Sınıfta çakmak - Şükran Soner

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 10 Temmuz 2012
  • 04:58

İktidarlarının insan hakları karnesinin giderek bozulduğu, sınıfta çaktığının son itirafı, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan... Dünün tarihi ile haberlerde öne çıkan, uçakta dönüş yolunda yanındaki gazetecilerle yaptığı röportajlardan alıntılardan çıkan satırbaşlarını şöyle özetleyebiliriz: Dışişleri Bakanlığı olarak çok önceden verilmiş kararlarına göre zaten AİHM’deki düşünce suçlarına ilişkin açılmış davalarda savunma yapmaktan vazgeçtikleri, savunma sorumluluğunu Adalet Bakanlığı’na devrettiklerini anımsatıyor. Türkiye aleyhine açılan, kaybedilen davalarda, giderek artan oranlarda hem sayısal hem de parasal tazminat cezalarına mahkûm olduğumuz gerçeğinin altını çiziyor. Silivri yargılamaları ile bağlantılı da açılacak çok sayıda davada, özellikle uzun tutukluluklar bağlantılı mahkûmiyetlerin kaçınımaz olacağını kabul ediyor.

Manisa Milletvekili Hasan Ören’in dün bizlere de ulaşan, büyük olasılıkla hükümet adına yanıtlanmayan, Meclis Başkanlığı’na çok sayıda verilmiş soru önergeleri arasında yerini alacak konuya ilişkin başvurusunda da, insan hakları ihlallerinde sınıfta çaktırıldığımız bozuk karne üzerinde duruluyor. Türkiye’nin AİHM mahkûmiyet kararlarına bağlı olarak giderek artan cezalar ödemek zorunda kalmasının yanında, insan hakları karnesinin utanç verici konumu karşısında uluslararası ayıplı durumunun altı çiziliyor. AİHM’de 1milyon kişi adına açılmış dava sayısı ortalaması 79 iken, Türkiye için dava sayısının 118’e çıktığı, Türkiye’nin 47 ülke içinde insan hakları ihlallerinde en kötü konumda 1. sırada yer aldığı belirtiliyor. Türkiye’nin 2011’de mahkûm olduğu 83 kararın 53’ünün ise doğrudan uzayan dava süresi, yargısız infaz anlamına gelen ön tutukluluklarla ilişkili olduğu açıklanıyor. Soru önergesine yanıt gelirse AKP iktidar sürecindeki büyük tırmanış da çok çıplak ortaya çıkacak; AİHM’ye giriş tarihi olan 1992-2002 süreci ile 2002-2012 yılları süreci arasındaki artışlar, ödenen tazminat miktarları ortaya çıkacak.

***

Başbakan Erdoğan, Davutoğlu, iktidarlarının pek çok bakanı, milletvekili daha adaletin olumsuz işleyişinden, uzun süreli ön tutukluluklardan yakınıyorlar ya... Meclis’in tatile girmeden son torba yasası değişikliği içine sokulmuş yargı paketinin anlamlı ölçeklerde hukukun işleyişinde olumlu sonuçlar doğuracağı pazarlaması yapıldı ya... Hukukun işleyişi, özel yargı elinde soyut terör suçları, yargılama hakkının tutulmasının sakıncaları boyutunda... DGM’lerin devamı özel yargı düzeninden sonra, özel yargı kaldırılıyormuş gibi yapılarak aslında özel yargı kalkmadan, bir yeni özel yargı düzeninin özel ihtisas mahkemeleri ile gündeme sokulması, üçlü yargı düzeni yaratılması gerçeğinin hukuk devleti düzeni, insan hakları sakıncaları bir yana...

Bugünün insan hakları ihlallerinde binlerce sanıklı, hiç sonlandırılamayacak gibi ortada duran davalar çıkmazında, siyaseten nefes almaya dönük tahliyeler beklentileri de birkaç gün içinde havası alınmış balona dönüşüverdi... İktidarlarının sorumluluk almadan yakınıyor gibi siyasal duruş sergilediği kitlesel ön tutukluluklar karşısında, kamuoyunun vicdanını kanattığı söylenen en göze batmış tutukluluklar için bile yaratılan beklenti ile buluşmayacak bir sonuçla yüz yüze gelme olasılığı giderek kuvvetleniyor. Torba yasasını çok belli çok farklı amaçlara, en çok da geleceğe dönük, kendilerini vurabilecek ataklara karşı kaygıları başta, biraz da “özel yargıyı kaldırıyoruz, insan hakları hukuk ihlallerine karşı önlem alıyoruz..” propagandası için.. öngörmüş, torba yasasının çıkış günleri ile bir-iki gün sonrasında sonuçlarına ilişkin, iktidarlarının aynı vitrindeki sözcülerinin söylemlerinde, günle hatta saatle değişen çok çarpıcı değişiklikler gündemde...

“Düşünce suçlarından uzun süreli ön tutuklu kalanlar, milletvekilleri, sıradan eylemden örgüt suçlusu gibi tutulan öğrenciler yararlanacaklar..” toptancı, müjdeli söylemlerinin yerine hafta sonu, dün öne çıkan açıklamalarda sadece ve sadece “Yeni yasayı yargı, davaların, kişilerin özeli üzerinden yorumlayarak ancak tahliyelere karar verecek” şablonu öne çıkıverdi... Kameralar, mikrofonlar önünde yapılmış müjdeli açıklamalardan çok çarpıcı çark edişin hesabını kim verecek ki? Sayın Başbakan, bakanlardan başlayın, siyasi sorumlulardan bu hızlı çark edişin hesabını sorabilecek, açıklamaları yan yana koyarak olsun anımsatabilecek özgür medya mı var ki? Yandaşlar ağızlarının suyunu akıta akıta, siyasi sorumluların ne kadar insan haklarından yana olduklarını, hak hukuk ihlalerine karşı çıktıklarını, ortak koro halinde uysa da uymasada her fırsatta açıklayıp durmaktalar. Çıkmayan tahliyelerin de nasılsa sorumluları olmayacak. Yargı, kişiler, davalar özelinde karar vermiş olacaklar. Kimsenin sırtında küfe olmayacak...

Nasılsa en sihirli(!), en yetkin ağzıdan çıkan en son açıklamada “son söz yargının” vurgulaması var değil mi?

Cumhuriyet / 10.07.12