Yalanı örgütlemenin maliyeti - Ergin Yıldızoğlu

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 07 Ekim 2019
  • 08:31

Geçen hafta, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Brexit bağlamında, Avrupa Birliği’ne göndereceği anlaşma metnini parlamentoya sundu. Ülke içinden ve dışından bu anlaşma önerisine gelen tepkiler, Brexit sürecinin çok karmaşık bir siyasi krize dönüştüğünü gösteriyordu.

Brexit referandumu sırasında, Muhafazakâr Parti’nin (MP) Brexit kanadı milliyetçi, hatta ırkçı duyguları kışkırttı; sürecin karmaşıklığını türlü yalanlarla gizledi, seçmenin cehaletine yatırım yaptı. Boris Johnson da bu yalanların üstünden başbakanlığa kadar yükselmeyi başardı. Bu süreçte, Johnson ve MP’nin Brexit kanadı, bu yalanların verdiği desteği koruyabilmek için partinin geleneğinden, ideolojisinden koptu.

Muhafazakâr Parti’nin Brexit ile intiharı

Birçok yorumcuyla göre, MP iş çevrelerinin partisiydi, şimdi, ülkeyi derin bir ekonomik krize sürükleme pahasına anlaşmasız Brexit’e gidiyor. Bir sterlin krizine yatırım yapan Hedge fonlarının, Johnson’u desteklediği söyleniyor. MP, borçlanma karşıtı, bütçe disiplini yanlısı bir partiydi. MP; bir seçim yatırımı olarak, yeni bütçesinde, her sektöre bol keseden para dağıtmayı vaat ediyor. MP, kendini fanatizmden uzak, pragmatist bir parti olarak tanımlardı; en saygın üyelerini atıp Brexit fanatiği bir partiye dönüştü. MP, “ulusal birliğin” partisiydi, ülkeyi iki düşman kampa böldü, İrlanda barışını, Britanya’nın birliğini tehlikeye attı. MP yasaların, düzenin partisiydi, meclisi askıya alma kararını yüksek mahkeme bozdu. Johnson, meclisin geçirdiği “anlaşmasız Brexit”i önleyen yasaya uymaya niyetli görünmüyor. MP; ahlakın, aile değerlerinin partisiydi. Johnson’un sicili, kronik yalancılık suçlamalarıyla, cinsel taciz iddialarıyla kirli. “Londra Belediye Başkanı’yken sevgilisinin şirketini kamu fonlarından finanse etti” iddiasıyla hakkında soruşturma açıldı. MP’nin şimdi, Brexit’ten başka bir hikâyesi yok, “Yeni Faşizm”e doğru sürükleniyor.

Siyasi kriz derinleşiyor

Brexit süreci de “AB ile anlaşma olsun, olmadan çıkalım” sürecine dönüştü. Bu hızlı dönüşümün arkasında, yabancı düşmanı, ırkçı Nigel Farage’in Brexit partisinin son Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki başarısı var.
MP, genel seçimlerde, Brexit Partisi’ne giden oyları alamazsa büyük bir hezimete uğraması kesin. MP liderliği, Brexit Partisi’nin oylarını almanın, adeta ölümden korkar gibi korktukları “Marksist” Jeremy Corbyn’in başbakan olmasını engelleyebilmenin yolunun, iyice sağa kayarak Farage’ın söylemini benimsemekten geçtiğine inanıyor.

Ancak bu sert virajda, MP parlamenter demokrasinin kurumlarına tosladı. Geleneksel muhafazakâr kesimin temsilcileri partiden koptular. Johnson, parlamentoda girdiği bütün oylamaları kaybetti. Parlamentoyu askıya alma girişimini, yüksek mahkeme iptal etti. Parlamento, “Avrupa Birliği’nden anlaşmasız çıkmayı engelleyen ve pazarlık sürecinde yeni bir uzatma istemeyi zorunlu kılan” bir tasarıyı oylayarak yasalaştırdı.
Şimdi, Johnson ve MP ayakta kalmak için dayanmaya çalıştıkları yalanların tutsağı oldular. Bu yalanlarla desteğini aldıkları kesimi kaybetmemek için, MP’den Meclis Başkanı Jacob Rees-Mogg, yüksek mahkemenin kararını “anayasal darbe”, Johnson da parlamentodan çıkan yasayı “teslimiyet yasası” olarak tanımlıyor; MP’nin yasaya oy veren 21 temsilcisini partiden atarak ihanetle suçluyor. Dahası Johnson’un başdanışmanı Cummings, tabloid basına “Bunlar büyük devletlerden para aldılar. Hükümet soruşturuyor” gibi asılsız söylentiler sızdırıyor.

İngiltere’nin geleneksel parlamenter düzenini sarsan bu krizlere ek olarak, Krallığın birliği de tehlikeye altında. Johnson’un geçen hafta meclise ve Avrupa Birliği’ne sunduğu anlaşma önerisine, Kuzey İrlanda’da aşırı sağcı Demokratik Birlik Partisi (DUP) dışındaki partiler, sendikalar ve işveren kuruluşları şiddetle karşı çıktılar. İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında yeniden sınır denetimleri getirecek bu öneri, Kutsal Cuma Anlaşması’yla başlayan barış sürecine ve ilgili yasalara da karşı. İskoçya Ulusal Partisi, böyle bir Brexit koşullarında ayırma referandumunu yeniden gündeme alacaklarını söylüyor.

Yalanlara tutsak olanlar çaresizce çırpınırken, yalanların ülkeye maliyeti giderek büyüyor.

Cumhuriyet / 07.10.19