Rusya’nın Ukrayna’ya saldırıları başladığından bu yana dünya genelinde savaş karşıtı protestoların öne çıkan eğilimi işgale karşı olmak, ancak bu gelişmenin, ABD-NATO-AB ile Rusya ve hatta Çin gibi emperyalist güçler arasındaki rekabetin geldiği en şiddetli nokta olduğu gerçeğini ise görmezden gelmek oldu. Bu sayede savaşlardan, silahlanmadan çıkarı olan devlet ve şirketler, belki de uzun zamandır olmadığı kadar kitlesel destek gördüler, görüyorlar.
Her ülkede bu baskın ve tartışmayı zorlaştıran boğucu eğilimi bozan, halkların bu savaşın herhangi bir tarafını desteklemekten çıkarı olmadığını söyleyen sesler de henüz az duyuluyor.
Tartışmanın en zor olduğu dönemde iki ülkede, Yunanistan ve İtalya’da çeşitli işçi gruplarının aldığı tutum ise örnek oldu. Bunlardan biri İtalya’da, Ukrayna’ya giden silah kargosunu taşımayı reddederek iş bırakan havaalanı işçilerinin tutumuydu. Pisa kentindeki sivil havaalanında çalışan işçiler, sendikaları USB ile birlikte eylemler de yaparak havaalanı yönetiminden “Buradan silah gönderilmeyecek” taahhüdü aldılar.
Diğeri ise işçi sınıfının emperyalist savaş ve işgal karşıtı mücadele deneyiminin güçlü olduğu Yunanistan’da ortaya çıktı. Pire Limanına yanaşan NATO gemileri Pire İşçi Merkezi’nin çağrısıyla protesto edildi. Kuzeyde ise ABD’nin Aleksandroupoli (Dedeağaç) askeri üssüne giden mühimmatı taşımak istemeyen demiryolu işçileriyle işverenleri arasında tartışma yaşandı. İşverenin işçileri tehditle bastırdığı basına yansıdı. Yunanistan’daki NATO ve ABD güçleri birçok sol parti ve örgüt tarafından da sık sık protesto edildi, ediliyor.
Bu iki ülkedeki genel tutum da ülkelerin savaşın uzayıp yayılmasına engel olabilecek örgütlülüğe ulaşmış değil. Ancak gazetecilerin de büyük katkı sunduğu savaş propagandasının kapattığı yolun başını tutarak, doğru yönü göstermeleri açısından önemliler.
İtalya USB: Silah göndermek savaşı büyütmektir
İtalyan USB (Unione Sindacale di Base), 2010 yılında çeşitli mücadeleci sendika şubelerinin birleşerek kurduğu genç bir yapı. Buna rağmen 250 bin kadar üyesi olduğu belirtiliyor.
Rusya’nın işgal girişiminin başından beri hem işgali hem de NATO politikalarını eleştiren, ayrıca Suudi Arabistan’a silah götüren gemilerin İtalyan limanlarına yanaşmasına karşı eylemler de örgütleyen bir sendika.
Cinzia Della Porta, sendikanın uluslararası ilişkiler departmanından ve Pisa kentinde yaşıyor. “USB sınıf odaklı bir sendikadır, kamu ve özel sektörde örgütlüyüz” diyor. Sendikanın savaşa karşı tutumunu açıklamasını istediğimizde şu yanıtı veriyor:
“Biz halkların, işçilerin yanındayız. Savaşa ve İtalya’nın Ukrayna’ya silah göndermesine karşıyız. İtalya’da halkın çoğunluğu da savaşa karşı. Ülkede durum çok zor, maaşlar düşük, çalışanların yüzde 12’si yoksul, yani onurlu bir yaşama izin vermeyen ücret alıyorlar. Yakıt fiyatlarının artmasıyla birlikte yaşam maliyetleri çok arttı.”
Della Porta, İtalya’da meclisteki neredeyse tüm partilerin savaştan yana olduğunu söylüyor: “Parlamentoda Ukrayna’ya silah gönderilmesini onayladılar. Bir te ManifestA milletvekilleri karşı oy kullandı.”
Peki, “İtalyan işçileri saldırı altındaki bir ülke olan Ukrayna’ya silah gönderilmesine neden karşı olmalı?”: “Çünkü savaş çözüm değil. İtalya silah gönderirse savaşı büyütürüz. Bunu durdurmak silahlarla değil, müzakerelerle mümkün. Tüm işçileri savaşa karşı büyük bir uluslararası hareket inşa etmeye çağırıyoruz.”
İşçiler greve çıkıyor: Silahları azalt, maaşları artır!
USB, 22 Nisan’da, yani bugün için başkent Roma’da kitlesel protesto çağrısı yaptı. Grev ve protestonun gündemi savaş ve hayat pahalılığı.
