Hula faciasına giden yoldaki fecaat-Fehim Taştekin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 02 Haziran 2012
  • 03:40

Haftayı insanın kanını donduran bir fotoğrafla geçirdik; Bosna’yı çağrıştıran bir görüntü. Cesetler toprakla ancak mahalle arasındaki boşlukta buluşabildi çünkü mezarlık yolu tehlikeliydi. Kahrolmak için yeterli bir manzara. Peki, cellat kim? Kimin ne çıkarı var bu kan banyosunda? Yanıt önemli çünkü bu manzaradan uluslararası müdahale zemini şekilleniyor. ABD’nin BM elçisi Susan Rice, BM’yi bay pas eden seçenekleri dillendirdi. Müdahale edebileceklerinden değil; ‘fermancı başı’ diğer ara formüllerin önünü açmak için masaya en kötücül senaryoyu sürüyor. Rusya’yı bir şeylere ikna etmeleri gerekiyor. Tam bu curcunada Vladimir Putin’in önüne ‘Yemen formülü’ konuluyor. Elbette Suriye’yi mevcut rejimden kurtaracak bir formül değil. Bu olsa olsa Suriye’de ‘Libya senaryosu’nu yürütemeyen güçler için bir kaçış planı olabilir. Ya da Suriye’yi Lübnanlaştırma yani sekter bir sistemle ülkeyi kırılgan ve her daim müdahaleye açık hale getirme planı.

Tezat bir hikâye

Hula’daki son kesit insanı dumura uğratıyor, bu yüzden fotoğrafın devamını görmek için makarayı geri saralım. Birkaç hafta öncesine kadar muhalifler cephane kalmadığından yakınıyordu. Çok geçmeden alev topuna dönen tankları görür olduk. Demek ki ağır silahlar ulaşmaya başladı. Bunun itirafını da Washington Post’tan okuduk. Amerikalı yetkililere göre ABD, Suudi Arabistan ve Katar’ın finansmanıyla silah sevkini organize ediyordu. Ölümcül olmayan yardıma ölümcül olan da eklenmişti. DEBKAfile 22 Mayıs’ta şunu ilave etti: “Asiler 3. nesil tanksavar, 9K115-2 Metis-M ve Kornet E edindi. Bunlar Obama’nın gizli mesajı üzerine Suudi ve Katar istihbaratı tarafından temin ediliyor. Türk istihbaratına muhalifleri silahlandırması için yeşil ışık yakıldı.” The Henry Jackson Society’nin uzmanı Michael Weiss, Hatay’da muhaliflerin kendisine şunları söylediğini aktardı: “Türkiye sadece hafif silahlar temin etmiyor, İstanbul’da Suriyelileri eğitiyor. Son birkaç günde büyük miktarda AK-47 sınıra Türk ordusu tarafından gönderildi.” İddialar vahim. Doğru olmadığına inanmak istiyoruz ama roketatar, tanksavar ve RPG’lerle yapılan saldırılar ortada, A-47’lerle poz veren asiler de. Tam da BM Güvenlik Konseyi’nin toplantısı ve BM-Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın Şam ziyareti öncesi Hula’da dehşet yaşanıyor. Muhaliflere göre ordu desteğinde Şebbiha yaptı. Yani hükümetin ‘hayalet’ milisleri. Artık tüm faili meçhul cinayetleri bu ‘hayalet’e mal etmek moda. Şam’dan bir gazeteci dostum bana şunu söyledi: “Olay çok karmaşık, haftalar önce muhaliflerin kaçırdığı 35 Alevinin cesedi de Hula’daki cesetler arasında. Hükümet kaçırılanların listesini BM’ye vermişti.” Bir başkası yakındaki Alevi köyünden gelenlerin de katliama karışmış olabileceğini söyledi. Suriye resmi soruşturmasının iddiası da şu: “Rastan, Sa’an, Burckay, Samalin gibi yerlerden gelip Hula’dakilerle birleşen 600-800 silahlı, Cuma sonrası Taldo ve El Sa’a’da güvenlik noktalarına saldırdı. Eşzamanlı olarak barışçıl ailelere saldırılar oldu. İlk hedef Milletvekili Abdülmuti Meşleb’in yakınlarıydı. Saldırıda havan topu, makineli tüfek ve tanksavar kullanıldı. Katliamın olduğu yere askerler girmedi. Katliamın nedeni bombardıman değil. Çünkü cesetlerde yanık, evlerde hasar yok. İnsanlar ateşli silahlar ve kesici aletlerle yakın mesafeden katledildi. Kurbanlar devlet yanlısı kişiler. Cesetlerin birçoğu çatışmada ölen teröristlere ait.” ANNA News’in Hula’da bulunan muhabiri Marat Musin de benzer şeyler anlatıyor: “700 kadar kişi saat 14.00’te önce kontrol noktalarına saldırdı. Ardından Esad yanlısı aileler hedef alındı. Karşı ateşte siviller kalkan olarak kullanıldı. 20.00’de Hula’yı kontrol altına alan silahlı kişiler cesetleri bir KIA ile camiye taşıdı. Ölen 38 çocuk Esad yanlısı ailelerden.”

Konsey’in tanıkları kim?

Geçen 15 ay bize şunu öğretti: Hem muhalefet hem hükümetten gelen iddialara şüpheyle bakılmalı. Ben aynı rezervi sahada araştırma yapmadan rapor yazan örgütler için de koyuyorum. Bırakın Amnesty ya da HRW’yu Batılıların diplomatik savaş başlatırken referans aldığı BM İnsan Hakları Konseyi’nin kullandığı kaynak telefonla ulaştığı kişiler. Konsey’in sahada adamı yok! Olay yerine giden BM gözlemci heyetinin başkanı Robert Mood faili anmadan söze “Her kim yaptı ise” diye başlıyor. Su bulanık. Britanya Dışişleri Bakanı William Hague “Sadece hükümet güçlerini suçlamıyoruz” diyerek mesafe koyuyor. Ankara’nın söyleminde ise sıfır şüphe: “Esad tanklarla katletti.” Muhaliflerin hemen “Annan, planın başarısız olduğunu ilan etmeli” demeleri anlamlı. ABD ve müttefikleri muhalifleri silahlandırıp iç savaşı körükleyerek planı zaten katletti. Ama ‘öldü’ diyemiyorlar, çünkü henüz üzerinde uzlaştıkları başka plan yok.

Radikal / 02.06.12