Siyasi ve entelektüel yaşamının en verimli yıllarında, Antonio Gramsci, “Eski dünya ölüyor ve yenisi doğmakta zorlanıyor: Şimdi canavarların zamanıdır” diyordu. Savaş ve faşizm, kendini halkın iradesi, Tanrı’nın dünyadaki temsilcisi sanan “büyük” adamlar gibi canavarların…
Dün ve bugün
Gramsci’nin, 1920’lerde o saptamayı yaptığı yıllarda dünya ekonomisinde yapısal, kronik bir kriz vardı; teknolojik gelişmeler, özellikle ulaşım ve savaş sanayii alanlarında hızlanıyor, büyük güçler arası emperyalist rekabet sertleşiyor, kitlelerin son derecede haklı korkuları, öfkeleri, huzursuzlukları milliyetçilik üzerinden faşist hareketlerin, megaloman psikopatların yörüngesine girmeye başlıyordu. Birkaç yıl önce Lenin emperyalizmden, yeniden paylaşım savaşlarından, kapitalizmin son krizinden söz ediyordu. Kapitalizmin tıkandığı noktada artık “canavarların zamanıydı”…
Son yıllarda, kapitalizmin merkezlerindeki kronik düşük ekonomik büyüme trendine; buna karşılık teknolojik gelişmelerin hızına; “Yeni faşizmin” yalnızca parlamenter sistem içinde değil, ırkçı, dinci terörle (fiziki ya da simgesel, bireysel ya da kurumsal) birlikte şekillenmeye başlamasına; büyük güçler arası ticari, teknolojik, jeopolitik rekabette vekâlet savaşlarına; bu savaşların yerinden söküp yollara döktüğü milyonlarca göçmene bakınca da Mark Twain’e hak vermemek elde değil. Yine “tarih kafiyeyle konuşuyor” hem de “tunç kafiye” ile…
Eğer Financial Times gazetesinin başekonomisti Martin Wolf, bir yazısına Goebbels’ten alıntıyla başlıyorsa, aynı hafta The Economist, “gelişmiş kapitalist ülkelerde son otuz yıldır işleyen kurumsal yapı ve ekonomi yönetimi artık işlemiyor” diyorsa, gerçekten yine “canavarların zamanındayız” demektir.
Goebbels ve diğer gariplikler
Son yıllarda, birçok ülkede, yasama ve yargıyı etkisizleştirerek devletin kurumlarını, şiddet araçlarını kendine bağlayan, seçimleri manipüle eden, sonra da milli iradeyi temsil ettiğini söyleyerek kararnamelerle yönetmeyi çalışan, hatta muhalefetten kurtularak seçmenin tümünü kendi partisinde toplamayı hayal eden bir liderlik anlayışı, merkez ülkelere de ulaştı. ABD ve İngiltere’de liberal demokratik geleneklerin ve uygulamaların dışında olağanüstü politik refleksler ve taktikler sergileyen liderlikler, hayatlarında tek bir sosyalist düşünceye sahip olmamış, ana akım yazarlarının bile aklına faşizmi getiriyor.
Geçen hafta Martin Wolf, Boris Johnson’un yasalara ve parlamentoya karşı düşmanca tavrının, halkı parlamentoya karşı kışkırtmasının etkilerine değinen yazısına şöyle başlıyordu: “Goebbels 1933’te şöyle diyordu: ‘Modern Alman devleti demokrasinin en yüksek biçimidir. Bu demokraside, halkın verdiği yetki ve hükümet, hiçbir biçimde parlamentonun müdahale etmesine, halkın iradesini yok saymasına olanak vermeden otoriter biçimde gerçekleşir’.”
Cuma günü yayımlanan The Economist’te de “Dünya ekonomisinin garip yeni kuralları” başlıklı yazıda, 30 yıldır bildiğimiz kapitalizmin kurumlarının, ekonomi yönetim politikalarının artık işlemediğinden, ‘Thatcher’izmin (siz neoliberalizm olarak okuyunuz) çöküşünden yakınıyordu.
Gerçekten de The Economist’ in aktardığı gibi, işsizlik oranları düşük, ama enflasyon hem de merkez bankalarının piyasalara 12+ trilyon dolarlık bir likidite enjekte etmiş olmasına karşın artmıyor; 15 trilyon dolar hacminde fon negatif verimli bonolarda yatıyor. Ekonomik büyüme yerlerde sürünüyor. Merkez bankalarının artık elinde ekonomiyi canlandıracak araç kalmadığına işaret eden The Economist, hükümetlerin, düşük faiz ortamında borçlanarak büyük çaplı kamu harcamalarına girişmesinin gerektiğini savunuyor; “Ekonomiyi yönetecek kurumlar, bugünün garip dünyasına uyacak biçimde yeniden yapılandırılmadır” diyerek bitiyor.
Anlaşılan Economist, bir süredir vurguladığım “bir kriz yönetim modeli (neo-liberalizm) tükendi, bir yenisi oluşmadan bu kapitalizm bu krizden çıkamaz” noktasına gelmiş. Bu da bizi, Gramsci’den aktardığım saptamaya getiriyor: “Şimdi canavarların zamanıdır.” Ya insanlık yine bu canavarlara yem olacak, ya da yeni bir dünya bu canavarlara karşı çıkanların ellerinde doğacak.
Cumhuriyet / 14.10.19