AÜ kantin boykotu üzerine

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Değerlendirme
  • |
  • 25 Mayıs 2012
  • 15:36

Sahip olduğu sermaye ile ünlü Anadolu Üniversitesi'nde dönem başından beri üniversitenin en ufak köşesi bile özel firmalara pazarlandı ve oldukça sağlıksız koşullarda hazırlanan yiyeceklerin satıldığı kantinlerin ürün fiyatlarına iki kez zam yapıldı. Bunun yanısıra kantinler özel dershane ve kişisel gelişim kurslarının reklamlarının yapıldığı, gün boyu popüler müziklerin çalındığı ve yer yer kahvehaneyi andıran oyunların oynandığı yerler haline gelmişti. Ayrıca kantinlerde çalıştırılan işçilerin de ağır çalışma koşulları öğrenciler tarafından gözlemleniyordu.

Tüm bu durumlar karşısında, İki Eylül Yerleşkesi'nde bulunan Mühendislik-Mimarlık Fakültesi kantininde 9 Nisan günü bir boykot başlatıldı. Kendi imkanlarıyla kantinin içinde alternatif bir stant açarak dayanışmayı büyüten öğrenciler taleplerini dilekçeye çevirerek yaygın bir çalışma başlattılar.

İlk günlerden itibaren kantinden yapılan alışverişi düşüren ve fakülte öğrencileri tarafından sahiplenilen kantin boykotu başlangıçta üniversite yönetimi tarafından fazla dikkate alınmadı. Ancak toplanan imzalar gün geçtikçe arttı ve boykotun 9. gününde Yunus Emre Kampüsü'ndeki İletişim Bilimleri Fakültesi'nde de boykot başladı. Burada boykot başladıktan iki saat sonra kantin fiyatları düşürülerek zamdan önceki fiyatına çekildi.

Öğrenciler ise göstermelik olarak yapılan bu basit hamleyle yetinmediler ve tüm taleplerinin karşılanmasını isteyerek boykotu sürdürdüler. İzleyen günlerde 'kantin görevlilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi' talebi sonucu tüm kantin çalışanları sigortalı yapıldı. Ardından sürdürülen boykotun sonucu olarak da rektörlükle bir görüşme yapıldı. Burada da bürokratik engeller çıkararak boykotu boşa düşürmeye çalışan rektörlük umduğu başarıyı elde edemedi. Çünkü tüm olumsuzluklara rağmen öğrenciler birlik ve dayanışma içinde boykotu büyüterek diğer fakültelere yayılmasını sağladılar. Edebiyat Fakültesi ve Konservatuar kantinlerinde de başlatılan boykot aynı zamanda tüm fakültelerde de tartışılmaya başladı. Tüm bunların bir sonucu olarak rektörlükle bir görüşme daha yapıldı ve kantin fiyatlarında tatmin edici olmayan ancak belirgin bir indirime gidildi. Bununla beraber öğrenciler kantinlerdeki alternatif dayanışma stantlarını kaldırarak bir süre tüm fakültelerde gözlem yapma kararı aldılar.

Birlik ve dayanışmanın gösterdikleri

Başladığı günden itibaren kantin boykotu üniversitede öğrencilerin birlik içinde neler yaratabileceklerinin örneklerini göstermiş oldu. Maddiyata ve çıkara dayalı ilişkileri dayatan ve ticarileşmenin had safhaya ulaştığı üniversitede dayanışma içinde biraraya gelen öğrenciler, sistemin yarattığı algıların nasıl kırılabileceğini ortaya koydular. Burada yaratılan alternatif dayanışma stantları, bireysel çıkarların yerine öğrencilerin ve çalışanların ortak çıkarlarının gözetildiği yerler olarak bir çok konuda öğretici olmuştur. Sistem tarafından yoz ve bencil yetiştirilmeye zorlanan bireyler, bu stantlarda yan yana emek vermenin ve çıkar gözetmeksizin paylaşmanın önemini kısa sürede kavramıştır. Daha öncesinde kantinde birbirinden bağımsız, yalnızca kendi kaygılarıyla hareket eden öğrenciler, boykotla birlikte belirgin bir yakınlaşma, ortak duygular geliştirme ve bunlara ortak çözümler arama eğilimine girmişlerdir. Bu sayede her geçen gün kantinin çehresi biraz daha değişerek belli üretimlerin yapıldığı (gazete okuma, duvarlara şiir, tiyatro vb. afişlerin asılması, toplu tartışmalar vb.) yerler haline gelebilmiştir. Bu anlamıyla fakültelerde örülen boykot sayesinde, kapitalizmin getirdiği yaşam alışkanlıklarının belli bir alternatif ortaya konulduğunda yıkılabileceğinin, paylaşıma ve kolektif üretime dayalı ilişkilerin geliştirilebileceğinin nüveleri hayata geçirilmiştir.

