Zana'dan Ankara'ya 'soğuk duş' – Cevdet Aşkın

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 02 Temmuz 2012
  • 04:57

KUZEY IRAK GÜNCESİ 

Kim ne dedi? Ne yaptı? Ne anlama geliyor?

1 TEMMUZ 2012 SAAT:18.00

ANKARA


Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, TBMM’de dün düzenlediği basın toplantısıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile önceki gün yaptığı görüşme hakkında bilgi verdi. AA’nın dünkü haberine göre Zana, Erdoğan’a öncelikle Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarından söz ettiğini anlattı. Zana, şunları kaydetti: “Korkularıyla yüzleşme çabalarına rağmen süregelen tutuklamalar ve davalarla tedirgin olan toplumun küçük adımlara değil, ileri ve samimi adımlara ihtiyacı olduğunu dile getirdim. Bu adımların da tüm bileşenlerin sürece dahil edilmesiyle atılabileceğini, kesintisiz barış ortamı için herkesin katkı sağlaması gerektiğini ifade ettim. Roboski katliamı, cezaevlerinde yaşananlar ve süregelen polis şiddeti. Bunların hepsinin açık yaralarımızı kanattığını söyledim. Yaşananların ve yaşanmakta olanların tüm çıplaklığıyla ortaya konmasına ve çözüm aranmasına ihtiyaç var. Kendisine de ilettiğim gibi, halklarımıza artık söylem ve söz yetmiyor. Bu aşama geride kaldı.”

Türkiye’de onlarca yıldır denenen güvenlikçi politikaların sonuç vermediğini gördüklerini ifade eden Zana, denenmeyen tek yolun sürdürülebilir müzakere olduğunu söyledi. Zana, görüşmede, bu anlamda, Oslo görüşmelerinin milat olduğunu ve bu görüşmelerin yeniden başlaması gerektiğini ifade ettiğini kaydetti. Zana, “İdam gibi bir tabuyu yıkan bu ülkenin Sayın Öcalan’ı pekâlâ ev hapsine alabileceğini ve bunun hayati bir önem taşıdığını belirttim” dedi.

Seçmeli dersler arasında Kürtçenin yer almasının olumlu bir gelişme olduğunu kaydeden Zana, ancak Kürtlerin anadilde eğitim taleplerini karşılamaktan uzak olduğunu savundu. Zana, “Dünyada hiçbir halk, kendi anadilini para ödeyerek öğrenmez dedim ve anadilde eğitim hakkı vurgusu yaptım. Yaralarımız açık ve kanıyor. Bu nedenle de gerçekçi olmayan talepler karşılık bulamaz. ‘Silahları bırakın, operasyonlar durur’ söylemi gerçekçi olmayan taleplerden. Bunun altını çizdim” diye konuştu.

Zana, görüşmenin toplumsal beklentinin sonucunda ve son derece nazik bir ortamda gerçekleştiğini söyleyerek Başbakan’a teşekkür etti. Zana şunları söyledi: “Sayın Başbakan hem görüşme süresince hem de sonrasında görüşmeyle ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, diyalog sürecini açık tutmak konusundaki samimi tavrını göstermiştir. Bunun için teşekkür ediyorum. Bilinmesini isterim ki; aklım, vicdanım, yüreğim, politik deneyim ve öngörümle hareket ettim. Tarihsel olarak bu görüşmenin kimler arasında gerçekleştiğinin ötesinde, olası sonuçları çok önemli. Sormak isterim; tıkanan bu sürecin önünü açmak için kaç kuşak, kaç ölüm daha bekleyeceğiz? HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTH, DTP, BDP ve diğer tüm bileşenlerin verdiği mücadele göstermiştir ki bu topraklarda herkesin barışa ihtiyacı var. Bunun için ben, o, diğeri fark etmez. Herkes hem Türkiye halkları hem de Kürt halkı barış sürecinin oluşmasında yer almalı. Zira barışın ortak bir çabaya ihtiyacı var.”
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Erdoğan-Zana görüşmesine ilişkin olarak dün yaptığı açıklamada “İnşallah hayırlı olur diyelim. Hayırlı olması da Başbakan’ın İmralı-Oslo görüşmeleri sonucu ortaya çıkan protokollere yaklaşımı ile doğrudan bağlantılıdır. Samimiyet testi protokollere yaklaşımla ortaya çıkar. Ümit ediyoruz ki Başbakan, fırsatları iyi değerlendirir” diye konuştu. AA’nın dünkü haberine göre Demirtaş, BDP olarak da ortaya çıkacak her türlü çözüm süreçlerine katkı sunacaklarını belirterek “Uzun süredir top Başbakan’dadır. Kendi söylemi, pratiği, ortaya koyacağı politika meselenin, sürecin hayırlı olup olmayacağını belirleyecektir” dedi.

Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) Zana’nın görüşmesine ilişkin olarak yaptığı açıklamada “DÖKH, Sayın Leyla Zana’nın AKP hükümeti ile geliştirdiği diyaloğu gayri meşru ve anti-demokratik bulmaktadır” denildi.

