55’inci gün – Mehviş Evin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 05 Kasım 2012
  • 05:39

Bugün açlık grevlerinin 55’inci günü... Bu süreçte Diyarbakır’a, bölgeye gitmeden ve insanlarla konuşmadan bu sorun hakkında fikir beyan edenleri gerçekten anlamıyorum! Zira siyasi görüşü ne olursa olsun, Diyarbakır’da hemen herkes açlık grevleri ve öne sürülen taleplere saygı gösteriyor.

Namık Durukan’la Diyarbakır’da geçirdiğimiz dört günde, çaycısından imamına, AKP’lisinden BDP’lisine, kiminle konuşursak konuşalım ortak üç tema öne çıktı:
1- Açlık grevlerinin talimatla yapılamayacağına, bireylerin kendi iradeleriyle yapıldığına dair inanç.

2- Taleplerin haklı, özellikle anadilde eğitimin tüm Kürtlerin talebi olduğu... Öcalan’a tecridin kaldırılmasının ise pek çok gerginliğe son verebileceği.

3- Cezaevinden bir cenaze çıkarsa, büyük karmaşanın yaşanacağı, insanların sokaklara döküleceği... En sık duyduğum tanım, “duygusal kopuş yaşanmasın”.

Halk buna hazır

Kürtlerin çoğu, izlenen politikaların ayrımcılığı ve şiddeti körüklediğini belirterek, “bölünme”yi kendilerinin değil Batı’da yaşayan Türklerin ve iktidarın gerçekten istediğini düşünmeye başlamış...

Şiddet ortamının sürdüğünü, yazın her gün onlarca gencin öldüğünü, sivillere yönelik eylemler sürdükçe “barış arzusu”nun kamuoyuna nasıl anlatılacağını sordum.

Genel olarak, atılacak adımların çok basit olduğunu, Oslo sürecinde kimsenin ayağa kalkmadığını, “Halk buna hazır değil” söyleminin de yalan olduğunu düşünüyorlar... Robovski (Uludere) katliamından sonra hükümetin aldığı tavrı kimse, ama hiç kimse kabullenemiyor, anlamıyor ve özür bekliyor.

Tek umudum vicdan sahipleri

Tutuklu ve hükümlü ailelerin dayanışması amacıyla 2000’de kurulan TUHAD-FED’in genç başkanı Zübeyde Teker’e soruyorum: “Derdinizi anlatmak için tüm meşru yolları denediniz mi?”

Şöyle cevaplıyor: “Evet, denedik. Hiçbirinden cevap gelmedi. Altı aydır cezaevlerinin önündeyiz, içerideki şartlara ve tecride dikkat çekmek için. Ama bunlar yansıtılmadı. Bakanlığa dilekçe verdik, soruşturma açıldı. Bu noktada hükümetten beklentimiz yok. Tek umudum, bu ülkede hâlâ vicdan sahibi insanların olması. Aydınlar, gençler, kadınlar... Bir arada  yaşamak icin seslerini yükseltebilirler. Halklar “dur” dediğinde hükümetler politikalarını gözden geçirebilir. Bu umut beni ayakta tutuyor. Bu umut,  belki cezaevlerinden cenazelerin çıkmasını engelleyecek.”
Bugün, açlık grevinin 55’inci günü... Meseleye siyasi bir dayatma değil, insani gözle bakıp çözüm bulmak her şeyden önemli ve her şeyin üstünde.

Aksi takdirde yaşanacak zararı, acıyı ve kopmayı telafi etmek, her zamankinden zor olacak...

Kim muhatap alınacak?

Zübeyde Teker, açlık grevleriyle ilgili bilgi verdi:

* Açlık grevinde olanların büyük çoğunluğu KCK’dan tutuklu, yani siyasi tutuklular. Uzun yıllardır cezaevinde olanlar var.

* Açıkçası, adalet mekanizması intikamcı bir mekanizmaya dönüştü. Kürt ve Kürt kimliği üzerinde kim bir şey söylüyorsa, cezalandırılıyor. Bir yıldır yaptığım bütün basın açıklamalarına dava açıldı.

* Aslında grevler şubatta başladı. O dönem Öcalan müdahale etti, doğru bulmadığını söyledi, sonlandı. Eylülde bu süreci kendi iradeleriyle başlattılar.

* Dışarıdan talimat söz konusu değil, ancak cezaevinde her birey örgütlüdür. Kararlarını ortak alıyorlar. 660 kişi devam ediyor.

* Gelsinler ovada siyaset yapsınlar dediler, şu anda ova siyasetinden binlerce kişi tutuklandı! BDP muhatap alınmıyor. Öcalan alınmıyor. Kim alınacak?

Milliyet / 05.11.12