Özne olma ve sorumluluk paylaşımı

Üniversite kantinleri tüm öğrencilerde ortaklaşan bir sorun olmasından kaynaklı olarak bu denli hızlı biçimde bir ilerleme kaydederken, öğrencilerin mevcut politik atmosferden doğan sorunlarını da açığa çıkarmıştır. Bir yandan paylaşıma ve dayanışmaya çabuk adapte olan öğrencilerin işin öznesi olma noktasında bir o kadar eksik kaldığı ve tutuk davrandığı açıkça gözlemlenmiştir. Kantin boykotları fakültelerde başladığında meseleye daha geniş perspektifle bakabilen ve bir çok konuda sorumluluk alabilen az sayıda doğal özneler ortaya çıkmıştır. Geri kalan öğrenciler ise sorumlulukalmakta belirgin bir zorlanma yaşamışlardır. Bu, boykot başladığı günden itibaren sık sık yapılan toplantılarda daha belirgin bir şekilde hissedilmiştir. Fikirsel tartışmaların ufku sınırlı, hak ve taleplerde yetinmeci bir anlayışın hakim olduğu, üniversite yönetiminin getirdiği bürokratik engeller karşısında yetersiz kalabilen bir tablo ortaya çıkmıştır. Bu durum, bugünkü koşullarda, öğrencilerin politik meselelere bakışı ve hak arama mücadelesindeki konumları ile doğrudan ilgilidir.

İlk günden itibaren gerek akademisyenlerin gerekse öğrenci kitlesinin çoğunluğunun, boykotun yalnızca ekonomik bir talep olarak kalması, politik bir talebe dönüşmemesi yönündeki ısrarları dikkat çekici olmuştur. Buna karşı yürütülen tartışmalar ve üniversite yönetiminin gerici tavrına prim vermeyen cesaret verici örnekler (örneğin soruşturma açılması tehdidine karşı örgütlenme) bu tutumu bir nebze kırabilmişse de gereken düzeye erişememiştir. Bu yanıyla düşünüldüğünde kantin sorununun esasında ticarileşen eğitimin bir parçası, toplamda da kapitalist sistemin bir sorunu olduğu yeterince anlatılamamıştır. Meselenin en önemli yanını oluşturan politik tutum gerektiği biçimde ortaya konmadığından rektörlük bir kez geri adım attığında bu yeterli bir kazanım olarak görülebilmiştir. Gelinen noktada dayanışma stantlarının kaldırılıp, fakültelerde gözlem yapma kararının alınmasının nedeni açıkça budur.

Boykotun kazandırdıkları ve gelecek dönem

Yaklaşık bir ay gibi bir süre boyunca örgütlenen boykot deneyimi tüm eksikleriyle beraber üniversitede bir birikim oluşturmuştur. Meşru hak ve talepler etrafında imza kampanyası, bildiri dağıtımı, fakülte bahçelerinde pankart hazırlama ve bunları kantinlere asma gibi kitle iletişim araçları geniş bir öğrenci kitlesi ile birlikte örgütlenmiştir. Bunun yanı sıra günlük gazeteler ve ilerici-devrimci gençlik örgütlerinin yayınlarının birarada bulunduğu stantların kantinlerde açılması, reklam panolarının fiili bir biçimde kapatılarak üzerine fakülte özeline göre afişlerin asılması (örneğin iletişimde film afişleri, edebiyatta şiirler, tiyatro afişleri), çeşitli konularda tartışmaların yürütüldüğü kantin toplantılarının yapılması, dayanışma stantlarının belli bir sorumluluk paylaşımı ile işletilmesi ise birlikteliği güçlendiren etkenler olmuştur. Bu şekilde örgütlenen öğrenciler üniversite yönetimine hak ve taleplerini iletmekte gecikmemiştir.

Tüm bunların karşısında ise üniversite yönetiminin meşru taleplerle biraraya gelen öğrenci kitlesi karşısında yer yer korkak çoğu zaman ise geçiştirici tavrı açıkça gözlenmiştir. Bu durum öğrencilerin söz, yetki ve karar hakkının bilince çıkarılmasını sağlamıştır.

Boykotun talepleri ise kısmen yerine getirilmiştir. Yiyeceklerin fiyatlarındaki indirimin yanı sıra sağlıklı koşullarda hazırlanması sağlanmış ve kantin çalışanlarının sigortaları yapılmıştır. Bu yanıyla boykot hak arama mücadelesinde bir mevzi kazandırmıştır.

Bundan sonraki süreçte ise esas olan bu kazanımlarının sürekliliğinin sağlanması ve daha da geliştirilmesi için çalışmak olmalıdır. Her yeni dönemde daha da gericileşen üniversite yönetimlerine ve uygulamalarına öğrenciler örgütlenerek ve ortak bir çizgide meşru hak ve taleplerini savunarak karşılık vermelidir.

Eskişehir'den bir Ekim Gençliği okuru