Suriye'de 'devrimi çalan korsan' kim? - Fehim Taştekin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 02 Kasım 2012
  • 06:28

IA’in geçen yaz boyunca Türkiye-Suriye sınırında silah geçişini organize ettiğine dair Amerikalı yetkililere dayandırılan onlarca haberin ardından ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton önceki gün Zagrep’de çıkıp radikal unsurların ‘Suriye devrimini çaldığından’ söz etti. Dahası İstanbul merkezli Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) defterini düren bir çıkışta bulundu: “SUK artık muhalefetin lideri olarak görülemez.” Clinton’ın sözlerindeki en can alıcı unsur şuydu: “Cephede savaşan ve ölenlerin temsil edilmesi gerekiyor. Muhalefet 20, 30, 40 yıldır Suriye’de bulunmayan kişiler tarafından temsil edilemez.”

SUK’un bırakın Suriye içindekileri diyasporada kümelenmiş muhalif unsurların tamamını kuşatamadığı, ülke içindeki süreçlere etki edemediği ve ciddi temsil sorunları yaşadığı başından beri biliniyordu. 1 Nisan’da İstanbul’daki Suriye’nin Dostları Toplantısı’nda SUK, Suriye halkının temsilcisi ilan edilirken ABD bu gerçeğin farkında değil miydi?

Türkiye’nin asılmasıyla 129 ülke tarafından tanınmak SUK’un temsil kabiliyetini arttırmadı. Ayrıca silahlı kalkışma sürecinde inisiyatif alan Kaide bağlantılı unsurların CIA gibi casusluk şebekelerinin yardımı ya da en azından göz yumması olmadan Suriye cephesinde arz-ı endam etmeleri mümkün olur muydu? Selefi grupların palazlanmasına yol açan ABD’nin bölgedeki müttefikleri Suudi Arabistan ile Katar’ın yardımları değil miydi? Peki ne değişti de ABD, SUK’un üzerine çizdi ve ‘özgürlük savaşçıları’ birdenbire ‘devrim korsanları’na dönüşüverdi!

Türkiye’nin sınırları

Belli ki Türkiye üzerinden yapılan hesapların hiçbiri tutmayınca ABD süreçle daha yakından ilgilenmeye karar verdi. ABD, SUK ile ilgili açık tutumuyla ‘oyun kurucu’ olarak ortaya çıkan Türkiye’nin sınırlarını da göstermiş oldu.

Hatırlatmakta fayda var: ABD başından beri Suriye meselesine daha temkinli yaklaşıp muhalefet olgunlaşıncaya kadar işi ağırdan almayı tercih ediyor. Türkiye, 1 Nisan toplantısında SUK’un ‘Suriye’nin yegâne temsilcisi’ olarak tanınmasını istemiş ama müttefikler ‘SUK, Suriye halkının bir temsilcisi’ ifadesiyle yetinmişti.

Esad rejiminin en fazla mağdur ettiği Kürtleri dahi içine alamayan SUK’un temsil kabiliyetindeki sorunların zaman içinde aşılabileceği düşünüldü. ABD epey zaman Suriye muhalefetinin kapsama alanını genişletmek için uğraştı. Şam’dan çekilen Amerikan Büyükelçisi Robert Ford’un neredeyse tek işi buydu. Ama olmadı. Üstelik Türkiye’nin etkisiyle SUK içinde Müslüman Kardeşler’in öne çıktığı eleştirileri Batı basınında yer almaya başladı. Buna ilaveten Esad rejiminin kısa vadede düşeceğini öngören Türkiye kaynaklı projeksiyonlar da tutmadı.

Yeni bir örgüt doğuyor

Clinton’ın çıkışının zamanlaması önemli. Muhalifler 3-7 Kasım’da Doha’da bir araya gelip yeni yapılanma üzerinde çalışacak. ABD’nin hedefi bu toplantıdan yeni bir muhalefet şemsiyesi çıkarmak. Foreign Policy dergisine konuşan bir Amerikalı yetkiliye göre Robert Ford, 15’i SUK’tan, 15’i farklı muhalif gruplardan ve 20’si Suriye içindeki muhalif gruplardan olmak üzere 50 kişilik yeni bir konsey kurulması için bastırıyor. Dün konuştuğum SUK’a yakın bir kaynak, Kürtlerle uzlaşma çabalarının çöktüğü 4 Temmuz’daki Kahire toplantısından beri ABD ile sorun yaşadıklarını aktardı.

Kürtler kırılma noktası

Muhalif temsilcinin bana söylediği şu: “Kahire’deki toplantıda SUK ile Ford arasında sert bir tartışma yaşandı.

Tartışmanın nedeni SUK’un Suriye’nin üniter yapısında ısrar edip Kürtlere özerklik garantisi vermekten kaçınmasıydı. ABD daha sonra doğrudan Suriye içinden sivil toplum örgütlerin ulaşma çabasına girişti. Suriyeli muhaliflere yardım adı altınta ayrılan 100 milyon doları da tamamen casusluk faaliyetlerine harcadı. SUK, Doha’da oluşacak yeni çatı örgütünün bel kemiği olarak kalmak istiyor ama ABD, SUK’un temsil gücünü zayıflatmaya çalışıyor.

ABD Suriye’de bir rejim değişikliğine hazır değil ve zaman kazanmak istiyor. BM-Arap Birliği Özel Temsilcisi El Ahdar el İbrahimi’nin de siyasi çözüm çabalarını dikkate alarak Esad rejimiyle pazarlık yapabilecek yeni bir yapı ortaya çıkarmaya çalışıyor.” Bu yeni süreçten ne çıkacağı meçhul ama meçhul olmayan bir şey var: İnisiyatif hem sivil hem askeri muhalefeti organize etmek için uğraşmış olan Türkiye’den Katar eksenine kayıyor.

Radikal / 02.11.12