Suriye'ye askeri müdahale olacak mı? - Maxime Azadi

  • Arşiv
  • |
  • Uluslararası Siyaset
  • |
  • 30 Mayıs 2012
  • 10:57

Hula kentinde henüz hiçbir tarafın üstlenmediği katliamın ardından Suriye’ye askeri müdahale yeniden gündeme geldi. Fransa ve Belçika böyle bir senaryodan bahsederken, Amerika şimdilik böyle bir kararın uygun olmadığını düşünüyor, Çin ve Rusya müdahaleye karşı. Bölgesel savaş 2013’te mi?


Mart 2011’den bu yana Suriye’de şiddet olayları yaşanıyor. Arap dünyasındaki ayaklanmanın ulaştığı noktalardan biri olan Suriye’de tıpkı Libya’da olduğu gibi Batılılar desteğinde “muhalif” bir grup oluşturuldu. İç muhalefete dayanmayan bu müdahale halen devam ederken, 12 Nisan’da BM özel temsilcisi Kofi Annan’ın çözüm planı çerçevesindeki ateşkese uyan yok. Katliamlar her iki taraftan da geliyor.

BM KAYNAKLI BİLANÇOLAR DOĞRU MU?

Batılı haber ajanslarına göre şu ana kadar 10 bini aşkın kişi hayatını kaybetti. Temel kaynak ise Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) temel bileşeni olan Müslüman Kardeşler’e bağlı Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi. Batılı ajanslar, sözkonusu bilançoyu verirken BM’ye de dayandırıyor. Oysa BM’nin onayladığı herhangi bir bilanço yok. Verilen rakamlar BM İnsan Hakları Komiseryası’nın bazı uzmanlarından geliyor. Ancak BM tarafından onaylanmış raporlar değil. Analistlere göre böyle bir rapor kabul edilmiş olsaydı, BM Güvenlik Konseyi’nin uluslar arası bir müdahaleye onay vermesi gerekecekti. Sadece BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin BM adına konuşma hakkı var.

BM adına rakamlar veren Batılı ajansların ABD öncülüğündeki devlet gruplarını “uluslar arası toplum” olarak yansıtmasının da bir gerçekliği bulunmuyor. Bir yandan manipülasyonlar tam gaz devam ederken, diğer yandan Suriye’de bir katliam gerçeği var.

ELÇİLER SINIRDIŞI EDİLDİ

Hula’daki katliamı üstlenen olmadı. Beşar El Esad rejimi “teröristleri” suçlayarak soruşturma başlattıklarını açıklarken, Batılı devletler rejimi suçlayarak kınadı. Tahran, Moskova ve Pekin, katliama tepki vermekle birlikte, Suriye rejimini hedef gösteren bir açıklama yapmayı reddetti.

Batılı ülkeler Hule katliamını gerekçe göstererek tepkilerini sertleştirmeye karar verdi. Salı günü Fransa, Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya, ABD ve Kanada, Suriye elçilerini sınırdışı etme kararı aldı. Çarşamba günü de Türkiye Suriyeli diplomatları 72 saat içinde sınır dışı etme kararı aldı

FRANSA VE BELÇİKA’DAN ASKERİ MÜDAHALE SİNYALİ

Fransa’nın sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande, “uluslar arası hukuka saygı koşulu” ile Suriye’ye askeri bir müdahalenin olabileceğini söyledi. France 2 televizyon kanalında konuşan Hollande, “Uluslararası hukuka saygı gösterilmesi şartı ile yani (BM) Güvenlik Konseyi’nin kararı ile askeri bir müdahale” olabileceğini belirtti. Hollande, askeri olmayan bir çözümün de bulunması gerektiğini ifade ederken, “Şimdiden itibaren Başar El Esad rejimini kovmak için baskı yapılması gerekiyor. Başka bir çözüm bulmamız gerekiyor” dedi.

Belçika da askeri bir senaryodan bahsederek, ülkesinin BM kararına dayalı askeri bir müdahaleye katılabileceğini açıkladı. Buna karşın Beyaz Saray, askeri müdahalenin şimdilik uygun karar olmadığını, daha fazla kaos ve katliama yol açacağını belirtmekle birlikte, askeri müdahale dahil hiçbir seçeneği de dışlamıyor.

RUSYA VE ÇİN KARŞI

Çin, Hula katliamı ardından askeri müdahale fikrinin ortaya atılması ardından Çarşamba günü yaptığı açıklamada askeri müdahaleye karşı olduğunu bildirdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Liu Weimin, “Çin, Suriye’ye askeri bir müdahaleye ve zorla rejimi değiştirmeye karşıdır” dedi. Rusya ise başından beri Suriye’ye yönelik askeri bir müdahaleye karşı olduğunu söylüyor.

