Yeni bir siyasi dil arayışı – Joel Beinin

  • Arşiv
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 29 Haziran 2012
  • 13:02

27 Haziran 2012

2012 başkanlık seçimlerinin ilk turunda Mısırlıların yüzde 39'u ne Müslüman Kardeşler'e ne de eski başkan Hüsnü Mübarek rejimini temsil eden adaylara oy verdi. Bu kategoride en fazla oy alan Hamdin Sabahi ve Abdil Munim Ebul Futuh'un toplam oyları, diğer solcu adaylar Halid Ali ve Ebul İzz el-Hair'in oyları ile birlikte Muhammed Mursi'ye verilen oylardan veya Ahmed Şefik ve Amr Musa'nın toplam oylarından oldukça fazladır. Bazıları bu seçmen kesiminin “üçüncü bloğu” oluşturduğunu savunmaktalar – Mısır siyasetini uzun yıllardır paralize eden “İslamcılar vs. Mübarek güvenlik aygıtı” oyununa “devrimci” alternatifi temsil eden bir siyasi güç.

Bu seçmenler, hem siyasi İslam'a hem de Mübarek rejiminin yapısını sürdüren “derin devlete” muhalefet ediyor. Fakat otomatikman ortak bir programa sahip ileriye dönük bir siyasi alternatif teşkil etmezler. En iyi şartlarda, Hüsnü Mübarek'in devrildiği bir buçuk yıldan az zaman içinde böyle bir program oluşturmak zor olacaktı.

Yüksek Askeri Konsey'in (YAK) Mübarek sonrası geçişi kötü yönetmesi, işleri daha da zorlaştırdı. Mübarek rejimi gibi YAK mezhepçi gerilimleri kışkırttı. Parti listeleri ve bağımsız adayların birleşiminden oluşan birinci parlamento (anayasaya aykırı olduğu hükmü verildi) seçimleri, yerleşik, önceden örgütlü güçlerin işine yaradı. Yeni bir anayasa yazmadan evvel bir parlamento ve başkan seçmek, en önemli siyasi tartışmaları rafa kaldırdı.

Fakat birleşik, ileriye dönük bir siyasi güç inşa etmenin önündeki tüm zorluklar, geçiş sürecinin kötü yönetilmesinden kaynaklanmadı. 60 yıllık otokrasiden sonra Mısırlıların çoğu, “İslamcılar vs. güvenlik aygıtı” çerçevesinin sınırlarını aşan siyasetleri tartışma yöntemlerine alışık değil. Sabahi ve Ebul Futuh, 1970'lerden beri siyasetin içindeler. Mısır'ın sorunlarına bazı ciddi fikirler formüle edecek yeteri kadar vakitleri vardı. Ancak beyanatlarının çoğu muğlaktı ya da bayat, tarihi geçmiş formülleri tekrar etti.

Birçok Nasırcı ve solcu, değişmez ilkeler olarak tasavvur ettiği şeylere sımsıkı tutunuyor ve siyasi alanı yeni fikirlere açmaya direniyorlar. Örneğin, özelleştirilen işletmeleri yeniden kamulaştırmak, bazı korkunç yolsuzluk vakalarının ve işçilerin sömürülmesi üzerine eğilebilir. Fakat bu tek başına sanayide sermaye yatırımını, üretkenliği ya da rekabet edebilirliği artırmayacak yahut emekçilere ve genç mezunlara insanca yaşanabilir güvenceli iş sağlamayacak yahut işlemeyen eğitim sistemini düzeltmeyecek. Mısırlıların karşı karşıya bulunduğu en acil sorunlar bunlardır. Bu meselelerin üzerine eğilen detaylı öneriler, hiçbir popüler başkanlık adayının kampanyasının en önemli ögesi değildi.

Bu adaylar ayrıca İslam'a saygının liberal ilkelerle uyum içinde nasıl olacağı üzerine tam eğilmediler. Demokratik bir İslami bakış açısı bireysel hakları – inanç, inanmama veya din değiştirme özgürlüğü, yanı sıra söz, basın, ifade ve bilim özgürlüğü – nasıl güvence altına alır? Kadınların toplumun tüm alanlarına erkeklerle eşit temelde tam katılımını garanti ve teşvik eden bir İslamcı program var mı?

Mübarek rejiminin birçok muhalifinin Birleşik Devletler ve İsrail ile ittifak ve 2003 Irak işgali gibi dış politika konularında pek çok şey dile getirdi. Fakat Mısır'ın karşı karşıya olduğu bölgesel ve uluslararası kısıtlar üzerine nasıl eğilecekleri konusunda nadiren samimi konuştular. 21. yüzyılda anti-emperyalist bir dış politika, 1950'ler ve 60'lardaki ile aynı manaya mı gelir?

Dış politika önemsiz olmasa da Mübarek'in devrilmesinden önceki 15 yıl zarfında grevlere ve diğer protesto eylemlerine girişen milyonlarca işçinin gündeminin başında değildi. Entelektüeller, Gazl el-Mahalla tekstil fabrikasındaki Aralık 2006 grevinden sonra işçi hareketini keşfetti ve İslamcılar büyük ölçüde yoktu. Bir avuç kahraman entelektüel kendilerini işçi meselelerine adamışken, işçi hareketiyle birleştirecek merkezi bir kampanya yoktu. Bu ise entelektüellerin işçilere saygı ve tevazu ile yaklaşmalarını ve kendilerininkini öne sürmeden işçilerin fikirlerini sormalarını gerektirecekti. Tekrar tekrar geri dönmeyi ve dramatik hiçbir şey olmuyorken bile teması sürdürmeyi gerektirecekti.

Demokrat İslamcıların, laik liberallerin ve solcuların başarılı bir üçüncü bloğun Mısırlıları zihinlerini bunaltan geçmişin kabusundan uyandıracak yeni bir siyaset dili ve tarzı icat ederek bu meseleler üzerine eğilmesi gerekecektir.

Joel Beinin, Stanford Üniversitesi'nde Ortadoğu Tarihi profesörüdür. Mısır işçi sınıfının tarihi alanında uzmandır. Editörlüğünü ve yazarlığını yaptığı kitaplar arasında Ortadoğu'da İşçiler ve Köylüler, Nil Üzerindeki İşçiler: Milliyetçilik, Komünizm, İslam ve Mısır İşçi Sınıfı 1882-1954 kitapları bulunmaktadır.

Egypt Independent sitesinden kizilbayrak.net tarafından çevrilmiştir.