Tekstil işkolu (dokuma, hazır giyim ve deri) ülkede imalat sanayi içinde üretim, ihracat ve istihdam açısından öne çıkmaktadır. Türkiye hem coğrafi konumu itibariyle Avrupa perakende şirketlerinin tercihidir ve hem de yapılan işin kalitesi ve imalatın ucuzluğu nedeniyle tercih edilmektedir. Avrupa Birliği’nin Çin’den sonra ikinci büyük tedarikçisidir. Öte yandan iplikte kullanılan teknoloji açısından Türkiye’nin dünyada ilk sıraları paylaştığı belirtilmektedir. 2019 Ocak ayı verilerine göre işkolunda 1 milyon 42 bin kişi çalışmaktadır. Ancak kayıt dışı çalışmanın bu işkolunda oldukça yaygın olduğu bilinmektedir. Sendikalı işçi sayısı ise 95 bin 278’dir.
İmalat sanayisinde çalışan her iki kadından biri, Türkiye’de bütün işkollarında çalışan her 10 kadından 1’i tekstil, hazır giyim ve deri işkolunda çalışıyor. Kadın işçilerin genellikle “niteliksiz” olarak görülmesi ve “faaliyet konularına yatkınlıkları” nedeniyle bu işkolunda ağırlıklı olarak istihdam edildiği ileri sürülmektedir. Çoğu araştırmada da kadın tekstil işçilerin çoğunluğunun ilkokul ve ortaokul mezunu olduğu belirtilmektedir.
Çalışma Bakanlığı’nca 2011 yılında hazırlanan Hazır Giyim Sektöründe Çalışan İşçilerin Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Teftişi Sonuç Raporu’na göre kadın istihdam oranının en yüksek olduğu illere bakıldığında ilk sırada Denizli gelmektedir. Denizli’yi %29 ile İzmir, %28,4 ile İstanbul, %28,3 ile Edirne ve %27,7 ile de Kırklareli takip etmektedir.
Tekstil işkolunda üretim süreci parçalanmış durumdadır. Üretim ana firmada başlamakta, fasoncu firmada tamamlanmaktadır. Genelde hazır giyim üzerine olan tekstil fabrikalarında vardiyalı çalışmaya pek rastlanmamaktadır. Daha çok entegre işyerlerinde dokuma bölümünde çalışan işçiler postalar halinde çalıştırılmaktadır. Bu anlamda gece çalışması bu entegre fabrikalarda genel bir durumken, vardiyalı çalışmayan tekstil firmalarında ise -daha çok fason iş alan firmalarda- “sabahlama” adı altında işçilerin gece çalıştırıldığı, kimi zaman bu durumun 2-3 gün -yetiştirilmesi gereken iş bitene dek- sürdüğü bilinmektedir. Ve bu şekilde kuralsız çalışma oldukça yaygındır.
Tekstil işkolunda yaygın olan bir diğer çalışma biçimi de daha çok kadın emeğinin kullanıldığı “eve iş verme” ya da “evde çalışma” biçiminde kayıt dışı çalışma biçimleridir. Yapılan kimi araştırmalara göre, hazır giyim, eve iş verme ya da evde çalışma uygulamasının en yoğun yaşandığı daldır. İlik açma, düğme dikme, fisto çekme, kenar bastırma gibi işlerin hem teknolojik aletlere gereksinim duymaması hem de evlerde kadınlarca kolayca yapılması, bu tip çalışmanın hazır giyim işkolunda yoğun olarak kullanılmasına neden olmaktadır.
Tekstil fabrika ve atölyelerinde, “usta, ustabaşılık, teknisyen ve mühendis” olanların daha çok erkek olduğu genel bir kanıdır. Tekstilde “makineci” olma konusunda bariz bir cinsiyet farklılığı olmasa da “ütücülük”te daha çok erkek işçiler çalışırken, “paketlemeci, iplikçi ve benzeri işler”de daha çok kadın ve çocukların çalıştığı görülmektedir.
