Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, resmi ziyaret amacıyla geldiği Almanya’da Başbakan Olof Scholz ile görüştü. Görüşmenin ardından 16 Ağustos günü başbakanlıkta ortak bir basın toplantısı düzenledi. Toplantının sonuna doğru Abbas’a, bir gazeteci tarafından 1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli sporcuları rehin alan ve ölümle sonuçlanan eylemin 50. yıldönümünde, İsrail ve Almanya’dan özür dileyip dilemeyeceği soruldu. 50 yıl sonra sorulan bu soru, bilinçli bir provokasyon değilse eğer, bir budalalık örneğiydi. Yanı sıra bu sorudan bir hafta önce, İsrail’in üç gün boyunca Gazze’ye düzenlediği hava saldırısında 17’si çocuk 49 kişi katledilmiş, en az 360 kişi de yaralanmıştı. İsrail Savunma Bakanlığı yetkilileri de çocukların öldüğünü doğrulamak zorunda kalmışlardı. Ama bu hiç de sorun edilmemişti.
Fakat aynı kaderi yaşayanlar Ukraynalı çocuklar olsaydı, burjuva basın ve temsilcileri, sorumluları anında katil ve savaş suçlusu olarak ilan etmek için çırpınırlardı.
Abbas kendisine yöneltilen soru üzerine “1947 yılından günümüze kadar İsrail, Filistin’in 50 bölgesinde 50 katliam, 50 Holokost yaptı” yanıtını verdi. Scholz’un sözcüsü Steffen Hebestreit, Abbas’ın cevabının hemen ardından basın toplantısının sona erdiğini açıkladı. İsrail ordusunun Filistin halkına karşı işlediği katliamlara, cinayet ve her türlü suçlarına dikkat çekmek için dile getirilen bu beklenmeyen yanıt, Almanya başta olmak üzere Brüksel’de bir histeri dalgasına yol açtı. Oysa Abbas, sade ve nesnel bir olgudan söz etti. Abbas’ın ifadesiyle “1947 yılından günümüze kadar İsrail, Filistin’in 50 bölgesinde” sistematik olarak katliamlar gerçekleştirdi, çocukları öldürdü, cinayetler işledi, suikastlar düzenledi, evleri yıktı, Filistinlilerin topraklarına, mülküne el koydu, onları yerinden yurdundan sürdü. Ortadoğu halklarının bağrına saplanmış bulunan Siyonizm’in bu vahşeti sistematik olarak sürmektedir.
Linç girişimi ve kudurgan histeri
Avrupa’nın merkezinde emperyalist şeflerin suratında şaklayan bu yalın gerçek, Avrupalı emperyalist şefleri dehşete düşürdü. Kudurganlık düzeyinde gösterilen bir tepkiyle İsrail Siyonizm’inin tüm suçlarının arkasında aynı zamanda batılı emperyalistlerin durduğu ve bu güçlerin Filistin halkına kusturulan kanın dolaysız sorumluluklarını taşıdıkları bir kez daha görülmüş oldu. Alman emperyalizmi ve onun çanak yalayıcı basını tarafından Abbas, “Yahudi aleyhtarı bir kışkırtıcı olarak kendini ifşa etti”, “Ahlaki bir rezalet”, “Abbas derhal başbakanlıktan kovulmalıydı” gibi çığırtkanlıklarla linç edildi. “Abbas, kötü şöhretli bir Holokost önemsizleştiricisidir. Filistin terörünü meşrulaştırıyor ve finanse ediyor”, “Abbas bir kundakçı” diye suçlandı. Abbas şahsında Filistin halkına saldırıldı, Siyonist İsrail ve suçları cepheden savunuldu.
