Tutsak sınıf devrimcisi Zeynel Nihadioğlu’ndan THY direnişçilerine....

  • Arşiv
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • Devrimciler
  • |
  • 14 Temmuz 2012
  • 10:06

“İşçi sınıfı ya devrimcidir ya da hiçbir şey!”*


THY çalışanlarına…

Emekçi kardeşlerim!

Sınıf kardeşlerimizin mücadele ederek, bedeller ödeyerek kazandığı grev hakkı bugün sizin şahsınızda gasbedilmiş bulunuyor. Grev hakkı uzun yıllar boyunca can bedeli mücadelelerle kazanılmış bir haktır. Bu, işçi sınıfı ve emekçilere dönük köklü saldırıların en başında geliyor. Aslında THY’de devreye sokulan grev yasağı ilk değil. Yıllar önce lastik işkolundaki toplu iş sözleşmesi döneminde ortaya konan grev iradesi, ilgili mahkeme tarafından “milli güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle yasaklanmıştı. O zaman adına grev ertelemesi denilen bu olgu özünde yasaklamaydı. Bugün THY’de olan şey bunun herhangi bir mahkemeye ihtiyaç duymaksızın, sermaye hükümeti tarafından –en azından şimdilik- “kalıcı” olarak yasaklanmasıdır. Yasak, hızla hükümet ve Cumhurbaşkanı arasında gitti geldi ve onanmış oldu. “Burası Türkiye, böyle şeylere fırsat vermemek gerekir” diyen AKP şefinin “fırsat vermeyeceği” tek yer THY olmayacaktır. THY’deki bu yasak, yarın başkaca sektörlerde gelişebilecek grev ihtimaline karşı da uygulanacaktır. Eğer biz izin verirsek…

Metal sektöründeki 2012-2014 MESS grup TİS sözleşmesi sürecinde olası bir grev aynı pervasız yöntemle yasaklanacaktır.

THY işçisi bu yasak karşısında olması gerektiği gibi davrandı. 2500 kişi iş bıraktı. Bunun karşılığında 305 kişi “grev yasağı”na uymadığı gerekçesiyle işten çıkarıldı. Yine olması gerektiği gibi davrandınız ve dış hatlar terminali bölgesinde direnişe başladınız. Köleliğe, baskıya, sömürü ve zorbalığa karşı direnme hakkınızı kullandınız. Ancak size yönelen saldırılar bununla bitmedi. Havaalanı sınırları içerisinde her türlü eylem ve etkinliği de yasakladılar.

Grev hakkı elinden alınan işçi sınıfı hiçleşir. Öyleyse bu hakkı gasp edenlere güçlü bir karşılık vermek gerekir. Denilecektir ki sendikalar üzerine düşeni yapmıyor. Evet, bu çok doğru! Eğer biz işçiler olarak sendikaları mecalsiz unsurlara bırakırsak, eğer biz uzlaşmacı-bürokratik sendikal anlayışlara teslim olursak böylesi bir akıbetle karşılaşmamız çok doğal. Gebze’de 4 gün boyunca fabrikalarını işgal eden Çel-Mer Çelik işçileri “Sendika önlüğü giyiyorsan, sendika sensin” diyorlardı. Bu doğru ne anlama geliyor? Bizler ilerici öncü işçiler olarak taban irademizi ortaya koyacağız. Hem tabandan örgütlenerek gücümüze güç katacağız, hem de sendikaları önümüze katacağız. Bu konuda son yılların en güçlü örneği 78 gün boyunca süren Ankara’daki Tekel direnişidir. Tekel işçileri, kendilerini her fırsatta satmaya çalışan Tek Gıda-İş bürokratı Mustafa Türkel’i önlerine kattılar. Tek Gıda-İş Sendikası’nın bağlı olduğu Türk-İş Sendikası’nı önlerine kattılar. Birçok sendika ve konfederasyon birleşmek zorunda kalmıştı. Bu, Tekel işçilerinin, bürokratlarına uyguladığı taban basıncının bir sonucudur. Şimdi ise Tekel işçilerinin sürecindeki vatan haini Mustafa Türkel, utanmadan sizin direnişinizde boy gösteriyor.

Kardeşler!

Kabin çalışanları ve teknik elemanlar olarak direniş ateşini yaktınız. Bu direniş, hak gaspına uğrayan tüm işçi sınıfının direnişidir. Kazanım tüm işçi sınıfına mal olacaktır. Ben, bulunduğum Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden direnişinizi büyük bir heyecanla takip ediyorum. Yıllarca işçilik yapan biri olarak çalıştığım yerlerde üç aşağı beş yukarı benzer sorunlarla karşılaştım. Şimdi ise “Newroz eylemi”ne katıldığım gerekçesiyle F tipi cezaevinde yatıyorum. Tutuklanmadan kısa bir süre önce BDSP pankartıyla sizleri ziyarete gelmiştik. Şunu çok net söyleyebilirim ki hak arama mücadelesinin sınırı yoktur. Sermayenin bu tip saldırıları bana hep geçmiş yıllardaki mücadeleleri hatırlatır. Mensubu olduğumuz sınıf öyle bir sınıf ki 42 yıl önce DİSK’in kapatılmasına karşı sokakları işgal etti. Önlerine çıkan tankları aşıp, vilayeti alma cüreti gösterdiler. 15-16 Haziran eylemi öyle güçlüydü ki yasa derhal geri çekildi. Yasakları ancak bizim fiili “zor”umuz bozar. Başkaca seçeneğimiz yok. Çorum’da Alpagut linyit işletmelerindeki sınıf kardeşlerimiz iki ay maaşlarını alamadılar diye, Alpagut’ta öz yönetimi kurdular. Linyit işletmeleri, İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nün yapımına bir milyon lira gönderip, işçilerinin maaşlarını ödememişti. İşçi sınıfı iradesini böyle ortaya koyuyor. Bugünün işçileri olarak, tarihimizden öğrenmek ve uygulamakla yükümlüyüz. Tarihimiz işgallerle, grevlerle, direnişlerle doludur. Yasakları aşmanın başkaca seçeneği yoktur.

Sevgilerimle…

Zeynel Nihadioğlu

Edirne F Tipi Hapishanesi

A- 17 Edirne

* K. Marx