Grevin, İtalya hükümetine seslenen ana sloganı “Silahları azalt, maaşları artır”.
USB’nin grev çağrısının talepleri ise şöyle:
* İşçileri ve emeklileri, Ukrayna’daki çatışmanın başlamasıyla daha da saldırgan hale gelen spekülasyon ve enflasyondan korumak için maaş ve emekli maaşlarının artırılması.
* Kötü çalışma koşullarına ve patronların modern kölelik koşulları dayatmasına izin veren sözleşmelere karşı asgari ücret belirlenmesi.
* Şirketlerin ve spekülatörlerin yararına “devlet yardımına” karşı, istihdamı ve endüstriyel dokuyu korumak için kamu yatırımlarından ve stratejik hizmetlerin kamulaştırılmasından oluşan bir ekonomi politikasına dönüş.
* İş cinayeti suçunun tanınması. Daha fazla denetim, kurallara uymayan patronlar için güçlü cezalar ve görevi kötüye kullanma ile tehlikeli ve zararlı durumları ihbar eden mekanizmalar için daha fazla koruma.
USB’nin grev çağrısında şu nokta da dikkat çekiyor: “İtalyan işçi hareketinin tarihinin barış ve bir arada yaşama için; silahlanma politikalarına, savaşa ve çatışmalara karşı siyasi çözüm için mücadele olduğunu hatırlamak istiyoruz. İtalya’nın yaptırımlar yoluyla savaşa katılması, askeri personel ve savaş malzemesi göndermesi, savaşın daha büyük ölçekte genişlemesine yönelik tehlikeli bir itici güç sağlayacaktır.”
Yunanistan PAME: Ukrayna halkıyla gerçek dayanışma savaşa karşı mücadele etmektir
Yunanistan hükümetleri uzun zamandır NATO ve ABD’nin önemli müttefikleri durumda. Mevcut Yeni Demokrasi (ND) hükümeti ve Başbakan Kriyakos Miçotakis de bu gelenekten sapmadı. Yunanistan’ın kuzeyindeki Dedeağaç’taki ABD üssü ile Girit ve Pire limanları son dönemde oldukça hareketli.
Ülkenin önemli sendikal konfederasyonlarından PAME’nin (Mücadeleci İşçiler Cephesi) internet sitesi, bugün greve çıkacak USB üyesi İtalya işçileriyle dayanışma mesajıyla açılıyor. PAME, 1999 yılında kurulmuş bir işçi örgütü. Sorularımızı PAME adına yanıtlayan Otel ve Turizm İşçileri Sendikası Başkanı Nikos Papageorgiou, önce sendikası hakkında bilgi veriyor:
“PAME, tüm Yunanistan’dan ve tüm sektörlerden işçi komitelerinin, bölgesel sendikaların ve ulusal federasyonların bir ara geldiği bir sendikal cephe. Son kongresine 13 ulusal federasyon, 15 bölgesel sendikal merkez, 451 sendika şubesi ve 52 işçi komitesi katıldı, bu katılım yüzde 30 oranında bir büyümeye işaret ediyor. PAME, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) kadrolarının, sendikacıların ve çeşitli politik görüşten işçilerin girişimi ile, sınıf sendikacılığı ilkesi temelinde sömürüye, ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı işçilerin mücadelesi için kuruldu. Temel ilkesi, sınıf uzlaşmasını ve Avrupa’da ETUC’la koordinasyon halindeki işçi hareketi içinde patronların pozisyonlarını desteleyen sarı sendikacılığın çürümüşlüğüne karşı mücadeledir.”
Yakın dönem işçi mücadeleleri açısından elliden fazla ulusal genel grevin, yüzlerce sektörel ve yerel grevin örgütlenmesinde aktif olduklarını söylüyor ve Çinli bir şirketin işlettiği Cosco limanında işçilerin ve e-food şirketinin dağıtım işçilerinin zafer kazanan mücadelelerinin altını çiziyor.
Ardından Rusya’nın saldırıları ve işgal girişimi ile başlayan savaş sürecine dair sorularımızı yanıtlıyor:
PAME’nin Ukrayna’nın işgali ve devam eden gelişmeler karşısındaki pozisyonu nedir? Genel olarak Yunanistan işçi sınıfı bu pozisyonu paylaşıyor mu?
Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali kabul edilemez, bunu başından beri mahkum ediyoruz. İşgal, halkların katillerinin arasında, artık masada çözülemeyen ve savaş alanlarında çözülen çelişkilere işaret ediyor.