Abbas’ın ifadelerine o an için sessiz kalan Scholz da saldırıların hedefi oldu. “Başbakanlıkta inanılmaz bir olay”, “sessiz kalmak affedilemez”, “Başbakanlıkta şimdiye kadar duyduğum en kötü raydan çıkma”, böylesi durumda “Bir Şansölye basın toplantılarını bitirir” gibi ifadelerle bolca azar işiten Scholz, sonradan açıklama yapmak zorunda kaldı. Scholz, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın ağza alınmaz sözleri nedeniyle son derece öfkeliyim. Özellikle biz Almanlar için Yahudi Soykırımı’nı önemsiz gibi göstermeye yönelik her türlü girişim katlanılmaz ve kabul edilemezdir” açıklamasında bulundu. Uluslararası Auschwitz Komitesi de Abbas’ı “Berlin’deki siyasi arenayı… Almanya ve Avrupa’da İsrail ve Yahudi karşıtı saldırganlığı kışkırtmak için kullandığını” söyledi. Holokost’a ilişkin açıklamalarının karşılıksız kalmasını “şaşırtıcı ve endişe verici” buldu.
İsrail Başbakanı Jair Lapid ise, “Mahmud Abbas’ın Alman topraklarındayken İsrail’i ‘50 soykırım’ işlemekle suçlaması sadece ahlaki bir rezalet değil, aynı zamanda açık bir yalandır” dedi. Bu sözleri, rezaletin, ahlaksızlığın dipsiz çukuruna gömülen, elleri kirli ve kanlı olan İsrail’in yalancı temsilcileri söyleyebiliyor. Bu, katliamlarını ve suçlarını gizlemek isteyenlerin hezeyanıdır. CDU/CSU’nun son federal meclis seçimlerinde şansölye adayı olan Federal Meclis üyesi Armin Laschet de “Filistin lideri, Münih Olimpiyatları’nda İsrailli sporcuları hedef alan terör saldırısı için özür dileseydi, sempati toplayacaktı” dedi. “Bunun yerine İsrail’i ‘50 Holokost’ ile suçlamak, Almanya Başbakanlığı’nda duyduğum en iğrenç konuşmaydı” dedi.
Yükselen histerik tepkiler karşısında Filistin haber ajansı Wafa’ya göre Abbas, Holokost’un modern insanlık tarihindeki en iğrenç suç olduğunu ve Holokost’un benzersizliğini sorgulamak istemediği açıklamasında bulundu. Abbas, “İsrail silahlı kuvvetlerinin Nakba’dan bu yana Filistin halkına karşı işlediği suçlar ve katliamlar”a dikkat çekmek istediğini belirtti. Bu suçların “bugüne kadar bitmedi”ğini vurguladı.
Filistinlilere yönelik ‘‘insani yardımın” sorgulanması
Abbas’ın Holokost benzetmesi Batılı emperyalistleri ve onların lağım basınını çileden çıkardı. Holokost denen suçun benzersizliği Alman utancıdır. Nazi rejimi ve vahşeti Alman tekellerinin ve devletinin alnına silinmezcesine kazınmış kara bir lekedir. Sözümona bu utançtan-lekeden kurtulmak adına İsrail Siyonizm’ine destek veriyor, İsrail’in Filistinlilere yönelik katliamlarını, suçlarını ve acımasız politikalarını eleştiren herkesi Yahudi düşmanı olarak ilan ediyor. Bu yolla bir taraftan kendi tarihindeki kara lekeyi unutturmak, öte taraftan da Siyonizm’e verdiği desteği anti semitizm yalanıyla meşrulaştırmak istiyor. Somut örnekte görüldüğü gibi işi, Filistin’e sunulan sözde “insani yardımlar”ı kesmeyi tartışmaya kadar vardırdı.
“Neredeyse hiç kimse bu kadar mali yardım almıyor. AB düzenli olarak Ramallah’a, başkanlığını Abbas’ın yaptığı Filistin Yönetimi’ne para aktarıyor. Her yıl yaklaşık 600 milyon Euro” diyenler, dünyadaki birkaç ülke hariç sadece Filistin Avrupalılar’dan bu kadar destek alıyor iddiasında bulunuyorlar. ‘‘Olayın kapsamı göz önüne alındığında, Avrupa Birliği sınırlı bir süre için fonları durdurmayı düşünmeli” çağrıları yapıyorlar. Yapılan yardımlar kastedilerek “Bununla Filistinli öğretmenlere ve doktorlara ödeme yapılıyor, polis eğitiliyor, altyapı, hastaneler ve enerji arzı genişletiliyor” diyenler, asıl kaynağın “teröristlere karşı mücadele” için teslimiyetçi yönetimin polis gücünün eğitilmesi ve İsrail güvenlik güçleriyle işbirliğinin, birlikte çalışmanın güçlendirilmesi için kullanıldığını gizliyorlar.
AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in, Filistin’e daha fazla destek sözü vermek için iki ay önce bizzat Ramallah’a gittiğini övünçle duyuruyorlar. Ama fonların bir kısmını, “Filistin ders kitaplarında İsrail karşıtı tasvirler olduğu”, güya Yahudi karşıtlığı yapıldığı için bloke edildiğini de utanmazca duyuruyorlar. Brüksel’den aktığı iddia edilen paraların Filistin’in mazlum halkların ihtiyaçları için kullanılmadığı ya da karşılığının bir fatura olarak onlara geri döndüğü aşikardır.
‘’Nazi rejimini ve vahşetini önemsizleştirme” iddiası ve sahtekarlık
Almanya ve Brüksel’in Abbas’ın ifadelerini, Nazi vahşetini önemsizleştirme olarak niteleyip “ağza alınmaz açıklamalar” olarak değerlendirip çileden çıkanlar, ülkelerindeki Nazi beslemelerini, onların örgüt, parti ve oluşumlarını bizzat geliştirmek için önlerini açıp desteklemektedirler. Polis ve ordu teşkilatının üst düzeylerinde Nazi kadrolarının kümelendiği gerçeğini, skandallar düzeyine çıkınca kabul etmek zorunda kalanlar, güya Nazizm’i utanç kabul ediyorlar. Ama AFD gibi partilerin parlamentolarında önemli bir güç olarak durmalarını o övündükleri sahte demokrasilerinin gereği olarak yüceltiyorlar. Dolayısıyla bizzat Almanya başta olmak üzere batılı emperyalistler Nazizm’i ve Nazi suçlarını önemsizleştirip olağanlaştırıyorlar.
Öteki şeyler bir yana, Ukrayna’daki savaş bunun güncel ama iğrenç bir örneğini sunuyor ve bunun yeni bir boyuta taşındığını gösteriyor. Nazi sürülerinden oluşan Azak Taburu’nu destekliyorlar. Alman ve batılı emperyalistler, Nazi suçlarını işleyen ve Nazizm’i yücelten güçlerle işbirliği yapıyor, onları silaha ve paraya boğuyorlar. Örneğin, Nazi işbirlikçisi ve toplu katliamların mimarlarından Stepan Bandera’yı “kahraman” olarak onurlandıran Ukrayna Büyükelçisi Andriy Melnyk, başbakan da dahil olmak üzere Alman siyasetçilerine hakaretleri sınır tanımayacak düzeye vardırmadan önce Alman medyası tarafından bir yıldız olarak parlatıldı. Ukrayna’da Nazi işbirlikçisi, Mussolini hayranı ve Yahudi düşmanlığı içeren onlarca anıtın varlığından rahatsız olmayanların Abbas’ın sözlerinden rahatsız olmaları, meşreplerine uygundur. Dünyanın dört bir tarafında toplanan ve fanatik neo-Nazilerden oluşan Ukrayna ordusunun seçkin birimlerine, Azak Taburu’na her türlü desteği sunanlar, onları işgale karşı kahramanlık abidesi olarak sunanlar, güya Nazizm’in önemsizleştirilmesine tepki duyuyor. Bu emperyalizme özgü bir riyakarlıktır.
Abbas, yozlaşmış Filistin yönetiminin teslimiyetçi bir lideridir. Ama söyledikleri doğrudur. ABD tarafından tepeden tırnağa kadar silahla ve nükleer cephanelikle donatılan, batılı emperyalistlerin de tam desteğine sahip olan İsrail Siyonizm’i, Filistin halkına karşı katliamlar, sürgünler ve cinayetler işlemeye devam etmektedir. Bunu, teslimiyetçi politikalar ve emperyalist barış süreçleri değil, Ortadoğu halklarının devrimci birliği ve kardeşliği durdurabilir.