Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun Ocak 2020’de yayınladığı yıllık raporuna göre, 15 yaş üzerinde olup çalışabilecek durumda olan 5,7 milyar kişinin 188 milyonu işsiz. 165 milyon işçi ve emekçi ise yeterli düzeyde ücretli iş bulamıyor, kısmi süreli veya yarı zamanlı işlerde çalışıyor. Bunda dolayı yaşamlarını insanca sürdürmeye yetecek bir ücret alamıyorlar. 120 milyon kadın ve erkek ise iş arama imkanından yoksun.
ILO’nun “İstihdam ve sosyal eğilimler -Trend 2020 (WESO)” yıllık küresel raporuna göre, küresel ekonomik büyümenin yavaşlaması, işgücü piyasasına yeni katılanları istihdam etmeye yeterli iş olmamasından dolayı işsizlik 2020 yılında 2,5 milyon daha artacak.
15-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranı ise ürkütücü boyutlarda. Bu yaş grubundaki 267 milyon gencin bir işi, herhangi bir meslek eğitimi, ya da bir okul diploması olmadığı belirtiliyor.
Türkiye’de her 10 haneden 4’ünde tam zamanlı ve ücretli işçi bulunmuyor
Türkiye'de, 2017 yılına ait verilere göre, 23,6 milyon hanenin sadece beşte birinde iki veya daha çok kişi tam zamanlı ve ücretli çalışıyor. Hanelerin yüzde 41’inde yalnız bir kişi tam zamanlı ve ücretli bir işte çalışırken, yüzde 41’inde ise hiç tam zamanlı ücretli çalışan yok. Çoğu asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor.
Yoksul hanelerde ücretli çalışan kişilerin yüzde 52,5’i tam zamanlı çalışıyor ve buna rağmen yoksulluk içinde yaşıyor. Yüzde 54,7’si sosyal bir güvenceye sahip. Dolayısıyla, yoksul hanelerde ücretle çalışanların yaklaşık yarısı sosyal güvenceden yoksun.
Kadınlar tam zamanlı işlerden daha az çalışıyor ve daha az kazanıyor
Kadın işçi ve emekçiler tam zamanlı işlerde erkeklere oranla daha az çalışıyor ve daha az kazanıyor. TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları ile ilgili 2018 yılında yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de çalışan erkeklerin yüzde 71’i tam zamanlı ücretli çalışırken, bu oran kadınlarda yüzde 64. Yoksul hanelerde ise ücretli çalışan erkeklerin yüzde 60,2 si, kadınların ise yüzde 32,9’u tam zamanlı işlerde çalışıyor.
Tam zamanlı çalışan kadın ve erkek işçi ve emekçiler arasında ücret farkı da büyük. Kadın işçi ve emekçiler erkek işçi ve emekçilerin aldığı ücretin ancak yüzde 77,8’ini alabiliyor.
Bu ise kadın işçiler ve emekçiler arasında yoksulluğu büyütüyor. İstatistiklere göre her 4 kadından biri yoksul. Yani işçi ve emekçilerin ücretli bir işte çalışmaları onları yoksulluktan kurtarmıyor.
Kadın işçiler erkek işçilere nazaran daha güvencesiz işlerde ve daha kötü koşullarda çalışıyor. Yoksul hanelerde ücretli çalışan kadınların neredeyse yarısı kayıt dışı işlere mahkum edilmiş.
2018 yılında tam zamanlı çalışan kadınların yüzde 31,5’i kayıt dışıyken, yüzde 68,4’ü kayıtlı. Yarı zamanlı güvencesiz koşullarda çalışan kadınların ise yüzde 79,7’si kayıt dışı çalıştırılıyor. Bu alan sermaye sınıfı için adeta bir sömürü cenneti. Yine kadınların yüzde 23,8’i taşeron işçi statüsünde çalışıyor. Bu oran erkeklerde yüzde 18,9.
Kadınlarda kronikleşen işsizlik
2017 yılı verilerine göre, çalışabilir kadınların yüzde 28,9’u istihdam edilirken, kadınlar arasında işsizlik yüzde 16’ya ulaştı. Aynı süreçte üniversite mezunu kadınların işgücüne katılımı yüzde 71,3 iken, işsizlik oranı yüzde 21.
2018 yılının SGK'nın kayıtlarına göre, kadın işçilerin yüzde 17,6’sı “diğer nedenler” gerekçe gösterilerek patronlar tarafından işten çıkarılmış, dolayısıyla kıdem ve ihbar tazminatı haklarını kazanamamışlar.
***
İnsanca yaşayabilecek tam zamanlı ücretli işin bulunmaması, büyüyen işsizlik ve süren eşitsizlikler, milyonlarca işçi ve emekçinin çalışarak daha iyi yaşam sürdürmesini giderek imkansız hale getiriyor.
Kadın işçi ve emekçiler dünyanın her yerinde istihdama ve işgücüne katılımda erkeklerin gerisinde kalırken, düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışanların çoğunluğunu da oluşturuyorlar. Ek olarak ücretlerde de cinsiyete dayalı açık giderek artıyor. Kriz koşullarında ilkin kadınlar kapının önüne konuluyor.
Asalak kapitalistler karlarını arttırabilmek için özellikle kadın işçilere daha ağır koşullarda çalışmayı dayatıyor. Düşük ücret ve güvencesiz çalışma dayatması sefaleti derinleştiriyor. Çoğu kayıt dışı koşullarda çalışan kadınların sosyal bir güvencesi bulunmuyor.
Ekonomik kriz dönemlerinde daha da azgınlaşan kapitalist sömürü, işini kaybetme endişesi içindeki kadın işçiyi her türlü baskıya boyun eğmek zorunda bırakıyor. İşsizliğin kucağına ilk atılan kadın işçiler aileleri ile birlikte yoksulluğa itiliyor. Kısacası işçi ve emekçi kadınlar kapitalist düzende sömürünün en katmerlisini yaşıyor.
Kapitalist patronlar esnek ve güvencesiz çalışma koşullarını daha da yaygınlaştırmak istiyorlar. En çok başvurdukları sömürü yöntemlerinden biri de kısa zamanlı çalışma. Bu en çok da kadınları vuruyor.
Sermaye sınıfı işçi ve emekçi kadınlara tüm bu saldırıları yöneltirken, sınıf bilincinin geriliğinden, işçi sınıfı ve emekçilerin örgütsüzlüğünden yararlanmaktadır. Kadınlar yaşadıkları çifte sömürüye karşı durmalı, insanca çalışma ve yaşam hakkı için fabrikalarda, işyerlerinde örgütlenmeli ve erkek sınıf kardeşleri ile birlikte baskı ve sömürü düzenine karşı mücadelede yerlerini almalıdırlar.