TOGO işçilerine mektup...

  • Arşiv
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • Devrimciler
  • |
  • 14 Temmuz 2012
  • 10:07

“Sıkıysa yağmasın yağmur,
Sıkıysa uyanmasın dağ
Bu yürek ne güne vurur...”

TOGO işçisi kardeşler,

Direnişinizi yakından takip ediyorum. Arada bazı gazeteler üzerinden gelişmelerden haberdar oluyorum. İki ayı aşkın süredir direniyorsunuz. Haklı davanızı sonuna kadar destekliyorum. Yıllarca TOGO’da kölece yaşam ve çalışma koşullarına maruz kaldınız. Düşük ücretle çalıştırıldınız. Sigortanız aylarca yatırılmadı. Yeri geldi çalıştığınız fabrikada “iş kazası”na maruz kaldınız. Ürettiğiniz ayakkabılar ülkenin dört bir yanına gönderildi. Yüksek fiyatlara satıldı. Bilcümle parababalarına giymeleri için ayakkabı ürettiniz. Başbakan’a bile ayakkabıyı siz ürettiniz. O kadar çok ayakkabı üretmenize rağmen siz hiç alamadınız. Heveslendiniz belki alıp giyeyim diye... Patronunuzla konuştunuz 220 TL dedi. İnsanın kendi ürettiği ayakkabının, neredeyse maaşının yarısına satılması ne garip şey! Ses çıkarılmaz da ne yapılır?

Çalışma koşullarınız cehennemi andırıyor. Bir nebze hafifletmek için sendikalı olmak istediniz. Deri-İş Sendikası’nda örgütlendiniz ve işinizden oldunuz. Şimdiyse kapı önünde direniyorsunuz. Bu bir onurdur. İnsan ekmeğini yitirebilir ama onurunu asla yitirmemelidir. Bu anlamıyla sizleri kutluyorum. Böylesi direnişlere Ankara’nın çok ihtiyacı var. Orada, bir İstanbul kadar direniş olmuyor. Bu anlamıyla direnişiniz önemli bir yerde duruyor. Yıllar önce Sincan OSB’de TEGA işçileri sendikada örgütledikleri için işten atılıp direnişe geçmişti. Sonra da TEKEL işçilerinin 78 günlük görkemli direnişi. Ardından tek kişilik direnişiyle Cansel Malatyalı direnişini sürdürüyor. Bu dönem böyle... Direnişlerimiz parça parça...
Ama onu da aşacağımız günler gelecek. Birleşeceğimiz, milyonlarca nasırlı el olarak meydanları dolduracağımız günler çok uzak değil...

Kardeşler;

Sermaye sınıfı asalaktır. Bizi sömürerek, kanımızı içerek kendini var eder. Büyür. Bizim sırtımızdan kazandıklarıyla lüks şatolarında günlerini gün ediyorlar. Bizlerse kölece yaşam ve çalışma koşulları altında inim inim inletiliyoruz. İki ay önce siz “Artık yeter dediniz. Size takılan kölelik zincirlerini parçalayıp attınız. Bu direnişi mutlaka kazanmalısınız. Çünkü siz sadece kendiniz için değil yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin haklı davasını savunmak için direniyorsunuz. Siz kazanırsanız, kazanan sadece siz değil Türkiye işçi sınıfı olacaktır. Türkiye işçi sınıfına zaferi müjdelemenizi bekliyoruz.

1962 yılında Kavel işçileri direnişteydi. Onların parolası “Çelik kenet”ti. Bence her direnişin parolası olmalı. Sizin de parolanız “İşgal, grev, direniş!” olmalıdır. Mektubunuzu, iyi haberlerinizi hücremde bekliyor olacağım.

Sevgilerimle...

Zeynel Nihadioğlu

Edirne F Tipi Haphanesi

A-17 Edirne