Bir sınıf olarak burjuvazinin çıkarları, kârları, büyüme/yayılma hevesleri dışında bir derdi yoktur. İnsani ahlaki değerlere itibar etmediği gibi, vicdan, adalet gibi duygulara da yer yoktur bu sınıfın kitabında. Bu sınıfın çıkarlarının siyasi alandaki temsilcileri de çoğu zaman aynı kumaştan oluyor. Genellikle şu veya bu düzeyde burjuvazinin organik bir parçası oldukları için sömürücü sınıfların çıkarlarını korumak ve tabi kendi kasalarını doldurmak dışındaki şeylerle pek alakalı olmazlar.
Hal böyle olunca düzen partilerinin şeflerinin duruma göre hareket etmesi, “ak” dedikleri şeylere başka zaman “kara” demeleri şaşırtıcı sayılmaz. Onlar için U dönüşleri bir tür “meslek kuralı” gibidir. Her şeye rağmen bu dönüşleri kaba/saba, göstere göstere, sık sık yapmamaya özen gösterirler. Ne de olsa halk nezdinde itibarlarını korumak gibi bir dertleri de var. Aksi halde “siyasi kullanım tarihleri” dolabilir.
Genel durum böyle olsa da düzen siyasetçilerinin dinci-gerici temsilcileri bu konuda bir istisna oluşturuyorlar. Zira bunlar sık sık “U” dönüşleri yapar, üstelik bunu bir başarıymış gibi de sunarlar. Tüm bu kepazelikleri yaparken topluma “ahlak/iyilik/vicdan dersleri” vermeyi de ihmal etmezler. Bu ise onları iyice ucube karakterlere büründürür. “Hem en rezil icraatlarıyla övünen hem en ahlakı benim diyen” bir tür “garabet tip” ortaya çıkar.
Bu işlerde en ‘başarılı’ olan kişi kuşkusuz ki AKP şefidir. Erdoğan’ın hem içeride hem dışarıda yaptığı U dönüşlerinin çetelesini tutabilen yok gibidir. Zira bunu o kadar sık yapıyor ki, çetele tutmaya çalışanlar pes ediyor. Belirtmek gerekiyor ki AKP şefi bu konuda yalnız değil. Yol arkadaşları da onu örnek alıyorlar. Bu konuda en dikkat çekici karakterlerden biri ise AKP’nin dört kurucusunda bir olan Bülent Arınç’tır.
Batı medyasında bir dönem “AKP’nin saldırgan köpeği” gibi sıfatlarla anılan Arınç, Tayyip Erdoğan’dan tekmeyi yedikten sonra uzun süre ortaklıkta görünmemişti. Maruz kaldığı küçük düşürücü muamele kolay sindirilecek cinsten değildi. Batı medyasının ona atfettiği sıfat dikkate alınırsa, adamın nasıl bir ‘hazım’ sorunu yaşadığı kolayca anlaşılabilir.
Böyle biri için uzun süre köşede pasif durmak da kolay kabullenilecek bir şey olmasa gerek. Nitekim bir süre geçince suskunluğunu bozarak arada bir çıkışlar yapmaya başladı. Bundan dolayı Tayyip Erdoğan tarafından hedef alındı, sonrasında ise sarayda danışmanlık kürsüsü verildi. Saraydaki bazı mevkidaşlarıyla yaşadıkları bazı sorunları kamuoyuna yansıtınca oradan da kovuldu. Bu gelgitler içinde bir siyasi paçavraya dönüştürülen, sonra bir kenara atılan Arınç, kısa süre önce “o büyük çıkışı” yaptı. AKP şefini hedef alarak “Kral çıplak demenin zamanı gelmiştir” diye vaaz veren Bülent Arınç, Mehmet Metiner gibi sarayın kıdemli dalkavukları tarafından hedef alındı. Buna sert karşılıklar veren, hatta Metiner’i şantajla tehdit eden Bülent Arınç’a bazıları ‘muhalif’ yaftası takacak gibi oldu.
Lakin olan oldu ve bu eski AKP şefi bir kez daha sahneye çıkarak, kıvrak bir U dönüşü daha yaptı. Ancak bu defa durum dinci-gerici bir siyasetçi için bile tam bir rezaletti. Arınç kısa süre önce “çıplak kral” diye vaaz etmişken, dönüp tekrar Tayyip Erdoğan’a dalkavukluk yapmaya başladı.
Memleketi Manisa’da AKP şefinin katılacağı bir açılışta önden bir konuşma yaparak, hemşerilerine şöyle seslendi:
“…Cumhurbaşkanımızın buraya geldiğinde benim size söylemek istediğim şey, bugüne kadar AK Parti’ye nasıl sahip çıktıysanız, bütün bu hizmetlerin içerisinde nasıl emeğiniz geçtiyse; bundan sonra da aynı vefayla, aynı sadakatle Sayın Cumhurbaşkanımızın ve onun partisinin liderliğinde bu yapılan hizmetlerin hepsine topluca sahip çıkmamız gerekiyor. Manisa vefalıdır. Bana gösterdiği vefanın 10 mislini Sayın Cumhurbaşkanımıza da onun partisine de gösterecektir. Bugün vereceği mesajları önümüzdeki seçimlerde hep beraber oylarımızı tasdik ederek, göndererek hepimiz göstereceğiz…”
Tam da din istismarı üzerinden siyaset yapan karakterlere uygun bir davranış. Arınç, “tereyağından kıl çekere gibi” U dönüşünü meydanda kitleye hitap ederek yapıyor. Yakında başka bir mekanda zuhur edip o “çıplak krala” bir kez daha “sert laflar çakması” şaşırtıcı olmaz.