G20 Liderler Zirvesi kapsamında İtalya’yı ziyaret eden ABD Başkanı Joe Biden ile AKP şefi Tayyip Erdoğan Roma’da görüştüler. İkilinin, Roma’daki G20 Zirvesi sonrasında İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen İklim Zirvesi sırasında görüşeceği açıklanmıştı ancak görüşme Roma’da yapıldı. Efendisinin huzuruna çıkma muradına eren Tayyip Erdoğan, İklim Zirvesi’ne katılmadan sarayına döndü.
Görünen o ki, AKP şefinin zirvelere aktif şekilde katılmak gibi bir derdi yok. Elbette zirveleri örgütleyen kurumların onun fikirlerine önem verdiği de söylenemez. “Dünya lideri” Biden’le aynı fotoğraf karesine girmek için her şeyi yapmaya hazır bir halde Washington’dan gelecek yeşil ışığı bekliyordu. Birleşmiş Milletler Zirvesi’ne katılmak için ABD’ye gittiğinde Biden tarafından muhatap alınmayan Tayyip Erdoğan, yaşadığı çöküntüden kurtulmak için Roma ya da Glasgow zirvesini dört gözle bekliyordu. Görüşme gerçekleşince İklim Zirvesi’ne katılma nedeni de ortadan kalktı.
Efendi ayarı çekti
Görüşme sonrasında ortak açıklama yapılmadı. Ancak Beyaz Saray’dan kısa bir açıklama yapıldı. “Libya seçimlerinin yanı sıra Doğu Akdeniz ve Güney Kafkasya’daki son durumun” görüşüldüğü söylendi. Biden’in Erdoğan’ı, “ilişkilere zarar veren aceleci davranışlar”dan uzak durması için uyardığı, Türkiye’deki insan hakları ve özgürlüklerin ihlali sorununun çözülmesinin önemine değindiği belirtildi.
AKP şefinin sarayından görüşme ile ilgili bir açıklama yapılmadı. Ancak Tayyip Erdoğan’ın uçağına aldığı saray beslemesi ‘gazeteci’ kafilesiyle yaptığı yolculuk sırasında kendisine sorulan sorular üzerine görüşmeye değindi. Söylenenlere bakılırsa yarısı çeviri için kullanılan 70 dakikalık görüşmede çok sayıda konu konuşulmuş. Yani AKP şefinin anlattıkları ile Beyaz Saray’ın açıklamaları uyuşmadı. T. Erdoğan, Beyaz Saray açıklamasında yer alan Doğu Akdeniz konusunun ise gündeme gelmediğini iddia etti.
Saray rejiminin açıklamaları daha önce de Biden yönetiminin sözcüleri tarafından yalanlanmıştı. Göründüğü kadarıyla gerçekleri bu kadar pervasızca çarpıtan Tayyip Erdoğan’la müritleri, görüşmelerde konuşulanları değil, iç politikada işe yaradığını düşündükleri şeyleri söylüyorlar. Dikkat çekici olan anında yalanlanmalarına rağmen bu hastalıklı davranışı terk etmemeleridir. Bu aymazlığı, rejimdeki mafyalaşmanın uluslararası ilişkilere yansıması saymak gerek.
AKP-MHP rejimi ABD emperyalizmine göbekten bağımlıdır. Nitekim her iki parti de Amerikan imalatıdır. Temsil ettikleri sermayenin sınıfsal çıkarları ise ABD-AB sermayesiyle iç içedir. AKP şefi her fırsatta emperyalist savaş aygıtı NATO’da oynadıkları “etkin rol” ile övünüyor. Böyle bir rejimin başı sıfatıyla Biden’ın karşısına çıkan “dünya lideri”, kendisine çizilen alanda oynamak zorundadır. Yayılmacı hevesleri ve hırsları olduğu aşikar: Rusya ile kurduğu ilişkiler, Türkiye’nin konumunu pazarlama konusundaki pervasızlığı, Türk ordusunu dış politikanın aparatı gibi kullanması, Suriye, Irak, Libya gibi ülkelerde askeri varlık bulundurması vb…
Tüm bunlar yayılmacılık histerisinin şiddetine işaret ediyor. Buna rağmen Washington’daki efendilerinin çizeceği sınırları çok zorlayabilecek durumda değil. Yayılmacı histeri emperyalistlerin izin verdiği sınırlarda karşılık buluyor. “Kırmızı çizgiler”i aştığı anda, “Batılı müttefikler”, yani ABD ayarı çekiyor. Tıpkı Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Fırat’ın doğusu, Libya gibi örneklerde olduğu gibi… Roma’da yapılan son görüşme de efendi-uşak ilişkisinin bir kez daha belirgin şekilde görülmesine vesile oldu.
