, mücadele ettiniz ve bir yıl sonra seçimi yeniden kazanarak döndünüz. Bunu nasıl başardınız ve Bolivya’da son durum nedir?
Bolivya'da kendimizi özgürleştirmenin mümkün olduğunu, başka bir dünyanın mümkün olduğunu, politik, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak özgürleşmek için başka bir Bolivya'nın mümkün olduğunu ekonomi politikalarımızla gösterdik. Doğal kaynaklara dayalı temel hizmetlerimizi kamulaştırdık veya geri kazandık. Bolivya'da anayasaya göre temel hizmetler bir insan hakkıdır. Bolivya'da sadece bireysel haklar için değil, aynı zamanda bireycilik siyasetinden tamamen farklı olan kolektif haklar için de savaşıldı. Bu nedenle, hayata geçirdiğimiz bu yeni ekonomi politikasının nasıl teşvik edileceğini ve diğer ekonomik modellerin mümkün olduğunu göstermeyi hedefledik. Çünkü Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) politikalarına boyun eğildiğinde, o zaman Amerika Birleşik Devletleri'nin bir darbesi olan ekonomik ablukalar da dayatılmış oluyor. Biz buna karşı çıktık, bu dayatmaları kabul etmedik. Buna karşılık her taraftan Bolivya’yı kuşatmaya, vurmaya başladılar. Yaptıklarımız egemen çevreleri rahatsız etti. Bu yüzden Bolivya halkına, sosyal düzenlemelere, yerel düzenlemelere darbeler geldi. Bu durum ekonomik olarak bizi vurdu. Çünkü sanayileşmiş ülkeler doğal kaynaklarımıza katma değer eklememizi istemiyorlar. Darbeden sadece bir yıl sonra demokrasiyi kurtardık, şimdi devlet başkanımızla ekonomiyi de kurtarıyoruz. Kültürel, demokratik devrim yolunda ilerlemeye devam ediyoruz.
Güney Amerika’da yeniden sol rüzgar esmeye başladı. Peru’da, Bolivya’da seçimleri sol kazandı, Kolombiya’da büyük bir sosyal hareketlilik var, Brezilya’da Lula Da Silva ile birlikte sol yeniden ayağa kalktı. Sol yeniden bir umut olmaya başladı mı?
Peru'daki seçim zaferinin, Şili'deki kurucu meclisin ve Kolombiya'da büyük ayaklanmanın devam ettiği yeni bir jeopolitik konfigürasyon var. Bu ayaklanmalar adaleti, sosyal adaleti, ekonomik adaleti arayan o kadar hakiki ayaklanmalar ki, o kadar doğal ki. Bu nedenle, özellikle Lula'nın yeni seçim politikasının bu dalgaya dâhil edilmesiyle, Güney Amerika ve Latin Amerika'nın çok fazla umudu var. Bütün bunlara karşı eğer Şili, Peru ya da Kolombiya gibi ülkelerde organize olunup bir darbe yapılır ise buna halklar isyan eder. Güney Amerika yine Hugo Chavez'in, Néstor Kirchner'inki gibi yeniliklere kavuşacaktır.
Koronavirüs salgınıyla birlikte emek düşmanlığı, sömürü, baskılar, adaletsizlik ve otoriterlik daha da arttı. Yoksulluk daha da derinleşti. Benzersiz bir durumla karşı karşıyayız. Ne düşünüyorsunuz?
Muhtemelen yanılıyorum ama ben pandeminin bir biyolojik savaş olduğunu düşünüyorum. Bir süre önce uluslararası para fonunun raporlarını okudum ve yeni dünya düzeni siyasetinde gereksiz nüfusun azaltılmasının önemli olduğu yazıyordu. Peki kimlerdir bu gereksiz nüfus? Yaşlılar, engelliler, ötekiler… Ve belgeler gösteriyor ki devletler ve kapitalizm için yoksullar bir yük teşkil ediyor. Bu pandemi ile azaltılmalıydı. Peki kimler ölüyor? Büyük oranda yoksul halk ölüyor. Bunun yanında yoksul halk sadece ölmekle kalmıyor daha da yoksullaşıyor. Peki çözüm nedir? Yoldaşlar ilaçların vergilerden nasıl muaf tutulacağını gündeme getirdiler. Sağlık konusunda araştırmalar devletler veya dünya sağlık örgütü tarafından yapılıyor. Halk daha da fakirleşirken ilaç şirketleri daha da zenginleşiyor. Bu da sermayeyi birkaç elde tutmanın başka bir yolu.
Dünya soluna ve Türkiye halklarına bir mesajınız var mı? Türkiye'deki toplumsal, politik durumla ilgili neler söylemek istersiniz?
Açıkçası Türkiye’deki durumu çok iyi bilmiyorum ancak bütün dünyada her bir mücadele için öncelik özgürlük olmalı. Otoriteye veya onun politikalarına tabi olunamaz. İkinci olarak özgürleşebilmemiz için toplumsal olayların birliği önemli. Atalarımızın bize bıraktığı liberalizme, neoliberalizme, emperyalizme karşı mücadele ilkelerine dayanan bir birlik. Bu yüzden işçi sınıfının, köylünün, şehirlinin birleşmesi önemli. Vatanımızın vatanı satmayan vatanseverlere ihtiyacı var.
***
ABD emperyalizminin diz çöktüremediği Morales kimdir?
