Sembol kayıp için son iki ay

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 04 Haziran 2012
  • 08:45

Cumartesi Anneleri'nin sembol kayıplarından olan Hasan Gülünay'ın dosyası, 'usulen yazışma'lar yüzünden temmuzda düşecek.

İstanbul ’da 20 Temmuz 1992’de sabah evinden çıkıp kendisinden bir daha haber alınamayan dört çocuk babası Hasan Gülünay’la ilgili dosya iki ay sonra zamanaşımından düşüyor. Kaybolduğu tarihte İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görüldüğü iddia edilen Gülünay’la ilgili, savcılık ve emniyet arasında son üç yıldır ayda bir usulen yapılan yazışmadan başka adım atılmıyor.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 18 Temmuz 1992’de yaşadışı TKP/ML TİKKO’ya karşı operasyon başlatmıştı. Arananlar içinde Hasan Gülünay da vardı. Gülünay, iki gün sonra Tarabya’daki evinden çıktı ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Eşi Birsen ile 1-10 yaşlarındaki dört çocuğu günlerce beklediler.

Arayış sürerken, aynı operasyon kapsamında 16-23 Temmuz 1992 arasında İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında bulunan Erdal Çam, serbest bırakıldıktan sonra Birsen Gülünay’ı buldu. “Hasan’ı emniyette gördüm” dedi. Çam’ın iddiasına göre eşi, “Ben Hasan Gülünay, beni kaybedecekler” diye bağırmıştı. Yüksel Özdemir adlı bir kişi de polislerin, “Hasan Gülünay bize bomba ve silahla saldırdı” dediğini öne sürdü. Gülünay ailesi, dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ’la görüştü. İddiaya göre Kocadağ, aileye “Hasan’ın yaralarının iyileşmesini bekliyoruz, bırakacağız” dedi. Ancak hiçbir sonuç alınamadı.
Gülünay’ın kaybedilmesi 11 Eylül 1992’de TBMM’ye taşındı. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, hem iki tanığın beyanı hem de Kocadağ’a atfedilen sözlere ilişkin, “Bu iddialar bölücü örgütlerin propagandasını yapmaya yöneliktir” dedi. Kocadağ da 1994’te İstanbul Valiliği’ne gönderdiği yazıda, “amaçlarının emniyeti karalamak olduğunu” öne sürdü. Kocadağ, iki yıl sonra Susurluk’ta ölürken, Gülünay’ın eşi Birsen ‘Cumartesi Anneleri’ mücadelesine katıldı.

Düşene kadar yazışma

İnsan Hakları Derneği 18 faili meçhul cinayet ve gözaltında kaybın Ergenekon kapsamında incelenmesi amacıyla 29 Mayıs 2009’da İstanbul Savcılığı’na başvurdu. Dosya 25 Haziran’da Savcı Abdulaziz Özatlan’a geldi. Özatlan, 17 Temmuz’da İstanbul Emniyeti’nden Gülünay’la ilgili evrakı istedi. Emniyetin gönderdiği yazıda, Gülünay’ın 1992’den beri üç ayrı vakadan ötürü arandığı, “iddia edildiği gibi 20 Temmuz 1992’de yakalandığına dair bir kaydının” olmadığı, Erdal Çam’ın da gözaltına alınmadığı belirtildi. Savcı Özatlan, 15 yıllık zamanaşımının dolduğunu savunup dosyayı kapattı. İtiraz üzerine Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, soruşturmanın devamını kararlaştırdı. Dosya yeniden Savcı Özatlan’a geldi. Özatlan da emniyete yolladığı yazıda, “Soruşturmaya iddiaların zamanaşımına uğrayacağı 20 Temmuz 2012’ye kadar devam edilecektir” dedikten sonra, araştırmaya devam edilerek, ayda bir bilgi verilmesini istedi. Savcılık ve emniyet, 20 Temmuz 2012’ye kadarki süreyi aynı yazışmaları yineleyerek geçirdi. Dosya, iki ay sonra zamanaşımı nedeniyle düşecek.
Deniz Gülünay, Hasan Gülünay’ın dört çocuğundan ikincisi... Deniz’in dedesi Bayram Eyi, 1 Mayıs 1977’deki katliamda ölmüştü. Babası Hasan, 1992’de kaybedildi. Deniz Gülünay, babası kaybedildiğinde daha sekiz yaşındaydı: “Sabah çıkıp akşam gelmemişti. Biz anlayamadık. Eylemlere giderdik, oyun gibi gelirdi. Babamızı aradığımızın farkında bile değildik. En küçüğümüz bir yaşındaydı; babayı hiç görmedi.”

Kızı: Alacaklıyız

Deniz Gülünay, babasının polislerce gözaltına alınıp öldürüldüğünü düşünüyor: “Devlet yaptığı hiçbir katliamı kabul etmiyor. Katlettiği kişiler hak etti diye bakıyor. Biz biliyoruz ki, Hasan Gülünay ilk değildi. Başka bir sürü kayıp vardı. Hepsi birden sırra kadem basamaz. Onlar ‘Görüşürüz’ demeden gidecek insanlar değildi. Babamın devlet tarafından fikirlerinden ötürü katledildiğini biliyoruz. Devletten alacaklıyız. Er ya geç alacağım.”

Radikal / 04.06.12