“Ezilmek istemeyen tüm kadınlar 25 Kasım’da alanlara!”

Esenyurt’ta işçi ve emekçi kadınlar salgın döneminde yaşadıklarını Kızıl Bayrak’a anlattı…

  • Mücadele postası
  • |
  • Kadın
  • |
  • 13 Kasım 2020
  • 19:47
ikon

Pandemi sürecinde evlere tıkıldık, en ağır faturayı biz kadınlar ödedik. Önemli olan nasıl geçindiğimiz ve çocuklarımızı nasıl eğittiğimiz. En basiti artık 2 haftada bir pazara çıkıyoruz. 200 TL yetmiyor. Ve bunu 2 haftaya sığdırmaya çalışıyoruz. Pandemi sürecinde mutfak masraflarımızdan daha da kısmak zorunda kaldık. Bunun dışında çocuklarımızın eğitimi berbat bir durumda. Okula gidemiyorlar, okuldan bir eğitim alamıyorlar. Eğitim sıfır. Bize uzaktan eğitimi sundular, ama bunların hiçbiri kullanılmıyor. Bu aldatmacadan başka bir şey değil. Ben kendi çocuğumu borç yaparak, kredi kartımla dershaneye gönderiyorum. Bunu da çok zor koşullarda yapıyorum. Çocuklarımın bakımı bana ait. Gündeliğe gidiyorum. Çocuklarımın eğitim masraflarını böyle ödemeye çalışıyorum.

 Tüm işçi ve emekçiler, özellikle de kadınlar zor durumda. Bu süreçte yaşamımızdaki sorunlar daha da arttı. Hastalanmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Hastalanırsak vay halimize. Ne yapacağız, bilmiyoruz. Çünkü cepte para yok. Hastaneye gittiğimizde ölüme terk edilmiş olacağız. Öte yandan işte ise esnek çalışma çok yaygınlaştı. İşyerlerinde sürekli insanları, özellikle kadınları aşağılıyorlar. Daha fazla iş istiyorlar. “Hadi hadi şöyle yapın, böyle yapın” diye bizleri daha hızlı çalıştırıyorlar. Üç kuruş para veriyorlar, ama insanların canını çıkarıyorlar. Patronlar bizleri köle yerine koyuyor. Biz kadınlar böyle yaşamak istemiyoruz. İnsan gibi yaşamak ve insan gibi çalışma koşulları istiyoruz. Daha uzun ve daha fazla çalışmak istemiyoruz. Ben çalışmak istiyorum, ama daha uygun ve güzel koşullarda, insanca yaşama yetecek bir ücretle çalışmak istiyorum.

Öte yandan her gün kadına yönelik şiddet ve cinayet haberleri duyuyoruz. Kadınlar çocuklarının gözünün önünde şiddet görüyor, öldürülüyor. Biz bunları istemiyoruz.

Kadınlar 2. sınıf değil, kadınlar da erkeklerle eşit koşullara sahip olmalı. Her şey için emek veriyoruz ve bunu hak ediyoruz. Çalışan, üreten, doğuran biziz. Erkeklerle aynı koşularda çalışıyoruz. Eve geliyoruz, yemeği yapan biz, hafta sonu temizliği yapan biz oluyoruz. Toplumsal yaşamda kadın ve erkeklerin eşit koşullara sahip olması gerekiyor. Ezilmek istemeyen tüm kadınları 25 Kasım’da mücadeleye çağırıyorum.

Emekçi bir kadın

***

Pandemi döneminde önlem adına tüm yapılanlar çocukları ve kadınları eve hapsetti. Okullar kapalı olduğu ve özellikle kısıtlama sürecinde sokağa çıkmak yasak olduğundan 7/24 çocuğuyla ilgilenmek ve ihtiyaçlarını karşılamak annenin sorumluluğu oldu. Diğer taraftan ise çocuk daha çok televizyon ve bilgisayar ekranına maruz kaldı. Bu da çocuğun gelişimini gerileterek olumsuz etkiledi. Ayrıca yoksulluğun artması ile ekonomik sıkıntılar, ev ortamında gerginliğe sebep oluyor. Çalışan taraf daha çok erkek olduğu için kadınların evdeki sorumluluğu arttı. Bu da evdeki gerginlikleri artırdı. Eşler arası bu gerginlik kadına yönelik şiddeti doğuruyor. Pandemi bunu daha fazla arttırdı. Çocuklar da bu durumdan olumsuz etkileniyor.

Pandemi süreci genel toplumsal mücadeleyi olumsuz etkilendi. İnsanlar bireyselliğe itildi, yan yana gelme koşulları azaldı, bu anlamda mücadele potansiyeli zayıfladı.

Bir yerdeki eylem ya da protestoya katılmak istendiğinde çocuğu bırakabilecek bir yer de kalmadı. Özellikle risk grubunda bulunan en yakınlarımıza çocuklarımızı (dede-nine) bırakamadık, çocuk ile de eyleme katılamadık. Duyarlı pek çok kadının bu nedenle mücadeleye katılımı azaldı.

Ancak düzen bizi ne kadar kıskaç altına alırlarsa alsın, bizim bir çıkış yolu bulmamız gerekir. Hatta çocuklarımızı kucağımıza alıp mücadele saflarında yer almamız gerekir. Sonuçta hayat ve sınıf mücadelesi salgına rağmen her açıdan devam ediyor. O zaman mücadele alanlarını da terk etmemeli.

Emekçi bir kadın