ABD “karşıtlığı” ile dalkavukluk arasında
Dinci-faşist rejimin yayılmacılığının emperyalistlerin diktiği duvarlara toslaması, kimi zaman AKP şefini zıvanadan çıkarıyor. O tür durumlarda kontrolünü yitiriyor ve “sivri” laflar ediyor. Bu laflar saray beslemesi medya tarafından “günün konusu” haline getiriliyor. Yalanın, asparagasın, uydurmanın, çarpıtmanın bini bir para… ABD’ye AB’ye laf etmeler, “Türkiye’nin önemi” üzerine uydurulan zırva kabilinden hikayeler alıp başını gidiyor. Bu sahtekarlığın bir döneme kadar AKP tabanında belli bir yankı yarattığı görülüyordu. Ancak bu saçmalıklara gerçekten inanan kişi sayısı son dönemde dibe vurdu. Mafyatik rejimin kitle desteği düştükçe, medyasının zırvalarını ciddiye alanların sayısı da düşüyor. Bu medyanın defalarca 180 derece dönüş yaptığı artık kimse için sır değil. Bir gün ABD ‘karşıtlığı’ yaparken, ertesi gün Amerikan dalkavukluğu yapmakta beis görmez. Bunun aynısı AKP şefi ile müritleri için de geçerlidir. Bir gün “sert vaazlar” verir, ertesi gün Washington’daki efendilere yaranmak için bin bir dereden su taşır. Bu uğurda lobilere milyonlarca dolar öder.
AKP’de temsil edilen dinci-gericiliğin önde gelen figürlerinde bir tür “ABD kompleksi” olduğu görülüyor. Bu durum en çok AKP şefinde belirginleşiyor. ABD Başkanı ile görüşmek, onunla aynı fotoğraf karesinde yer almak, din istismarcısı takımının ‘medarı iftiharı’ oluyor. Saray medyası da bununla övünüyor, ‘onore’ oluyor, adeta başları arşa değmiş havalarına giriyorlar. Biden’ın uzun süre Tayyip Erdoğan’la görüşmemesi, havuz medyasının “gazeteci” kılıklı saray beslemelerini adeta çöküşe sürüklüyor. AKP şefi ise, tüm imkanlarını seferber ederek Biden’la aynı fotoğraf karesine girmek için adeta çırpınıyor.
Bu kompleksli zihniyete göre ABD Başkanı ile aynı fotoğraf karesinde yer alınca onunla eşitlenmiş oluyor. Bir de görüşmelerin süresini övünç kaynağı saymak gibi tuhaf bir alışkanlıkları var. Sadece sarayın havuz medyası değil, bizzat Tayyip Erdoğan da Biden’la 1 saat 10 dakika görüşmüş olmakla övünebiliyor. Önden duyurulan süre ise 20 dakika idi. Sürenin bu şekilde ilan edilmesi bile, AKP şefi ile müritlerinin hangi kefeye konuldukları hakkında fikir veriyor. Oysa onlar sürenin uzamasıyla iftihar ediyorlar.
Türkiye burjuvazisi ve Türk devleti 70 yıldan beri ABD emperyalizminin bölgesel politikalarına hizmet ediyor. 1974’teki “Kıbrıs Barış Harekatı” dışta tutulursa, kurulan tüm hükümetler ABD ile uyumlu çalışmıştır. Buna rağmen Washington’a angaje olma, emperyalist ve siyonist projelerle suç ortaklığı yapma vb. konusunda dinci-gerici AKP kadar pervasız davranan bir hükümet görülmemiştir. Bu rejimin Suriye’nin yakılıp-yıkılmasında oynadığı rol, komşu ülkeler arasında pek rastlanan bir şey değil. AKP şefinin uzun yıllar Washington’da bu kadar teveccüh görmesi bundandır. Ancak artık kullanım süresi dolmuş görünüyor. AKP şefiyle müritlerinin telaşı da bundan kaynaklanıyor. Zira onlar da ABD desteği olmadan saltanatlarının uzun süre ayakta kalmasının mümkün olmadığını biliyorlar.