Güney ve Orta Amerika’da 2000’lerin başlarından itibaren oluşmaya başlayan sol iktidarlar kuşağının Bolivya’daki önemli halkalarından olan Morales, Ekim 1959’da Isallavi, Oruro’da doğdu. 18 Aralık 2005 tarihindeki devlet başkanlığı seçimini büyük farkla kazandı. 2009, 2013 ve 2019’daki seçimleri kazandı. 2019’da ABD destekli sağcı bir darbeye maruz kaldı. 22 Ocak 2006 - 10 Kasım 2019 arasında yönetimde kaldığı yaklaşık 13 yılda Latin Amerika'nın en fakir ülkelerinden Bolivya'yı, Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayip Ekonomik Komisyonu (ECLAC) ve Dünya Bankası verilerine göre yılda ortalama yüzde 4'ten fazla büyüttü. Ülkesindeki yoksulluğu yüzde 65'lerden yüzde 30'lara çekerek 3 milyon Bolivyalıyı yoksulluktan orta gelir grubuna taşıdı. Göreve gelmesinden kısa bir süre sonra 2006’da ülkenin doğal gaz ve petrolünü millileştiren Morales, bu süreçte birçok şirketi devletleştirdi. Orman, maden ve diğer doğal kaynakların devletleştirilmesi için de adımlar attı. 2007'de İsviçrelilerin elindeki bir maden kompleksini, 2008'de de İtalyanların elindeki telekomünikasyon şirketini millileştirdi. Halka temel sağlık ve eğitim hizmetleri sunuldu, eğitim seferberliği başlatıldı ve ülke kısa sürede UNESCO tarafından "Okuma-Yazma Bilmezlikten Azade Topraklar" ilan edildi. Bu kamulaştırma politikaları ABD’nin ve egemen sınıfların öfkesini topladı. İktidara geldiğinde yaptığı ilk işlerden biri yeni anayasa üzerinde çalışmaktı. Yeni anayasa Bolivya'yı 'çok uluslu' ve ülkenin farklı etnik gruplarını da daha iyi yansıtması için 'laik' devlet olarak tanıdı. Morales, koka çiftçilerinin hakları için mücadele etmeye devam etti. Koka yetiştirmenin yasal statüsünü korudu ve ABD'nin koka üretiminin tamamen durdurulması baskısına rağmen ticaretinin yapılabilmesi için yeni düzenlemeler devreye soktu. Koka üretimine yönelik politika La Paz ile Washinton’ı karşı karşıya getirdi. Küba, Venezuela, Nikaragua ve bölgedeki diğer sol yönetimlerle kurulan yakın ilişki ve izlenen anti-Amerikan çizgi de Morales’i ABD’nin hedefi yaptı. Morales, ABD ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması'nı iptal etti ve bunun yerine Hugo Chavez'in fikir babası olduğu Latin Amerika için Bolivarcı Alternatif’e (ALBA) katıldı. ALBA'nın yanı sıra UNASUR ve CELAC gibi örgütler aracılığıyla Güney Amerika ve Karayipler’in bütünleşmesini destekledi. Çin ile ilişkileri geliştirdi.
Bütün bunlar nedeniyle Morales’i devirmek için düğmeye basan ABD emperyalizmi aradığı fırsatı 20 Ekim 2019 tarihindeki seçimle elde etti. Seçimi kazanan Morales, ABD destekli sağ muhalefetin seçim sonuçlarını tanımamasının ardından sokaklara çıkarak şiddete başvurması üzerine, ülkede çıkan olaylarda daha fazla kan dökülmemesi için bir ay sonra önce yeni seçim kararı aldı ardından da 10 Kasım'da istifa etti. İstifası sonrası Morales’in evi basıldı, hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Bunun üzerine ülkeyi terk etmek zorunda kalan Morales, 12 Kasım 2019'da Meksika'ya gitti. Hakkında İnterpol arama kararı çıkardı. Aralık ayında Morales Meksika'dan Arjantin'e taşındı ve kendisine siyasi sığınma hakkı verildi. Şubat 2020'de Morales, genel seçimlerde çok uluslu Yasama Meclisi'ne aday olacağını duyurdu. Ancak Morales'in Senato'ya aday olamayacağına karar verildi. Yaklaşık bir yıl boyunca ülkesinden uzakta yaşadı. Devrilişinden bir yıl sonra 18 Ekim 2020’deki seçimi MAS’ın kazanması üzerine yeni Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce'nin göreve başlamasından bir gün sonra 9 Kasım’da ülkesine geri döndü. Arjantin-Bolivya sınırındaki La Quiaca’da kendisini Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez karşıladı.
***
Evo Morales: Atalarımızın bize bıraktığı liberalizme, neoliberalizme, emperyalizme karşı mücadelede birlik. Bu yüzden işçi sınıfının, köylünün, şehirlinin birleşmesi önemli. Vatanımızın vatanı satmayan vatanseverlere ihtiyacı var.
***
SOL Parti'ye mesaj: Solcu lider Morales, SOL Parti’ye de dayanışma mesajı gönderdi. Morales’in mesajı şöyle: “Her zaman olduğu gibi mücadelemiz, halkların mücadelesi, sınıf mücadelesi. Sadece Türkiye’deki ve Bolivya’daki değil tüm dünyadaki yoksul ve onurlu insanlara selamlar.”
İspanyolca çeviri için Maurizio Coppala ve Melike Şahin’e teşekkürler.
BirGün / 28.06.21