Sokağa çıkma yasağı!

Her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var örgütlülüğe. Kaosa yol açan ve sermayeye hizmet eden dikta yasalarını ancak bu şekilde engelleyebiliriz.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 11 Nisan 2020
  • 17:15
ikon

Günlerdir toplumsal yaşam koronavirüsün etkisinde kaldı. Toplum, yönetenlerinden bir çözüm beklerken, çarenin kendi ellerinde olduğunu unutmuş vaziyette “sosyal mesafede” yaşamaya kendini alıştırıyor. Bunun sonucunda da belirleyici olan düzen kurumlarının kendisi oluyor. Başta işçi emekçiler sokağa çıkma yasağı üzerinden kendi taleplerini (zorunlu sektörler dışında tüm işçilere idari ücretli izin, çalışılma zorunluluğu olan sektörlerde ise can güvenliği önlemlerinin gündelik olarak alınması, denetlenmesi ve çalışma saatlerinin kısaltılması ile herkese ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz yaygın sağlık test) asgari bir zeminde de olsa dile getirmeye çalışıyor. Sektörel işçi birlikleri bu süreçte 100 binlerce üyesi olan sendikaların gösteremediği politik bir bakışla ve cesaretle işçilere bu talepler etrafında mücadele çağrısı yapıyorlar. Ancak her zaman olduğu gibi korona günlerinde de toplumsal yaşamda belirleyici olan kurallar, gücü elinde bulunduranlar tarafından belirleniyor. Hal böyle olunca alınan sözde tedbir ve önlemler bir kişinin yetkisi ile dikta edilmeye çalışılıyor. İşçi ve emekçilerin söz, yetki, karar hakkının elinden alındığı bir düzende gerçek anlamda da insanlık adına düzenlemeler bekleyemeyiz. Şimdiye kadar yaşadığımız süreç bunun en iyi kanıtıdır.

Her şey sermayenin zarar etmemesi üzerine kurulmuştur. Bu süreçte bütün yasa ve düzenlemelerde asıl göze alınan da budur. Bakıyoruz, Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi açıklanıyor, içinden sermayeye yardım çıkıyor. 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı kararı verildiği gibi ertesi gün bu yasa patronlar lehine delindi. Çünkü patronların kazanması işçi gençlerin üretime devam etmesi yani fabrikalarda olması gerekiyordu. Tam işçiler lehine bir yasa çıkarmanın gerekliliğinden bahsederken anında kendi çıkardıkları yasayı başka bir genelge ile değiştirdiler. Şimdi de iki günlük sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıyayız. 

Cuma gecesi saat 22.00’de alınan bu kararda belirleyici olan yine tek kişiye dayalı dikta düzeni olmuştur. Hakkını arayan, düşündüğünü ifade eden herkesi kaos yaratmakla suçlayanlar, iki saat içerisinde bir kararı hayata geçirerek gerçek kaosu yaratmış oldu. Cuma gecesi o iki saatte yaşanan izdihamları herkes görmüş, binlerce insan bu izdihamı bizzat yaşamış bulunmaktadır. Şimdiye kadar alınan bütün önlemlerin de aslında göstermelik olduğunun bir kanıtıdır.

Toplumsal yaşamın kendisi düşünülüyor olsaydı, böyle kararlar halk ile birlikte ve halkın örgütlü iradesi ile alınırdı. Ancak kapitalist sistemin doğası gereği söz, yetki ve karar hiçbir zaman işçi ve emekçilere bırakılmaz. İşçi ve emekçiler toplum yaşamında örgütlü bir güç olarak kendini hissettirirse bu kararı hayata geçirebilir. İşte bu yüzden koronavirüsün etkisini azaltmak, dahası yayılmasını engellemek istiyorsak, tek kişinin alacağı dikta yasalarla toplum yaşamının belirlenemeyeceğini bilmemiz gerekir. Halk sağlığı sözkonusu ise alınacak kararlarda halkın da söz, yetki, karar hakkının olması gerekiyor.

 Bunun için her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var örgütlülüğe. Kaosa yol açan ve sermayeye hizmet eden dikta yasalarını ancak bu şekilde engelleyebiliriz.

B. Ufuk