SURİYE

PKK’nın paralelinde Suriye’de faaliyet gösteren Demokratik Birlik Partisi (PYD) bir açıklama yaparak basın üzerinden kendilerine dönük bir karalama kampanyası yürütüldüğünü, Suriye’deki rejimin yıkılarak demokratik toplum inşa edilmesini hedefleyen barışçıl mücadeledeki öncülük rolünün engellenmek istendiğini ileri sürdü.

Fırat Haber Ajansı’nın dünkü haberine göre yapılan açıklamada PYD, Suriye Baas rejimi ile işbirliği yaparak bu çerçevede Türkiye-Suriye sınırını korudukları yönündeki iddiaları yalanladı. Açıklamada şöyle denildi: “Bir kez daha belirtiyoruz ki, Suriye ve Türkiye sınırının korunmasına ilişkin partimiz ile rejim çevreleri arasında herhangi bir görüşme yapılmamıştır. Nasıl ki baştan beri biz bu rejimin yanlısı değildiysek bundan böyle de yanlısı olmayacağız. Birinci derecedeki amacımız Batı Kürdistan’da Kürt halkının haklarını savunmak, Suriye’de Kürt ve Arap halklarının geleceğini garanti altına almaktır” denildi.

PKK

PKK yöneticilerinden Duran Kalkan “Kuşkusuz içinde bulunduğumuz süreç bir çözüm sürecidir. Fakat geçmişte olduğu gibi siyasi çözüm süreci değil, askeri çözüm sürecidir. İki yıl önce stratejik değişiklik yaptık. AKP yönetimi devam ettikçe Kürt sorununun siyasi çözümünün gerçekleşemeyeceği kanaatine vardık. Dolayısıyla da AKP’yi siyasi yenilgiye uğratacak aktif bir mücadele konumuna geçtik, strateji değiştirdik” dedi. Fırat Haber Ajansı’nın dünkü haberine göre Kalkan, PKK temsilcilerinin geçmişte silahla sonuç alınmayacağını söyledikleri yönünde yapılan hatırlatmalara ilişkin olarak “Doğru, yapıldı ama o açıklamalar geçmişteydi. Bugünkü koşullar ayrı koşullardır, bugün için geçerli değildir. Ankara’yı askeri olarak yenilgiye uğratamazsa da siyasi olarak yenmeyi hedefleyen bir mücadele anlayışını esas aldık” diye konuştu.

Kalkan şunları söyledi: “Yani artık AKP’den bir şey beklenmemeli. AKP’nin Kürt sorununu çözeceğini, Tayyip Erdoğan’ın hâlâ sorunu çözecek lider olduğunu söyleyenler geçmiş on yılı bir çırpıda yok sayıyorlar, üstünü çiziyorlar. Niye on yıldan bu yana çözülemedi? Görülmüyor mu bunlar? Bazı basit yaklaşımlar, çıkarlar uğruna gerçekler göz ardı edilmemeli.”

GELİŞMELER NEYE İŞARET EDİYOR

PYD’nin açıklaması medyada uzun zamandır yapılan spekülasyonlara yanıt niteliği taşıyor ve örgütün Suriye’deki çalkantılı döneminin kendilerine demokratik özerklik inşa etmeleri için bir fırsat penceresi yarattığına işaret ediyor.

Duran Kalkan ve DÖKH’nin açıklamaları -Demirtaş’ın ‘Olsun da görelim bakalım’ mealindeki sözleri de dahil olmak üzere- Zana’nın Hürriyet gazetesine verdiği röportajın ardından 15 Haziran tarihli “Zana depremi”, 16 Haziran tarihli “PKK Zana için ne dedi?” ve 30 Haziran tarihli “PKK’dan Zana’ya ‘son çağrı’” başlıklı analizlerde, bu tür bir çıkışın anlamı, Kandil ve ekseninde yer alan güçlerde yaratacağı tepki ve sürecin gelişimine ilişkin yapılan tespitlerin geçerliliğini koruduğunu gösteriyor.
Nitekim Zana’nın çıkışına BDP/DTK/PKK ekseninde gösterilen tepkini dozu giderek arttı ve son olarak görüşme “anti-demokratik ve gayri meşru” olarak nitelendirildi.
Buna karşılık süreci son derece kontrollü ve şeffaf biçimde yürütme niyetinde olduğunu hissettiren Zana’nın Başbakan Erdoğan’a yönelttiğini söylediği talepler, neredeyse tam tamına BDP/DTK/PKK ekseninin talepleriydi.

Zana böyle yaparak Kandil’e “Özünde sizden farklı çizgide değilim, sıkışan süreci açmaya çalışıyorum” mesajı gönderirken Ankara’yı da -yaptığı açıklamayla sınırlı olmak kaydıyla- düş kırıklığına uğrattı ve “Girişimimi yanlış anlamayın” demeye getirdi.

Kalkan’ın genel söylemi, PKK’nın Ankara’yı siyasi çözüme zorlayacak denli şiddetli askeri baskı oluşturma niyetini sergiliyor ve bu yönüyle önümüzdeki dönemde tam bir bilek bükme mücadelesi yaşanacağını haber veriyor.
Zana’ya gösterilen tepki de buradan kaynaklanıyor. ‘İstim üstünde’ olduğu anlaşılan örgüt, bu tür girişimleri çizgisi açısından riskli buluyor.

Radikal / 02.07.12