Çalışma Bakanlığı’nın yukarıda bahsi geçen raporuna göre; Malatya, Adıyaman, Adana, K.Maraş, G.Antep illerindeki işyerlerinde çalışanların kıdem süresi, diğer illerdeki işyerlerinde çalışanlara göre daha azdır. İşçilerin kıdem süresi bu illerdeki sipariş üzerine çalışan fason işletmelerin fazlalığına, mevsimlik işlere bağlı olarak düşmektedir. Denizli ilinde ve Bursa’da büyük işyerlerinin çoğunluğuna bağlı olarak çalışanların kıdem süreleri artmaktadır.
İşkolunda bölgesel farklılıklar işçilerin sürekli çalışma biçimlerini etkilese de genel anlamda işkolunda, özellikle konfeksiyonda (hazır giyim), işçi sirkülasyonu oldukça yaygındır. Bunun işçiler açısından nedeni, işçilerin firmalar arasında ücret ve sigorta sorunundan dolayı sürekli yer değiştirmesi, mevsimlik işler (pamuk, kayısı vb. toplama) dönemlerinde işçilerin işyerinden ayrılabilmesi olarak gösterilmektedir. Kadın işçiler evlilik öncesi sürekli çalışırken, evlilik ya da doğum nedeniyle çalışmaya ara verip daha sonra geri dönmeler yaşamaktadır. Patronlar ise ücretsiz izinler, hileli iflaslar vb. yoluyla işçi çıkartırken, yeni işyeri açarak borçlanma ve işçilerin hak ettiklerinden kurtulma gibi girişimler tekstilde sürekli çalışmayı çok mümkün kılmamaktadır. Özellikle son dönemde İŞKUR üzerinden işçi alımlarıyla patronların artık bu şekilde kısa süreli işçi çalıştırmayı tercih ettikleri görülmektedir. “Kullan-at” işçiliği yaygınlaşmaktadır.
Kadınların ucuz işgücü olarak görüldüğü tekstilde kayıt dışı çalışma yaygın olduğu için ücretler asgarinin de altında olabilmektedir. Kayıtlı işçilerin ücret seviyesinin genel olarak asgari ücret ve asgari ücretin bir miktar üzerinde olduğu, ancak söz konusu ücretin genel ve göreceli olarak mevcut ihtiyaçları karşılamaya yetmediği, bu anlamda yine genel olarak işçilerin daha fazla kazanç elde etmek uğruna hafta tatili günleri de dahil olmak üzere fazla çalışma yapmaya yöneldikleri bilinmektedir. Haneye giren iki asgari ücret olsa dahi tekstil işkolunda çalışan kadın işçiler tekil ya da aile olarak yoksulluk sınırının altında gelir elde etmektedirler.
Öte yandan kadınların ucuz işgücü olarak çalıştırılmasının bir başka kılıfı da çıraklık statüsüdür. Bakanlıkça yapılan denetimlerde, konfeksiyonlarda, özellikle kadınların “çırak” adı altında “işçi gibi” çalıştırılmalarına rastlandığı belirtilmektedir. Örneğin bazı konfeksiyon atölyelerinde birkaç işçiyle, hatta hiç işçi çalıştırılmaksızın, ancak 15-30 arasında çırak çalıştırılarak üretim yapıldığı belirlenmiştir. Çırak statüsünde çalıştırılanlar, asgari ücretin altında ücret almakta, sigorta açısından ise emeklilik sigortasından yararlanamamaktadırlar.
Tekstil işçisi kadınlar çocuk bakımı engeli ile de sıklıkla karşılaşmaktadırlar. İşyerlerinde kreş vb. kurumlar olmadığı gibi bu hizmeti dışarıdan almak oldukça pahalıdır. Bunun yerine çözüm olarak, çocukları yakın akrabaya bırakma, komşuya görece daha az ücretle baktırma, eşleriyle ters mesailerde çalışmak gelmektedir. Ayrıca tekstil işçileri yoğun mesailer nedeniyle çocuklarıyla yeterince ilgilenemedikleri gibi, çalışma saatlerinde hafta içi izin alıp çocuklarının okuluna gidememelerinden dolayı, onların eğitim hayatlarıyla ilgili yeterli bilgiye de sahip olamamaktadırlar.
