Joe Biden’ın seçim kampanyasının önemli vaatlerinden biri de bir “Demokrasi Zirvesi” düzenlemekti. Zirve, “Otoriterliğe karşı demokrasiyi savunma, yolsuzlukla mücadele ve insan haklarına saygının teşvik edilmesi” iddiasıyla 9-10 Aralık tarihinde gerçekleşti. “Demokratik dünyanın” liderliğinde gerçekleşen zirvenin ardından Çin, Amerikan demokrasisini “kitle imha silahı” olarak nitelendirdi. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü zirveden bir gün önce yaptığı açıklamada, “Demokrasi çoktandır ABD’nin diğer ülkelere müdahale etmek için kullandığı bir ‘kitle imha silahı’ haline geldi” derken tamamen haklıydı.
Ülkelerin hangi kriterlere göre seçildiğinin belirsizliğini koruduğu gerekçesiyle eleştirilere konu edilen davetliler listesinde, ırkçı-faşist kimlikleriyle tanınan simalar da var. Bunlardan biri, son beş yılda on binlerce kişinin öldürülmesinden doğrudan sorumlu olan ve Filipinli yoksulların kasabı olarak da adlandırılan Rodrigo Duterte’dir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde insanlığa karşı suç işlemekle suçlanmaktadır. Bir diğeri, Brezilyalı faşist Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro’dur. Brezilya Senatosu Araştırma Komisyonu tarafından insanlığa karşı işlenen suçlar, sağlık düzenlemelerini ihlal, pandeminin yayılmasına yardımcı olma ve diğer altı suçtan dolayı “yargılanmaktadır”. Katılımcılardan biri de Amerika’nın Maduro’ya karşı bir askeri darbe yoluyla iktidara getirmeye çalıştığı bir kukla olan ve “Venezuela’nın Geçici Başkanı” olarak tanıtılan Juan Guaidó’dur.
Bir maskaralık örneği olan zirvenin açılış konuşmasında, demokrasinin “kalıcı ve endişe verici zorluklarla” karşı karşıya olduğunu söyleyen Biden, “küresel demokratik çözülmeyi durdurmak ve tersine çevirmek için” harekete geçilmesi gerektiğini belirtti. Bunun için de “şampiyonlara” ihtiyaç var dedi. Şampiyonluğu üstlenen Biden, “Adalet ve hukukun üstünlüğü, konuşma özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, basın özgürlüğü, din özgürlüğü, her bireyin doğuştan gelen tüm insan hakları için ayağa kalkmalıyız.” çağrısında bulundu. “İnsan özgürlüğüne bir kez daha öncülük edecek cesarete sahip miyiz?” diye soran Biden, ABD demokrasisinin bile zorluklardan bağışık olmadığını belirterek “Demokrasimizi yenilemenin ve demokratik kurumlarımızı güçlendirmenin sürekli çaba gerektirdiğini herkes gibi biliyoruz.” deme lütfunda bulundu. “Demokratik Yenileme Girişimi” ilan etti.
ABD demokrasisini “yozlaşmış” ve “başarısız” olarak nitelendiren Çin, ABD’nin “ideolojik önyargı çizgileri çizmek, demokrasiyi araçsallaştırmak ve bir silah olarak kullanmak, bölünme ve çatışma yaratmak” amacıyla bu zirveyi düzenlediğini belirtti. Yaptığı açıklamalardan Rusya’nın da aynı düşünceyi paylaştığı görüldü. Nitekim Çin ve Rusya’nın ABD’deki büyükelçileri, “The National Interest” için hazırladıkları ortak bir makalede, Biden hükümetinin dünyadaki ideolojik çatışmaları ve derin ayrılıkları körükleyen bir “Soğuk Savaş zihniyeti”ne sahip olduğunu belirttiler.
Demokrasi düşmanlarından demokrasi sahtekarlığı
Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Freedom House’un bu yıl yayınlanan “Krizden Reforma: Amerika’nın Hırpalanmış Demokrasisini Güçlendirme Çağrısı” adlı raporu, ABD’nin demokrasi alanındaki suç dosyasının ne kadar kabarık olduğunun ibretlik örneklerinden biridir. Tarihin en büyük suç dosyasının faili olan ABD, kimseye demokrasi dersi verecek durumda değildir. Dünya gericiliğinin merkezi olan Amerika Birleşik Devletleri demokrasinin ayaklar altına alınmasının lideridir.
