Bayramda bir yere kaçamayanlar! - Mehveş Evin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 25 Ekim 2012
  • 05:54

Bayramlar hanidir tüketim sahnesine geç çıkan sıkı tüketici Türklerin hemen heyecanlanıp çabucak sıkılacakları, patlayan yurtdışı turları ya da tatil beldelerine doğru kitlesel sökününü gösterse de...

Bayramlar cezaevi duvarlarının dibinde, hastane odalarında ya da hiçbir zaman gelmeyecek bir oğul boşluğunu taşıyan anaların yüreğinde, zamanın donduğu ve akmadığı zamanlardır.

Ve hayat en boyasız çehresiyle bir haksızlık gibi gözlerinizin içine bakarken bütün cüssesiyle üzerinize abanır bu yüzden çapsız-meşrep 'bayramda nereye kaçıyorsun' sorusu size sorulmaz  bilirler ki siz 'kaçamazsınız'...

Çünkü bayramlarda hiçbir güç sizi 'yaş almayan oğulların' kabrinin biraz uzağına bile götüremezken uzun yıllardır biz her bayrama yüreği evlat acısıyla köz olmuş daha fazla sayıda anayla gireriz.

Bayramın mekanı bu analar için kabristan ve şehitlikler olurken, Azime Encü'nün 10 ay önce Uludere'de kaybettiği oğlu Serhat Encü'nün mezarında toprağına dayadığı yüzü, ölü evlatla ananın bu dünyada 'mümkün' tek huzur veren yakınlığının fotoğrafı olarak gözlerimizin önünde durur (T24 sitesi).

Ve fazla gerçek her şey için bağışıklığı düşük gözlerimiz fena halde incinir.
Öte yandan cezaevlerimizi tıka basa dolu siyasi tutuklularla 'bayram görüşüne' hazırlanır, büyüdüğüne babasının cezaevinden tanıklık yaptığı yüzlerce çocuk için 'bayram babayı açık görüşte görmek ve hasret gidermek' demektir.

Böylece haklarında mahkumiyet kararı olmayan tutuklu gazeteci, öğrenci, yazar ve sendikacının cezaevlerinde kalmaya devam ettikleri bitimsiz süreyi de fark ederiz.    

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)'nin hazırladığı 'Türkiye'nin basın özgürlüğü krizi ve muhalefetin suç sayıldığı karanlık günler' başlığıyla hazırlanan raporunda yazdıkları, söyledikleri ve yaptıkları haber içeriği 'suç' olan cezaevinde tutuklu 76 gazetecinin, 'dünyada yakın tarihli basın özgürlüğüne karşı girişilmiş en büyük darbenin' hedefi oldukları yazar.

CPJ aynı raporunda gazetecilere karşı açılmış 5 bin dava ve Türkiye'nin 27 yıldır tutuklu gazeteci sayısıyla dünyada kendi rekorunu kendi kıran tek ülke olduğunu belirtmeden geçemez.

Ve bugün bayramın 1. günü 58 cezaevinde sayıları 700'e ulaşan Kürt tutuklu ve hükümlünün, 12 Eylül'de başlattıkları dönüşümsüz ve süresiz açlık grevinin de 44. günü, durumları ağırlaşan, yaşamsal risk sınırını aştığını söyleyen tutuklu aileleri kaygıyla bekliyorlar.

Açlık grevindeki mahkumların sağlık kontrolü yapmak için cezaevlerine girmek isteyen Türk Tabipler Birliği'ne Adalet Bakanlığı'ndan cevap henüz gelmedi.
Bayramla 'tatile çıkan' siyaset kurumu ve suskun medya açlık grevi ya da ölüm orucuna yatan 700 kişinin gün be gün eriyen bedenlerini yok saysa da bayramda 700 kişinin ölümün kucağında yattığını ve taraflar için sadece karşılıklı çekiştirilen bir siyasi koza dönüşeceğinden eminiz...

Kritik bir zaman 700 küsur tutuklu ve mahkum için işlerken, Türkiye'nin bir dolu şehrinde de her gün şehit polis ve asker cenazeleri kalkan Türkiye'de ölüm halen mevcut yegane çözümmüş gibi genç hayatlarla yaşamak arasındaki soğuk yerini koruyor... Bayramda kaçacak yerimiz yok... Kalmamış...

Akşam / 25.10.12