Tutanaklarda ana dilde eğitim - Çiğdem Toker

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 28 Ekim 2012
  • 06:12

Tutanaktaki dipnot şöyle diyor: 'Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi'.

Yer, TBMM. Tarih, 5 Ekim 2012. Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesindeki  yazım komisyonu, 'eğitim ve öğrenim hakkı ve özgürlüğü' maddesini görüşüyor. 'Türkçe olmayan' sözcükler, tahmin edileceği gibi Kürtçe. BDP'nin komisyon çalışmaları için önerdiği hukukçu uzman Meral Beştaş Daniş, konuşmasına Kürtçe başlamış. Sözcüklerin olması gereken yerde, tırnak içi noktalar var. BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın çevirdiği diyalog şöyle akıyor:  

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - ''...'(*) Kürtçe başlayayım, birkaç cümle söyleyeyim ama kimse anlamıyor Altan Bey dışında herhalde.
ATİLLA KART (Konya)- Ben anlıyorum.
ALTAN TAN (Diyarbakır)- Yo, Atilla Bey de anlıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ- Dilimizi bir konuşalım. '...'(*)
ALTAN TAN (Diyarbakır)- Yani 'Bugün toplantımızın başarıyla geçmesini diliyorum, hepinize hayırlı günler diliyorum.'
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ- ''...' (*)
ALTAN TAN (Diyarbakır) - 'Bu sorun, tarih' bir sorundur.
'RAHATLAMA

SAĞLANMAZSA TERS ETKİ YARATIR'

Sayfalar boyu uzayan diyalogların bir kısmı teknik. Ama 3-4-5 Ekim tarihlerini kapsayan görüşmelerde; kayda değer tartışmalar var. Ve tıpkı 'vatandaşlık' maddesi görüşmelerinde olduğu gibi, bu tutanak da 'vatandaşlık'la bağlantılı 'ana dil sorununun' güncel belgeleri niteliğinde. 

Örneğin, Altan Tan, 'Türkiye'de adettir' diyor. 'İyi bir şeyden bahsedileceği vakit batıdan örnekler verilir' diyerek, İsviçre, Kanada Belçika, İngiltere, İspanya'dan başlayıp doğuya, güneye gidiyor. Çin, Güney Afrika, Kanada'nın tümünde farklı ana dillerde eğitim olduğunu uzun uzun anlatıyor. 'Var, var var...' dedikten sonra soruyor 'Peki bizde niye olmuyor? Niye direnç gösteriliyor. Fazla eğip bükmeye gerek yok Kürt meselesi' diye sürdürüp şöyle diyor: 'Kürtçe ana dille eğitim başta olmak üzere, Kürtçe'nin kamusal alanda kullanılması, mahkemelerde, medyada, yayında, eğer Türkiye'nin iç barışını sağlayabilecek şekilde çözülemezse, bu rahatlama sağlanamazsa ters etki yapacağı kanaatindeyiz.'

'MAHMUR KAMPINA BERABER GİDELİM'
4 Ekim tarihli tutanağın 2. Sayfasındaki ayrıntı da ilginç. BDP Batman Milletvekili Ayla Akat, 'Kampa beraber gidebilmeliyiz. Çünkü ülkenin kanayan yarasının sonuç bulduğu alanlardan birisidir' deyip sürdürüyor:

'90'lı yıllarda evlerini, barklarını, doğdukları toprakları, hayallerini, her şeylerini bırakıp bir gece yarısı yollara düşen insanlar, gittikleri yerde de çölün ortasında da Saddam'ın zulmüyle karşılaştılar. Ama kendi topraklarında mülteci oldular. ... mayıs ayında gidip eğitim sistemlerini incelediğimde şunu gördüm: İlk beş yıl ana dilinde eğitim veriyor. Ama sonra verdikleri dil, ne Soranice ne Arapça;  verdikleri dil Türkçe.. Türkçe'yle devam ediyorlar... Sordum, 'Neden Türkçeyle aranızda böyle bir bağ var?' 'Sonuçta biz oradan geldik, oraya döneceğiz' yaklaşımı var. Bunu Türkiye insanı bilmiyor, ben de bilmiyordum.'

Tutanakları okurken, gözümün önüne, 12 Haziran seçimlerinde Silvan'ın bir köyünde rastladığım seçim aracı geliyor. Üstünde AK Parti'nin ampul amblemi ve milletvekili adayının fotoğrafı olan 'giydirilmiş' aracı. Kapı tarafında Kürtçe bir slogan yazılı. Tepedeki hoparlörden yayılan Kürtçe anons, adayın vaatlerini duyuruyor.

Burada bir kısmına yer verebildiğim tutanaklar, seçim propagandasında kısıtlamaya takılmayan Kürtçe'nin, Ankara'da Meclis binasında 'Türkçe olmayan kelime'ye dönüşme serüvenini anlatmakla kalmıyor. Osmanlı sonrası devlet refleksinin tarihsel dinamiklerini de yansıtıyor.

Akşam / 28.10.12