Emperyalist kapitalist sistemin uzun yıllardan bu yana süregelen bunalımı ve ardı ardına yaşadığı kriz atakları, dünya burjuvazisini neoliberal saldırıları sürekli tırmandırmaya yöneltti. Özellikle Doğu Bloku’nun çöküşünden sonra zincirlerinden boşalan sermaye, küresel çapta işçi sınıfı ve emekçilere karşı kapsamlı bir saldırı dalgası başlattı ve bunu her geçen gün daha da derinleştirdi. Sermayenin 70’li ilk yıllardan itibaren baş gösteren, 80’li ve ‘90’lı yıllarda yeni ivmeler kazanan bunalımı, neoliberal saldırı politikalarını alabildiğine azdırdı. Özellikle 2008’de ABD’de patlak veren ve tüm dünyada sarsıcı etkiler yaratan ekonomik-mali krizi, işçi ve emekçilere yönelik yeni ve daha kapsamlı bir saldırı dalgası başlattı. İşçi sınıfının bedeller ödeyerek elde ettiği ekonomik, sosyal ve siyasal haklar ardı ardına gasp edildi. İşçi sınıfı bu küresel saldırılara dönem dönem grev ve direnişlerle karşı koymaya çalıştı. Fakat burjuvazinin hizmetindeki sarı sendikaların arkadan hançerlemesinin de sonucu olarak saldırıları püskürtmekte başarılı olamadı.
Sermayenin neoliberal saldırılarının dorukta olduğu bu dönemde, işçi sınıfı sadece sermayeye karşı değil, aynı zamanda sarı sendikalara karşı da grev ve direnişlerle mücadele veriyor. Bu tür bir grev dalgası bugünlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yaşanıyor.
ABD’de sınıfın mücadelesi 2021 sonbaharında yeni bir ivme kazandı. Yüzbinlerce işçi grevde. Gelişmeler önümüzdeki günlerde grevlerin bir dizi başka işkollarına da sıçrayarak önemli ölçüde büyüyeceğini işaret ediyor. Sağlık, iletişim, öğretim, imalat ve eğlence iş kollarından "beyaz yakalılara" kadar uzanan bir grev dalgası ile çalkalanıyor ABD.
Cornell Üniversitesi Endüstri ve Çalışma İlişkileri Okulu (ILR) tarafından derlenen ve Bloomberg tarafından yayınlanan “iş uyuşmazlıkları haritası”na göre, 1 Ocak ile 14 Ekim 2021 tarihleri arasında 178 grev gerçekleşti. 100 binlerce işçi, çoğu zaman sendika bürokrasisinin sermaye yanlısı tutumunu aşarak gerçekleştirdi bu grevleri.
Eylül sonunda başlayan grev dalgası ise çok geçmeden ülkenin birçok eyaletinde ve çeşitli işkollarında 100 binlerce işçinin katılımı ile büyüdü. Ekim ayında artarak devam eden grevler siyasi literatüre ‘Grev Ekim’i (Strikeoktober) diye geçti.
Tarım makineleri üreticisi John Deere'de 10 binden fazla işçi greve gitti. Ülkenin doğu ve batı kıyılarında, sayıları 60 binin üzerinde olan sağlık emekçisi ve film endüstrisi çalışanları grev dalgasındaki yerlerini aldılar. Hollywood’da, keza film ve televizyon prodüksiyonunun söz konusu olduğu diğer yerlerde, set çalışanları ilk kez greve gittiler. Kaliforniya ve Oregon'da yaklaşık 40 bin sağlık emekçisi daha grev hazırlığında. New York'ta zaten grevdeler. Sağlık emekçileri, ücretlerin artırılması, pandemi nedeniyle artan ağır ve uzun çalışma koşullarının iyileştirilmesinin yanı sıra, sağlık sigortasının kapsam alanının budanmasına da karşı çıkıyorlar.
Orta Batı'da, Iowa, Illinois ve Kansas'ta, John Deere'deki Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası’nın toplu sözleşme pazarlığından memnun olmayan, sendikayı “gizli pazarlık yapmak ve işçileri satmakla” itham eden çalışanların yaklaşık yüzde 99'u eylül başında greve gitmek için oy kullandılar. John Deere geçen yıl rekor düzeyde kâr elde etmesine rağmen, toplu sözleşme görüşmelerinde işçilerin emekli ikramiyesinde kesinti yapmayı pazarlık konusu yapıyor.
İrili ufaklı bir dizi eyalette sadece işçiler değil, eğitim emekçileri de grevde. Tiyatro sanatçıları ve öğretim görevlisi gibi bazı dallarda grev hazırlığında olan emekçilerin talepleri karşılanarak, şimdilik bu alanlarda grevlerin önü alınabildi.
Görünen o ki, önümüzdeki süreçte ABD’de grev dalgası büyüyerek devam edecek. Kapitalistler, sarı sendikalar aracılığı ile grev dalgasını kırmaya, sınıfın haklı taleplerini boğmaya çalışacaklardır.
“Grev Ekim”i ABD’de bütün bir coğrafyayı etkisi altına almış durumda. Neredeyse bütün işkollarına yayıldı grevler. Covid-19 salgını nedeniyle ağırlaşan ve giderek olağanlaşan kötü çalışma koşullarının grev dalgasında belirgin bir rolü var. Pandeminin başında, neredeyse hiçbir işyerinde maske ve benzeri kişisel koruyucu ekipman yoktu. Sendikalı-sendikasız işçiler yeterli koruyucu ekipman talep etmek için örgütlenmeye ve toplu eyleme geçtiler. İşçiler artık sistemi sorguluyorlar. Bu sorgulamanın yanı sıra toplu eylem ve grevler, sorunların sistemin doğasından kaynaklandığı konusunda işçi ve emekçilerde bilinç sıçramasını beraberinde getiriyor. Tam da bu sayede işçiler, John Deere’de olduğu gibi sarı sendikacıların daha grev başlamadan bitirilmesi planlarını boşa çıkarabildiler.
Siyasi literatürdeki yerini de alan “Grev Ekim’i, güç dengelerinde bir dönüm noktası mı olacak, yoksa patronların, sendika bürokrasisinin ve onların ‘demokratik’ hükümetinin umduğu gibi, geçici bir fenomen olarak mı kalacak” sorusuna cevap vermek için henüz çok erken. Sınıfın mücadele dinamiklerinin “bulaşıcı etkisi” hala doruk noktasına ulaşmış değil.
Ama şimdiden bir kazanımın altı çizilebilir. Neoliberal saldırının kalıcı sendika karşıtı mirasına son vermek için işçi sınıfının mücadelesi takvimlere “Grev Ekim”ini ekledi.