Sağlık Bakanlığı değil, istihbarat merkezi! - İnci Hekimoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 11 Temmuz 2012
  • 10:27

Kürtaj ve gebelik fişlemesi meğer, Sağlık Bakanlığı’nın tek fişleme skandalı değilmiş. Meğer tüm sağlık verilerimiz Sağlık Bakanlığı tarafından toplanıyor ve dosyalanıyormuş.  Kadınların gebelik bilgilerinin aile hekimlerine ve ailelerine bildirilmesine ilişkin haberleri yalanlayan Sağlık Bakanlığı bu kez fena faka bastı.  Bianet’in haberine göre, İstanbul Tabip Odası’nın ele geçirdiği genelge, Bakanı tekzip ediyor.

İlki Mayıs 2011 tarihli olan genelgede hastaların tüm test sonuçlarının Sağlık Bakanlığı'na iletilmesi isteniyor.

30 Mayıs 2012 tarihli son genelgede ise  20343 sayılı e-laboratuvar sistemine veri girişleriyle ilgili bir yazışmadan bahsedilerek, 'Kamu, vakıf, özel hastane, özel laboratuar, halk sağlığı laboratuarı, özel tıp sağlık merkezleri ve özel kliniklerden kalite değerlendirme verilerinin girilmesi istenmiştir' deniyor.

Ayrıca ilk genelgeye uymayan laboratuvarlara hastaların bulgularının elektronik sisteme yüklenmesi için de 30 Haziran 2012'ye kadar süre tanınıyor.

Hastanelerdeki kuyrukları kaldırmakla övünen Sağlık Bakanlığı’nın tüm faaliyetlerini, halkımızın algı eşiğinin ‘düşüklüğü’ne güvenerek yürütmesinin sonucu henüz anketlere yansımıyor olabilir ama o yapılan makyajın her gün bir tarafı akıyor.
Tam gün yasası vs. gibi paralı sağlık hizmetinin altyapısını kuran bakanlık, kaliteli sağlık hizmeti vermek yerine, anlaşılan tüm mesaisini vatandaşı fişlemeye ayırıyor.

Hastaneler ise adeta gelişkin birer kliniğe dönüştürülüyor. Tam gün yasasına rağmen, saat 16.00’dan sonra boşalan hastanelerin eskisinden en önemli farkı, deneyimli ve birikimli öğretim üyelerinin özele kaçmak zorunda bırakılması. Bunun nedenini şimdi getirilen Tamamlayıcı Özel Sağlık Sigortası’nın kazığını yiyen vatandaş eminim anlayacaktır.

Ya kaliteli sağlık hizmeti almak için özele gidecek ve o parayı ödeyecekler ya da ikinci , üçüncü sınıf sağlık kuruluşlarında az deneyimli, az bilgili sağlık personelinin elinde kobay olacaklar.   
 
Bu acımasız, insafsız ve imansız politikanın yaratıcıları asıl işlerini bırakmış, alkolle, fişlemeyle, vatandaşın en önemli ‘mahremiyet’ hakkını ihlal etmenin yollarını aramakla uğraşıyorlar.

Hükümetin  her kurumu adeta bir fişleme merkezi, istihbarat servisi haline getiriliyor. Belki de henüz bilmediğimiz diğer bakanlıklardaki benzer uygulamalar da önümüzdeki günlerde açığa çıkacak.  

Bütün bu bilgileri bir merkezde toplayıp, her birimiz için ayrı ayrı dosya oluşturulduğuna, yeri ve zamanı geldiğinde aleyhimizde kullanılacağına  hiç şüphem yok.

Hele ki, Polis Akademisi Başkanlığı'na layık gördükleri ortaçağ zihniyetinin ‘Özlü Sözler’iyle yetişen güvenlik personelinin bulunduğu bir ülkede… Hiç öyle FBI’ın kurslarında yetişmelerine de gerek yok. Bugünkü uygulamalara imza atanların ne kadarı o kurslarda yetiştirildi bilinmiyor ama  manipülasyon, dezenformasyon, kara propaganda ve tabi fişleme konularında uzman oldukları görülüyor. 

Polis Akademisi Başkanlığı’na getirilen zat bundan böyle, 15’inde kaçırılmış, satılmış ya da tecavüze uğramış kızlara "15'inde kız ya erde, ya yerde olmalıdır” mı diyecek, yoksa bu tecavüzden hamile kalmış kıza  “erkeğin göbeklisi kadının da bebeklisi makbuldür" mü?

Eğer kız tesettürlü değilse “sen zaten kafirsin” deyip evine mi yollayacak?

Hakkı yenen bir işçi başvurduğunda ona da “Senin aklın olsa fakir olmazdın, hak etmişin” deyip, şikayetini bile kabul etmeyecekler her halde.

Nitekim, bunlar olmaya bile başladı aslında. Tecavüz sırasında direnirken saldırganın parmağını ısıran kadına ceza veren, toplu tecavüz davalarında sanıkları ‘delil yetersizliği’nden bırakan, mağdurun gönüllü olduğunu söyleyen kararlar ardı ardına geldi.  
Türk Hava Yolları işçilerinin grev hakkı daha yeni yasaklandı. İşten atılana tazminat kaldırılıyor.

Mahalle delikanlılığının bile kurallarına uymayan bir linç girişiminin tarafları polis olunca serbest kalıyor. Ve bir kısım zevat, kalkmış Suriye’ye demokrasi getirmekten bahsediyor.

Senin elinde demokrasi kaldı mı ki, başka yere götüreceksin? Tersine, önümüzdeki bir iki yıl içinde birileri bu ülkeye demokrasi getirmekten bahsedecek. Tabi Erdoğan’ın siyasi ömrü iki yıl sürerse…

Yurt / 11.07.12