Ülkemiz işçi sınıfına karşı sorumluluğu gereği PAME, savaşan iki emperyalist merkezdeki gelişmeler hakkında bilgilendiriyor. Bir yanda Rusya ve Çin, diğer yanda NATO, ABD ve Avrupa Birliği. Halkların kendi çıkarlarına olmadığı gibi, aynı zamanda emperyalist devletlerin ve örgütlerin; büyük çokuluslu şirketlerin kanlı rekabetlerini hayatlarıyla ödedikleri bir savaş bu.
Yunanistan’daki işçi hareketi, 1999’da Yugoslavya’da olduğu gibi ülkenin konumu nedeniyle sıklıkla komşu olduğu ve militan eylemlerle müdahil olduğumuz savaşlar sebebiyle deneyime ve tarihsel bilgiye sahip. Bununla birlikte, GSEE (Yunanistan İşçileri Genel Konfederasyonu) gibi ETUC’un (Avrupa Sendikalar Konfederasyonu) Yunanistan’daki üyeleri, bu tür kritik anlarda her zaman katillerden birinin tarafını seçmiş ve seçmeye devam ediyor. On yıllar boyunca işçi sınıfının hakları pahasına kapitalist gelişmeyi destekleyerek bugün olduğu gibi NATO ve AB’nin pozisyonlarını destekleyen tutumdalar.
İşgal başladığından bu yana Yunanistan’da savaş karşıtı hareket ve sendikalar neler yaptı?
Eylemler, savaşın başlamasından hemen sonra, Atina’da ve diğer birçok şehirde, sendikalar ve halk hareketinin diğer üyeleri tarafından, ülkenin askeri teçhizat göndermesi gibi emperyalist savaşa her türlü katılımının sona ermesini talep ederek başladı. Eylemler, sendikacıları gözaltına alarak sindirmeye çalışan hükümetin bu tür çabalarını bile engellemeyi başardı.
6 Nisan’daki son genel grevde, sadece Rus işgalini değil, tüm AB hükümetlerinin ve tabii ki ABD’nin savaşı geliştirmek ve tırmandırmak için elinden gelen her şeyi yapan tutumunu kınayan işçilerin sesi tüm ülkede duyuldu. Yunanistan işçilerinin bu antiemperyalist eylemlerine karşı hükümet, Çevik Kuvvet polisi ile birlikte saldırdı ve Selanik’te 8 protestocuyu, sendikacıları ve KKE kadrolarını yaraladı ve gözaltına aldı.
Yunan işçilerinin, saldırı altındaki bir ülke olan Ukrayna’ya silah gönderilmesine neden karşı çıkması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Katillerin değil, halkların tarafını seçtik ve halkların yanında olacağız. Bir emperyalist tarafın (ABD, NATO, AB veya Rusya ve Çin) desteklenmesi, halkların geleceği ve yaşamları için risk almak anlamına gelir, onları yabancı çıkarların hedefi haline getirir. Bu nedenle Ukrayna ya da Rusya halkıyla gerçek dayanışma, orduları haksız bir savaş için donatmak değil, halklar arasında dostluğu öne çıkararak bu tür savaşlara karşı mücadele etmektir.
Yunanistan hükümetinin AB’nin Ukrayna karşısındaki politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yunan hükümetleri, ittifakın savaş harcamalarında sürekli olarak Yunanistan’ı tüm NATO üye ülkelerinin önüne yerleştiriyor. Son yıllarda tüm NATO askeri operasyonlarını, Yugoslavya’daki bombalamaları bile aktif olarak desteklediler ve bugün de hükümet, Yunan halkını olası bir misillemenin hedefi haline getiren sadık bir NATO müttefiki. Rusya’ya yönelik tüm yaptırımları kabul ettiler ve tabii ki yakın gelecekte enerji kaynaklarının paylaşımından yerli iş gruplarının kâr etmesini bekliyorlar.
Bölgedeki ABD çıkarlarını en iyi hangisinin destekleyeceği konusunda ABD’yi ikna etme çabalarına dair aralarındaki farklılıklara rağmen, son on yılda iktidara gelen tüm partiler aynı pozisyonu koruyor.
Bu durumun karakteristiğini, parlamentodaki tüm burjuva partilerinin; ND, SYRIZA, KINAL, DIEM25 partilerinin, Yunanistan Parlamentosuna konuşma yapan Zelenskiy’e eşlik eden Nazi Azak taburunu memnuniyetle karşıladıkları ve alkışladıkları utanç verici andır.
Yunanistan’ın ABD-NATO-AB planlarından çekilmesi için işçileri, özellikle de bu haksız savaşa katılan ülkelerdeki işçileri uluslararası mücadeleye çağırıyoruz. İşçileri emperyalist bir ittifak seçmemeye, kapitalist barbarlığa son vermeye ve işçi sınıfının güncel ihtiyaçlarını karşılama ölçütüyle kardeşçe yaşamaya çağırıyoruz.
Elif Görgü - Evrensel / 22.04.22