“Abbaslı gösteriden” geriye ne kaldı?

Mahmud Abbas’ın TBMM’ye hitap etmesinin Filistin’de veya Ortadoğu’da herhangi bir gelişmeye ya da olaya etkisinin olduğuna dair hiçbir veri bulunmuyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 23 Ağustos 2024
  • 08:00

Batı Şeria’daki Filistin yönetiminin şefi Mahmud Abbas 15 Ağustos’ta TBMM’de konuşma yaptı. Meclisi olağanüstü toplantıya çağıran ve oturumun açılış konuşmasını yapan AKP’nin HAS partiden devşirdiği Numan Kurtulmuş, İsrail’in Gazze’de devam eden soykırım savaşını “sert” ifadelerle eleştirdi. Filistin davasına “tam destek” veren Kurtulmuş’u tanımayanlar, onu Filistin halkının kırk yıllık dostu sanabilirdi. Gösteriyi organize eden AKP şefi Tayyip Erdoğan’da mecliste yerini almış, Abbas’ın konuşmasını dinleyerek ayakta alkışlamıştı. 

Hem Numan Kurtulmuş hem medya Abbas’ı “Filistin Devlet Başkanı” diye takdim ederek gerçeği çarpıttı. Abbas’ın bu sıfatla anılması, “mühim” bir konuk olduğu algısı yaratmayı amaçlamış olabilir. Oysa Filistin devleti diye bir şeyin olmadığı, Mahmud Abbas’ın ise Batı Şeria’daki “iradesiz/etkisiz” yönetimin “çaresiz” başkanı olduğu bir sır değil. Bu arada Abbas’ın güya yönettiği Batı Şeria’nın kent ve kasabaları her gün İsrail tarafından bombalanıyor, gençler ve çocuklar katlediliyor, evler yıkılıyor, keyfi tutuklamalar günübirlik yapılıyor, tutuklananlar vahşi işkencelerden geçiriliyor. 7 Ekim’den bu yana 10 binden fazla kişi keyfi bir şekilde işgalci Siyonistler tarafından tutuklandı, yüzlerce genç ve çocuk ise katledildi.

İşgalci İsrail ordusu vahşetini sergilerken, Mahmud Abbas’ın başında bulunduğu yönetimin polisi, tam bir aymazlıkla işgale karşı direnen gençleri tutuklamak, silahlarına el koymak, Siyonist askerlere karşı yollara yerleştirilen patlayıcı maddeleri temizlemekle uğraşıyor. Üstelik bu utanç verici işleri Gazze’de soykırım devam ederken de sürdürdü/sürdürüyor. İşte Abbas’ın başında bulunduğu (devlet diye takdim edilen) yönetim bu tür utanç verici icraatlara imza atıyor. 

***

TBMM’ye hitaben yaptığı konuşmada Erdoğan’a ve rejimine övgüler dizmek zorunda kalan Abbas, Filistin’e verdiği destekten dolayı Türkiye’ye de teşekkür etti. Konuşma birkaç defa ayakta alkışlandı. O atmosferde coşkuya kapılan Abbas, Gazze’yi ziyaret edeceğini bile söyledi. Abbas’ı Ankara’ya çağıran Erdoğan’la müritleri, soykırım yapan İsrail savaş aygıtına petrol taşımaya devam ederken, Filistin halkına nasıl da “büyük ve sarsılmaz” bir destek sunduklarını güya dünyaya ilan ettiler. Bu kadar riyakarlığa bu denli ahlaksızlığa dünyada pek az rastlanır. Cehennem koşullarının hüküm sürdüğü Gazze üzerinden bile gösteri organize etmek ve bundan politik rant devşirme hesabı yapabilecek kadar her tür değerden yoksun olabilmek için siyasal İslamcı olmak gerekiyor herhalde. 

AKP şefiyle şürekası “iyi iş çıkardık” havasında meclisten ayrıldı. Zira soykırımcı çeteye sundukları hizmet defalarca ifşa edilmiş, “İsrail’le ticareti kestik” diye caka sattıktan sonra bile, Saray rejiminin en çok kayırdığı şirketlerden Zorlu Holding’in işgalci İsrail ordusuna ucuz elektrik sağlayan sözleşmeyi yenilediği ortaya çıkmıştı. Erdoğan’ın İsrail’e “ağır” eleştiriler yaparken pratikte ırkçı-Siyonistlerle işbirliğini devam ettirdiğini Arapça yayın yapan kanallar da sık sık dile getirmeye başladı. Bu kadar teşhir olmuşken, Abbas’ı kullanarak “Filistin’den yana” gösterisi yapabilmek, olayın ahlaksızlık boyutu bir yana bırakılırsa eğer az şey sayılmaz. 

***  

Saray beslemesi medya olayı büyüterek verdi. Bu vesileyle “Erdoğan mazlumlardan yana” safsatasını yeniden pazarlamaya çalıştı. “Uzman” titri ile anılan bazı kişiler ise, olayı uluslararası ve bölgesel politika bağlamında “analiz” etti. TV programlarında Saray rejiminin uluslararası politikada etkili bir hamle yaptığı, son dönemde dışlandığı kimi süreçlere yeniden dahil olabileceği, Filistin-İsrail çatışmasında arabuluculuk yapacağı vb. minvalde “tespitler” yapıldı. 

“Derin analizlerden” bu tür sonuçlar çıkaranlar olsa da Abbas’ın TBMM’ye hitap etmesinin Filistin’de veya Ortadoğu’da herhangi bir gelişmeye ya da olaya etkisinin olduğuna dair hiçbir veri bulunmuyor. Zira ne gösteriyi organize eden Erdoğan’ın bölgesel politikasını değiştirmek gibi bir derdi, ne Abbas’ın şu veya bu olaya müdahale edebilecek gücü ya da iradesi var. Erdoğan Abbas’ı kullanarak gösteri yapma hedefine ulaştı. Kimsenin dikkate almadığı “etkisiz elaman” Abbas ise, TBMM’de gördüğü ilgi ve destekle “büyük adam” olduğu hissini birkaç saat için deneyimleme fırsatı buldu. 

Abbas meclisteyken ya da sonrasında İsrail’e istihbarat sağlayan Kürecik üssü kapatılmadığı gibi İncirlikten soykırımcı orduya silah taşıyan ABD uçaklarının kalkışı da engellenmedi. Bu arada ne Azerbaycan petrolünün Siyonistlere taşınması yasaklandı ne Erdoğan’ın kayırdığı Zorlu Holding İsrail kışlalarına ucuz elektrik tedarik etmekten men edildi. Yani AKP şefi Mahmud Abbas’ı kullanarak gösterisini yaptı, İsrail’e “sert” mesajlar verdi ama soykırımcı ordunun ihtiyaçlarını karşılama görevinde hiçbir aksamaya meydan vermedi. 

Bu olay, sermayenin siyasal İslamcı temsilcilerinin kendi sefil çıkarları dışında bir “değer” tanımadıklarını bir kez daha gözler önüne sermiştir…