Dünyada başka hiçbir güç, Amerika kadar faşist darbeler tezgahlamadı, “demokratik” olarak seçilmiş hükümetler devirmedi. On binlerce demokrat, ilerici, devrimci ve masum insanı sistematik bir kirli savaşla yok eden, yüz binlercesini işkenceden geçiren Latin Amerika diktatörlüklerini işbaşına getirip onları doğrudan yöneten de ABD emperyalizmidir. Türkiye de dahil hemen tüm dünyada bunun gibi kirli ve kanlı icraatların mimarıdır ABD.
Emekçilerin demokratik özlem ve istemlerini istismar eden ve bunu dünya çapında kuralsız ve kirli savaşların dayanağı olarak kullanan da ABD emperyalizmidir. Demokrasi ve özgürlük götürme iddiasıyla savaş makinasını harekete geçiren ABD, bu açıdan da tarihin gördüğü en kanlı ve büyük çaplı kitlesel insan kırımlarının doğrudan sorumluluğunu taşımaktadır. ABD, kendisinin ve liderliğini yaptığı dünya kapitalizminin çıkarlarını koruma uğruna dünya çapında uyguladığı politik, ekonomik ve sosyal politikalarla da milyarca insanın yaşamında büyük yıkımlar yarattı ve kitlesel ölümlere yol açtı. ABD emperyalizmi, demokrasi de olmak üzere bütün alanlarda tarihte görülmeyen bir barbarlığın temsilcisidir.
Rusya ve Çin üzerinde küresel baskı aracı
Zirve, Biden’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna sınırındaki büyük yığınaktan geri adım atmaya çağırdığı ve bu durumun Ukrayna, Washington ve Avrupa başkentlerinde olası bir Rus işgali konusunda artan endişelere yol açtığı bir zamana denk geldi. Biden zirveden bir gün önce, Putin’i bir Rus işgali durumunda “ağır sonuçlar” konusunda tehdit etmişti. Zirve sonrasındaki açıklamasında ise demokrasinin “otokratlardan gelen dış baskı” tarafından tehlikeye atıldığını iddia ederek zirvenin, aynı zamanda “otokratik” kampın öncüsü olarak gördüğü Rusya ve Çin’e karşı bir zirve olduğunu da göstermiş oldu.
Demokrasiyi bir dış politika aracı olarak da kullanan ABD ve başındaki Biden, isim vermeden ABD ve Çin’i, “kendi güçlerini artırmak, etkilerini dünyanın geri kalanına ihraç etmek, genişletmek ve baskıcı politikalarını ve uygulamalarını haklı çıkarmak” istemekle suçlayıp hedef gösterdi. Dolayısıyla “Demokrasi Zirvesi” ile aynı zamanda Rusya ve Çin üzerindeki küresel baskının artırılması hedeflenmektedir. Bu, “otokrasiye” karşı “demokrasi”yi savunma sahtekârlığıyla sunulmaktadır.
Ocak ayında göreve başladığından beri ABD Başkanı Biden, düşmanları Çin ve Rusya’ya karşı müttefikleriyle ortak bir cephe oluşturmaya çalışıyor. 1979’da diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana Pekin ile ilişkiler hiç olmadığı kadar gergin. Son zamanlarda, ABD’nin Pekin’deki Kış Olimpiyat Oyunları’na yönelik diplomatik boykot ilan etmesi ve onu başka ülkelerin izlemesi, gerilimi yeni boyutlara taşıdı. Rusya ile gerginlikler ise Biden’ın, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda ABD savaş güçlerini harekete geçirebileceğini duyurma noktasına vardırıldı.
Zirve, ABD’nin kendisini hala demokrasinin feneri olarak göstermeye çalışan bir sirk örneği oldu. “İnsan hakları” ve “demokrasi”, ABD emperyalizmi ve onun şimdiki lideri Joe Biden’ın ağzından çıkan anlamsız sözlerdir. ABD’nin tarihi, demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin düşmanlığı tarihidir.