Tekstil sektöründe de işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı gibi, orta ölçekli fabrikalarda ve atölyelerde kadın işçiler, kadın sağlığına zararlı işlerde çalıştırılmaktadır. Kadın işçilerin çoğunda kadın hastalıkları, bel ve boyun fıtığı, kireçlenme, varis ve oturarak çalışmaktan kaynaklı yaygın düşükler gözlenmektedir.
Kadın işçiler, tekstil sektöründe cinsel kimliklerinden ötürü sorunlar yaşamaktadır. Ustabaşıların büyük çoğunluğunun erkek olması nedeniyle işyerlerindeki sorunlar görmezden gelindiği gibi, mobbinge, sözlü ve fiziksel tacize ve aşağılanmaya maruz kalmaktadırlar. Sadece yetkili konumdakilerden değil, çalışma arkadaşları tarafından da şiddet ve mobbinge uğradıkları görülmektedir.
Ekonomik zorluklar ve artan yoksulluk kadınların çalışmasının önündeki geleneksel ataerkil engelleri de yıkmaktadır. Örneğin, Kayseri’de üç büyük ölçekli tekstil firmasında 229 kadın işçi ile gerçekleştirilen bir araştırma sonucuna göre ailelerin kadınları çalışmaları konusunda destekledikleri; geçmişte toplumda ve ailelerde kadının çalışmasına yönelik var olan olumsuz yargının ortadan kalktığı görüşü desteklenmiştir. Çoğu tekstil işçisi kadının zaten kazandıkları parayı kendileri için harcamak yerine ailenin geçimi için kullandığını, bu anlamıyla işsiz kadınlardan onları ayıran tek farkın sosyal güvence ve ileride emekli olma durumu olduğunu belirtmek gerek. Bu açıdan tekstil işçisi kadınlar için sigorta ve emeklilik talebi öne çıkmaktadır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, son dönem daha görünür hale gelen emeklilikte yaşa takılanlar gerçeğinin tekstil işkolunda da büyük bir karşılığı vardır. Bunun dışında işkolunda emeklilik yaşının düşürülmesi de önemli taleplerden biridir.
Özetle tekstil işçisi kadınlar düşük ücretlere mahkum edilirken, niteliksiz işgücü olarak görülmeye devam ediyorlar. Yasada tanımlanan haklarının (sigorta, fazla mesai, izin, iş sağlığı ve güvenliği, kreş vb.) kullanımı konularında sıkıntı yaşıyorlar. Cinsel kimliklerinden dolayı baskı ve tacize uğruyorlar. Evden ve parçabaşı iş yaparak tekstil üretiminin parçası olan kadınlar ise her türden güvenceden yoksun halde, ucuz işgücü olarak çalışıyorlar.
Tekstil sektöründe kadın işçilerin sorunlarının başında ücret sorunu geliyor. İnsanca yaşamaya yetecek ücret, aynı işi yaptığı erkek işçilerle eşdeğer ücret, taleplerin en başında yer alıyor. Çalışma saatlerinin düşürülmesi, fazla mesailerin yasaklanması, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması, sigortaların ödenmesi, çocuk bakımı için imkanların sağlanması, baskı, şiddet ve mobbingin son bulması kadın işçilerin temel talepleri olarak öne çıkıyor.
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları
Yararlanılan kaynaklar:
* Hazır Giyim Sektöründe Çalışan İşçilerin (Risk Grubu: Kadın İşçi) Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Programlı Teftişi Sonuç Raporu, 2011, Çalışma Bakanlığı.
* Tekstil Sektöründe Çalışan Kentli Kadın İşçilerin Yoksulluk Halleri, Çalışma İlişkileri Dergisi.
* Öz İplik-İş Sendikası verileri.