FABIUS: HENÜZ HİÇBİR DEVLET KARA OPERSYONUNA HAZIR DEĞİL

Nicolas Sarkozy’nin gidişi ardından Fransa’nın sosyalist Cumhurbaşkanı’nın dış politikasında da ilk elden ciddi bir değişiklik olmadı. Le Monde gazetesine mülakat veren Laurent Fabius, Başar El Esad’ı “kendi halkının katili” olarak tanımlarken, gitmesi gerektiğini, ancak ne kadar erken giderse o kadar iyi olacağını söyledi. Fabius’a göre Suriye’ye yönelik eylemler iki sınırla karşılaşıyor: Biri, Rusya ve Çin’den dolayı BM Güvenlik Konseyi’nde konsensüs oluşmaması. Diğeri, Suriye ordusunun güçlü olması. Fabius, “Hiçbir devlet şimdilik bir kara operasyonu öngörmeye hazır değil. Başta Libya’ya olmak üzere bölgeye yayılma riski çok korkunç olur” dedi. Bu durumda Fransa’nın üç yönde eylemlerini yoğunlaştıracağını söyleyen Fabius, “Önce, yaptırımları sertleştirmek, mümkünce Güvenlik Konseyi nezdinde. Sonra, belirleyici bir rolü olan Rusya ile çalışmak… Son olarak, muhalefetin toplanmasını teşvik etmek” dedi.

Fabius, Suriye konusunda “Yemen çözümünü” de gerçekçi bulmuyor: “Bir diktatörün düşüşü ve yerine evlatlarından birinin yerleştirilmesi senaryosu, şurada burada geliştirilen bir fikir. Ama durumlar aynı değil. Yemen’de mevcut iktidar Suudi Arabistan gibi bir ülke tarafından destekleniyordu. Suriye iktidarı ise Rusya ve İran’ın desteğini alıyor. İlgili coğrafik alan ile yayılma riskleri ve ne de askeri sorun aynı değil. Bu durumda karşılaştırma yapmanın sınırları var.”

TÜRKİYE’NİN ROLÜ

Türkiye’de AKP rejiminin diktatoryal bilançosuna rağmen Fransa’da yeni hükümeti bu ülke ile ilişkilerini iyi tutma yönündeki pozisyonunu sürdürmeye niyetli. Özellikle de İran ve Suriye nedeniyle. Sosyalist Parti, muhalefette iken de Türk hükümetinin faşizan uygulamalarına karşı kısık sesle tepki gösteriyordu. Fabius, “Ekonomik ve diplomatik boyutta, örneğin Suriye ve İran sorunlarında büyük bir rol oynayan Türkiye ile açılan bağları yeniden düğümlemek önemlidir” ifadelerini kullandı.

Savaşın en büyük unutulmuşları ise Kürtler. Ancak buna rağmen Kürtler, bu tarihi fırsatı kaçırmamakta kararlı görünüyor. Demokratik özerklik yolunda anadil okulları, komün ve meclisleri, nüfusun yüzde 15’inden fazlasını oluşturan Kürt halkının güvenliğini sağlamak için de öze savunma komiteleri kuruldu. Batılı devletler Kürtlerin durumunu açık bir şekilde henüz gündemlerine almış gözükmeseler de, Suriye ve Ortadoğu’nun geleceğinin doğrudan Kürtlerin durumuna bağlı olduğu uzun süre görmezden gelinemeyecek gibi görünüyor.

Öte yandan Tüm bu gürültü arasında Kofi Annan planının başarıya gidip gitmeyeceğinden söz eden de yok. Batılı ülkeler Suriye elçilerini sınırdışı ederken, gönderdikleri özel temsilci Kofi Annan ise Suriye Devlet Başkanı ile Şam’da görüşüyor ve Esad’a şiddetin durması için hemen harekete geçmesi çağrısını yapıyordu.

BÖLGESEL SAVAŞ 2013’TE Mİ?

Peki İran, Rusya ve Çin’e rağmen Suriye’de savaş olacak mı? Ortadoğu uzmanlarından Adil Bayram’a göre, Annan planının başarılı olacağına zaten hiç kimse inanmamıştı. “Plan, tarafların savaşa tam hazır olmadığı ve savaş koşullarının oluşmadığı bir ortamda gereken oyalama siyasetinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Taraflar askeri ve diplomatik hazırlıklarını güçlendirebilmek için ‘Oyalama planı’nı reddetmemişti.”

Suriye’de barış umutları gittikçe tükendiğine dikkat çeken Bayram, şu öngörülerde bulunuyor: “Öncelikle terörün daha da tırmandırılacağı anlaşılıyor. Ardından ise savaş gelecek. Muhtemelen 2012 sonuna kadar artan terör dönemi olurken, 2013 Suriye’de savaş yılı olacak!”

Ancak Bayram, Suriye’nin ne Irak, ne Libya, ne de Afganistan olmadığını belirterek şu tespitlerde bulunuyor: “Suriye tarihten beri bölge siyasal statükosunun belirlendiği alandır. Baba Esat döneminde de Şam siyaseti bir Ortadoğu siyasetiydi. Şimdi yaşanacak olası bir Suriye savaşı da bir Ortadoğu savaşı olacak. Suriye’de terörün savaş halini alması, Doğu Akdeniz’den Afganistan’a kadar uzanan bir bölge savaşını ortaya çıkartacak. Bu da 1991’den beri yaşanan Üçüncü Dünya Savaşı’nın zirvesi olacak.”

ANF / 30.05.12