KCK Davası'nda Kürtçe savunmaya engel

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • 05 Temmuz 2012
  • 11:39

(05.07.12) - İstanbul KCK Davası, sermaye devletinin Kürt sorununda izlediği inkar siyasetinin izdüşümü olmaya devam ediyor.

Aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu'nun da bulunduğu 132'si tutuklu 193 kişinin “sanık” olarak yer aldığı İstanbul KCK Davası'na bugün (5 Temmuz) Silivri'deki İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkeme'sinde devam edildi.

Salı günü görülen ikinci duruşmada yaşanan ve avukatların duruşma salonunu terk etmesiyle sonuçlanan telefon bırakma ve yaka kartı takma dayatması bugünkü duruşmada da devam etti.
İçeriye baronun verdiği kimlik kartı ile girmek isteyen avukatlar adliye binasına alınmadı.
Mahkeme Başkanı'yla görüşen avukatların çabaları da sonuç vermedi. Mahkeme Başkanı, "Dışarda kan gövdeyi götürse beni ilgilendirmez" diyerek dayatmacı tutumunu sürdürdü. Görüşmelerin ardından mahkeme ara karar için duruşmaya ara verdi. Avukatlar ise yaka kartı almadan, telefonlarını bırakarak duruşma salonuna girdi.

Kürtçe savunmaya engel

Sabah saatlerinde başlayan duruşmada, mahkeme heyeti, Kürtçe savunma yapılmasını engelledi. Sanıkların konuşmaları mikrofon kapatılarak engellenmek istendi.
Duruşmanın başlamasının ardından söz alan avukatlar, anadilde savunma hakkının karşılanmasını ve iddianamenin tamamının savcı tarafından okunmasını talep ettiler.

İlk olarak söz alan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Taylan Tanay, yargılamanın esasına ilişkin bir ilerleme sağlanmadığının altını çizdi. Mahkeme salonu dışında bile olsa yargılamaya ilişkin yaşanan her gelişmenin mahkeme heyetini ilgilendirdiğini belirten Tanay, "İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nin davalarına giriyoruz. Çağlayan'da duruşmalar takip ediyoruz. Neden oralarda geçerli olan baronun avukatlık kanununa göre verdiği avukat kimlik kartı Silivri'de geçerli olmuyor?" diye sordu. Avukatlık Kanunu'na göre ağır ceza gerektiren suç hali dışında avukatın üstünün aranamayacağına dikkat çeken Tanay, "Avukat dövdürtmek, adil yargılamayı etkiler. Siz bizim duruşma salonuna erişimimizi engellerseniz, bu avukat dövdürtmek anlamına gelir. Jandarma tarafından verilen adi bir kartın, avukatlık kimliğinden üstün görülmesini kabul etmiyoruz" diye konuştu.

Avukat Ercan Kanar da, mahkeme heyetinin savunmayı yargının bir kurumu olarak görmeyen yaklaşımdan vazgeçmesi gerektiğini belirterek, "Buraya geldiğimizde adeta savaş ortamına giriyor gibiyiz. Yargı üzerindeki bu militer baskıya son verilmeli. Son yıllarda savunmanın bu kadar örselendiği bir dava görmedim. 12 Eylül döneminde bile avukat kimliğine güven duyulurdu" dedi. Kanar, iddianamenin özetlenerek spiker tarafından okunmasının da usule aykırı olduğunu söyledi.

Avukat Güray Dağ, olağanüstü yargılamanın olağan hale getirildiğini belirtti, "Özel yetkili mahkemeler DGM'leri aratır oldu. Şimdi bölge terör mahkemeleri kuruluyor. 90 yıldır olağan bir yargılama yapılmıyor. Bu davada da, mahkeme heyeti taraflara güven vermeli. Bağımsız ve adil bir yargılama yapılacağı konusunda bize güven verin." diye konuştu.
Avukatların taleplerinin ardından duruşmaya ara verildi.